ANTEP - Antep’ten Erzincan’daki birliğine giderken HPG'liler tarafından alıkonulan asker Müslüm Altıntaş'ın babası Şevket Altıntaş, devletin "Nasıl olsa PKK’liler bu esirlere zarar vermez. Bari aileler beklesin" yaklaşımında olduğunu belirterek, HPG'ye "Bari bana bu mutluluğu siz yaşatın" çağrısında bulundu.
Antep’ten Erzincan’daki birliğine giderken 2 Ekim 2015 tarihinde HPG’liler tarafından Dersim'in Pülümür ilçesi kırsalında alıkonulan asker Müslüm Altıntaş’ın ailesi, tüm girişimlerinin sonuçsuz kaldığını belirtti. Altıntaş’ın babası Şevket Altıntaş, “Kanaatimce devlet bu olaya, ‘Nasıl olsa PKK’liler bu esirlere zarar vermez. Bari aileler beklesin’ şeklinde yaklaşıyor. Şimdi sen bir devlet olarak buna mı dayanacaksın. Bizim bu acıyı yaşamamıza göz mü yumacaksın?” dedi.
‘BEN NEDEN SABREDEYİM’
Şimdiye kadar Cumhurbaşkanı dışında neredeyse tüm yetkililerle görüştüğünü belirten baba Altıntaş, “Cumhurbaşkanına da korumaları aracılığı ile sesimizi duyurmaya çalıştık. Defalarca durumumuzu anlatmaya çalıştık, ancak hiçbir şekilde dönüşü olmadı. Yani resmi olarak elimize hiçbir bilgi gelmedi. Çalışmalar gizli tutulabilinir. Ama biz anne ve babayız. Biz, birinci derecede bilgi verilmesi gereken kişileriz. Daha önce dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu ile görüştüğümüzde, ‘sabredin’ dedi. Şimdi ben anlamıyorum, bir devletin başbakanı nasıl sabredin der. Tamam da ben neden sabredeyim? Bir açıklama yapın, sabredin kelimesinin dışında söylenecek bir söz yok mudur?” diyerek tepki gösterdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın miting için geldiği Antep’te çocuklarının resimlerinin bulunduğu “Kaçırılan asker aileleri” yazılı pankart ile miting alanına girmek istediklerini, polisler tarafından izin verilmediğini belirten baba Altıntaş, “Mitingin girişinde bu pankartı elimizden aldılar. Hangi sebeple dediğimizde ise, 'yasak' dediler. Peki, ben sesimi kime duyuracağım? Bu susturmanın amacı nedir?” diye sordu.
BU HALK CESUR VE SAFTIR
Şimdiye kadar hiçbir devlet yetkilisinin geçmiş olsun dahi demek için kapısını çalmadığını ifade eden baba Altıntaş, sadece İçişleri Bakanlığı'ndan telefon ile bir ihtiyaçlarının olup olmadığının sorulduğunu belirtti. Oğlu alındığında çevresindeki insanların "yetkililer gelmez" dediğini söyleyen Altıntaş, şöyle devam etti: "Ben de olur mu öyle şey, nasıl gelmezler dedim. Ancak şu ana kadar hiçbir devlet yetkilisi kapımı çalıp da, sen oğlunu vatan uğruna gönderdin ama oğlun esir düştü, Allah sana yardım etsin demedi. O büyüklüğü göstermediler.” Oğlunu davul zurna eşliğinde halaylar ve ellerine kına yakarak askere gönderdiğini dile getiren Altıntaş, “Oğlum esir alınmış, beni insan yerine koyun. Ben demiyorum benim önüme kırmızı halı serin; ama beni insan yerine koyun. En azından ben filan kurumun başkanıyım; 'Acınızı anlıyorum, geçmiş olsun' diye telefon etselerdi. Bu duyarlılığı bana değil ülkenize gösterin. Oğlumun olayı ülkenin olayıdır. Bu yapacağınız ülkenize olan bağlılığınızı gösterir. Bu halk 15 Temmuz’da tankların altına yatacak kadar cesur ve Soma'da 'çizmemi çıkarayım mı' diyecek kadar saftır. Kimsenin bu halka bu acıları yaşatmaya hakkı yoktur” dedi.
HDP DIŞINDA SAMİMİ YAKLAŞAN OLMADI
HDP, MHP, CHP ve AKP’nin yetkili ve vekilleri ile görüştüklerini, ancak sadece HDP’lilerin samimi ve dürüst yaklaştığını sözlerine ekleyen baba Altıntaş, şunları belirtti: “Şunu açık ve net bir şekilde söylüyorum. HDP’lilerin dışında bize samimi bir şekilde yaklaşan olmadı. Bunu özellikle İdris Baluken ve Ahmet Yıldırım’a söyledim ve onlara teşekkürlerimi ilettim. Diğerlerinin yaklaşımları pek samimi gelmedi. Örneğin derdimizi anlatmak için CHP’nin konuşma salonuna gittik. Konumuz gündeme gelsin diye Kılıçdaroğlu’na ismimiz verildi. Biz salonda bir saat ayakta bekledik. Bizim ile ilgili tek kelime bile edilmedi, biz şaşkına döndük. Örneğin Sırrı Süreyya Önder, öyle bir insanlık, öyle bir babalık, öyle dürüst yaklaştı ki, karşısında bir şey diyemedim. Bana, ‘bir barış sürecinde oğlunuzu getirmeye yönelik, adım atılacak iken, adım atmayıp geri duruyor isem, benim çocuklarımdan çıksın’ dedi. Yani bunu bir milletvekili bana söyledi. Ne mecburiyeti var, bu lafları, bu yeminleri etmeye, işte HDP bu yüzden dürüst yaklaştı diyorum. Siz olsanız ne yaparsınız inkâr mı edeyim bu yapılan güzel yaklaşımı. Sayın Naci Bostancı ise, ‘Bir şey olmaz gelirler’ dedi. Senin karşında esir asker aileleri var. Böyle mi yaklaşacaksın.”
HPG'YE ÇAĞRI
Halklar olarak ağır bedeller ödediklerine dikkat çeken baba Altıntaş, “Dağdaki de, asker de benim kardeşimdir. İki kardeş bir birlerine niye düşsün. Allah ve Peygamber için, yazıktır günahtır yeter artık, bu savaşı bitirin. Dağdakilere söylüyorum, doğrudur bir savaş kuralı vardır. Tamam devlet adım atmıyor. İyilik yapıp da, en azından siz bir adım atın. Bana bu mutluluğu siz yaşatın. Tamam, gücünü gösterdin aldın. İşkence de etmiyorsun, zaten bizi ayakta tutan en önemli şey de budur. Ancak özlemdir bu, özlemin önüne geçilmiyor” dedi.
OĞLUNU İSTEDİ
Er Müslüm Altıntaş’ın annesi Songül Altıntaş da, HPG’den oğlunun serbest bırakılmasını istedi. Askerliğin zorunlu bir görev olduğunu söyleyen anne, "Askere keyfince gidilmiyor. Emine hanıma sesleniyorum. O bir annedir beni anlar. Bari o uğraşsın, şimdiye kadar herkese söyledim, ancak kimse benim derdimi anlamadı. Ya da anlamak istemedi. Emine hanımdan rica ediyorum. Yeter artık uğraşsınlar çocuklarımızı bıraksınlar. Biz oğlumuzu devlete asker diye gönderdik. Devlet de oğlumun gelmesi için bir çaresini bulsun. Barış mı gerekiyor, o zaman barış yapsın” dedi.
GÖZÜ KAPIDA KULAĞI TELEFONDA
Her gün oğlunun geleceği umudu ile gözünün kapıda, kulağının ise telefonda olduğunu belirten anne Altıntaş, Davutoğlu başta olmak üzere birçok milletvekili ile görüştüklerine dikkat çekerek şöyle devam etti: “Oğlumun geri gelmesi için hiç kimsenin gücü yetmiyor mu, yeter artık bize acısınlar. Yeter, her iki taraftan da gençler ölmesin. Niye annelerin içi yanıyor. Anneler evlatlarını ne halde yetiştiriyor. 2 yıldır ne anneler günü ne de bir bayram yaşamamışım. Bayram geliyor oğlumu bana kavuşturarak bana bir bayram yaşatsınlar artık. Savaşın sonuçlarını görüyoruz. Yanı başımızdaki Suriye ülkesi yok oldu. Biz de mi Suriye gibi olalım. Türkiye de mi yok olsun. Barışın olması için ne gerekiyorsa yapsınlar.”