İZMİR - 36 yıl önce gözaltında işkenceyle öldürülen ve direnişiyle Ege Bölgesi'nde nam salan Selim Martin'in arkadaşı İbrahim Akın, 12 Eylül uygulamalarının bugün de devam ettiğini söyledi.
Adalet Bakanlığı verilerine göre 650 bin kişinin gözaltına alındığı, işkenceli sorgulardan geçirildiği ve cezaevlerinde de 234 kişinin yaşamını yitirdiği 12 Eylül Darbesi sürecinde İzmir'de öldürülen Devrimci Yol kadrolarından Selim Martin hafızalara kazınan isimlerden biri oldu.
İzmir Gazetecilik ve Halkla İlişkiler Fakültesi öğrencisi iken devrimci mücadele içinde yer alan Martin, "Sarı Haluk" ismi ile Ege Bölgesi'nde karış karış mücadelesinden söz ettirenlerden oldu. Martin, 27 Mayıs 1981’de Karşıyaka'da kaldığı evde teslim olmayı reddetti ve mücadelesi uğruna yaşamını hiçe sayarak direndi. Yaralı yakalanan Martin, hastaneye yerine sorgu odasına götürülerek, maruz kaldığı işkence sonucu yaşamını yitirdi. Yaralı bir şekilde maruz kaldığı işkencede ismini soran cunta memurlarına "Devrim" cevabı veren Martin'in kimliği dahi tespit edilemezken, cenazesi Bergama Mezarlığı'na defnedildi.
DEVLET AYNI DEVLET!
80’lerde yürütülen şiddet politikası 90'lı yıllarda 17 bin faili meçhul cinayet, 2000’li yıllarda ise kentlerin yerle bir edilerek sürdürüldü. En son 15 Temmuz darbe girişiminin ardından OHAL adı altında tüm muhalefeti baskılayan şiddet politikasını, Martin’in öldürüldüğü yıllara götüren arkadaşı İbrahim Akın, o günden bu güne gelen Türkiye’yi anlattı.
Martin ile birlikte işkencede olan ve uzun süre Uşak'ta kaldıklarını belirten Akın, "12 Eylül'de çok zor koşullar yaşanıyordu. Biz çeşitli demokratik ve siyasal mücadele yürütürken bir anda yaptığımız her demokratik siyasi mücadele gayrimeşru ilan edilmiş oldu. Kabaca bugün yapıldığı gibi 'terör' bazında bir kavrama dönüştürüldü. Biz Selim Martin ile Uşak'ta toplumsal hayat içerisinde epeyce çalışma yaptık. Hem sendikal hem de toplumsal faaliyetler içerisinde bulundu. Selim çok yaratıcı bir arkadaşımızdı. Çok sosyal bir insandı. Saz çalardı. Çocuklarla halkla çok iyi ilişkiler kurardı. Sevilen bir arkadaşımızdı. Bazı insanların öldükten sonra üzerine çok fazla konuşulur. Hatta abartılabilir kahramanlaştırılabilir ama ben kişisel olarak Selim'de şunu gördüm. Sözü ve davranışı arasında açı farkı olmayan bir insandı. Kendisi bize bir insan ve arkadaş olarak önerdiği yaşamı kendisi yaşadı. Canlı yakalanmayacağım diyordu. Öyle de oldu" dedi.
'ADINI SÖYLEMİYOR’
12 Eylül'den yaklaşık 6 ay sonra her tarafta operasyonlar yapıldığını ve yakalanan herkesin vurulup öldürülmeye çalışıldığını hatırlatan Akın, kendisinin bu koşullarda yaralı yakalandığını ve işkenceli sorgulara alındığını söyledi. Martin'in yakalandığı ve öldürüldüğünü işkence öğrendiklerini belirten Akın, şöyle devam etti: "Yakalandığımızda ilk soruları 'Selim' oldu. Selim arananlar içerisinde en flaş arkadaşımızdı. Devlet Selim'den ciddi anlamda korkuyordu. Uşak'tan sonra İzmir şubeye getirildik. İşkencenin 52'nci gününde Selim'in yakalandığını ve öldürüldüğünü duyduk. Karşıyaka'daki bir evde yakalanıyor. Yaralı yakalanıyor. O evde bulunan bir arkadaşımız vardı. Hastaneye yaralı olarak gittiğinde kurtarılabilecek bir durumdaymış. Kan kaybı nedeniyle yaşamını yitirdi. Yaralı yakaladıktan sonra soruyorlar. İsmini söylemiyor. Yalnızca yaralı halde slogan atıyor. Yakalandığı andan itibaren sorgu devam ediyor. Hastaneye götürmüyorlar. Yarası kurtarılabilecek bir seviyede ancak kan kaybından yaşamını yitiriyor."
Polislerin ilk başta kim olduğunu çözemediklerini ancak gecenin ilerleyen saatlerinde Martin olduğunu öğrendiklerini ifade eden Akın, o anı "Emniyette adeta bir bayram havası vardı. Polisler büyük bir zafer havasında, bir sevinç içerisinde anlatıyorlardı. Emniyette neredeyse inanılmaz bir gürültü vardı. 'Selim Martin'i öldürdük' diye kahkahalar atıyorlardı" diye anlattı.
'MARTİN'İN FİKİRLERİ HALA YAŞIYOR'
12 Eylül benzeri uygulamaların bugün de devam ettiğini vurgulayan Akın, şunları dile getirdi: "Daha demokratik, daha yaşam hakkını savunan farklı görüşlere tahammül eden bir anlayış geliştirilmedi. Kendi fikri dışındaki herkesi yok sayan 'terörist' ilan eden bir devlet anlayışı ile karşı karşıyayız. Bugünkü AKP hükümeti de aslında benzer şekilde yapıyor. O zaman solcular 12 Eylül'ün düşmanıydı. Şimdi de solcular ama ağırlıklı olarak Kürtler aynı şekilde ifade ediliyor. Bu ülkede daha fazla yaşam hakkının yok sayıldığı insanların kolayca 'terörist' ilan edilerek öldürüldüğü bir hayat istemiyoruz. Bunlar bitmiyor. Selim'i öldürmekle Selim yok edilemedi. Selim'in sevgisi ve siyaseti büyüdü. Bu ülkede yok sayarak öldürerek hiçbir sonuç elde edilemez. Bu görüldü. Ama 36 yıl sonra bunu tekrar yaşıyoruz. Bizden sonraki nesillere iyi bir şey bırakmıyoruz. Düşmanlık ve kötülük bırakıyoruz. Mecliste, sokakta, her yerde demokrasi mücadelesi devam ediyor. Selim'in fikri de bu anlamda devam ediyor diyebiliriz."