Hayatın Sesi Televizyonu davası yarın görülecek

İSTANBUL - KHK ile kapatılan Hayatın Sesi Televizyonu'na yönelik "Örgüt propagandası yapmak" iddiasıyla açılan dava yarın İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülecek. Avukat Devrim Avcı, "İfade ve basın özgürlüğünün artık dibe vurduğu bir durum yaşıyoruz" dedi.

Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile kapatılan Hayatın Sesi Televizyonu’na aynı anda hem IŞİD, hem TAK, hem de PKK propagandası yaptığı iddiasıyla açılan davanın ilk duruşması yarın Çağlayan’daki İstanbul Adliyesi 13’üncü Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülecek. Saat 11.00'de görülecek davada, Hayatın Sesi Televizyonu'nun ortakları Mustafa Kara ve İsmail Gökhan Bayram ile Genel ve Sorumlu Müdürü Gökhan Çetin şüpheli sıfatıyla hakim karşısına çıkacak.

KHK ile kapatılan Hayatın Sesi Televizyonu’na “İştirak Halinde Zincirleme Olarak Terör Örgütü Propagandası Yapmak” iddiasıyla açılan davanın iddianamesini İstanbul Cumhuriyet Savcısı Fahrettin Kemal Yerli hazırladı. İddianameye konu olan suçlamalar arasında 10 Ekim Ankara Katliamı, 13 Mart 2016’daki Ankara Güvenpark ve 19 Mart 2016’daki Taksim Meydanı’nda yaşanan bombalı saldırılara ilişkin son dakika ve canlı yayın haberlerinde olay anına ve sonrasına ait görüntülerin yayınlanması yer alıyor. Söz konusu görüntülerin yayınlanmasını “terör örgütünün amacına hizmet eder nitelikte olduğu ve örgüt propagandası yapmak” olarak yorumlayan savcı hazırladığı iddianamede, suçun basın yoluyla işlenmesi sebebiyle Kara, Bayram ve Çetin’in 7’şer buçuk yıl hapisle cezalandırılmasını talep etti.

'TAMAMEN HUKUKSUZ BİR DURUM'

Davanın avukatı Devrim Avcı, Türkiye'de basın davalarının geldiği noktaya işaret ederek, şöyle konuştu: "İfade ve basın özgürlüğünün artık dibe vurduğu bir durum yaşıyoruz. Bazı şahısların eleştirilmekten muaf tutulduğu bir kanı var. Herhangi bir siyasi iktidarı eleştirmek, Cumhurbaşkanı'nı eleştirmek hakaret suçlamaları ile size dava olarak geri dönüyor. Hükümete yönelik eleştirel haberler de size dava, kapatma ya da idari para cezası olarak geri dönüyor. Bu dava da onlardan bir tanesi. RTÜK, bu haberler ile ilgili kınama cezası verdi, idari para cezası verdi, yetmedi KHK ile kapatıldı. Bunlar yetmedi bir de ceza davası açıp, bu kapatmaya gerekçe oluşturmaya çalışıyorlar bizce. Sonuçta şirket yöneticilerine açılmış bir dava var. Onların cezai sorumlulukları olmamasına rağmen şirket yönetimine açılmış bir ceza davası var. Bu tamamen hukuksuz bir durum. Artık kimse yazılı kanun metinlere bağlı kalmayıp kendine ihtiyaç hissetmediği için ben yaptım oldu, dava açtım oldu, iddianame yazdım oldu, ceza verdim oldu gibi bir hukukla karşı karşıyayız."

İDDİANAMEYE KONU OLAN SUÇLAMALAR

İstanbul Cumhuriyet Savcısı Fahrettin Kemal Yerli’nin hazırladığı iddianamedeki suçlamalar şu şekilde: “Irak’ta Şii milisler tarafından kaçırılan 18 Türk işçinin internette yayınlanan görüntülerine ilişkin hazırlanan haberle DEAŞ’ın korkutucu özelliklerini yansıttığı ve dolaylı olarak örgütün amacına hizmet eder şekilde haber sunumu yapılmak suretiyle terör örgütü propagandası yapmak, 10 Ekim 2015 tarihinde Ankara Tren Garı önünde meydana gelen ve çok sayıda vatandaşımızın ölümü ve yaralanması ile sonuçlanan terör saldırısına ilişkin Başbakanlığın geçici yayın yasağı getirmesine karşılık anılan yayın kuruluşu tarafından gerçekleştirilen terör saldırısından sonra gün boyunca özel yayın adı altında söz konusu terör saldırısı ve sonrası yaşanan olayların kimi zaman haber formatında, kimi zaman ise stüdyo konuklarının analizleri ile ekranlara getirildiği, 13 Mart 2016 tarihli şüphelilerin sorumlusu olduğu yayıncı kuruluşun ana haber bülteninin incelenmesinde; Ankara Güven Park yakınında meydana gelen patlamanın verildiği, İstanbul Taksim’de 19 Mart 2016 tarihinde meydana gelen patlama olayı ile ilgili olarak özel yayın yapıldığı, ancak saat 11.38’de alınan görüntülerin hiçbir editoryal denetime tabi tutulamadan ekranlara yansıtıldığı , Vali’nin güvenlik sıkıntısı yok demesine rağmen böyle bir olayın meydana geldiğinin ifade edildiği, böylece terör örgütü propagandasının yapıldığı, Cizre’de sokağa çıkma yasağının sona ermesinden sonra yapılan röportaj ve görüntülere yer verildiği, teröre ve teröristlere karşı yürütülen operasyonların PKK örgütünün yaptıkları aktarılmaksızın sivil halka yönelik operasyonlar şeklinde sunularak terör örgütünün amacına hizmet eder nitelikte olduğu kanaatine varılarak örgüt propagandası yapmak suçunun işlediğinin ortaya çıktığı (…) şüphelilerin sorumlusu oldukları yayıncı kuruluşun terör saldırı sonrası yaşanan panik ve kargaşa ortamını bütün çıplaklığıyla ekrana taşıyarak terör örgütünün bu amacına hizmet ettiği, bir başka deyişle terör örgütü propagandası yaptığının tespit edildiği…”