DİYARBAKIR - Diyarbakır'da 6 Aralık 2009'da, polis olduğu belirtilen kişiler tarafından sırtından vurularak öldürülen Dicle Üniversitesi öğrencisi Aydın Erdem'in katledilmesinin üzerinden 7 yıl geçmesine rağmen failleri bulunamadı. Bu yıl oğlunun mezarına da gidemeyeceğini söyleyen baba Mahmut Erdem, “Bizim artık ölümüzden dahi korkuyorlar” dedi.
Diyarbakır'da 6 Aralık 2009 tarihinde Demokratik Toplum Partisi’nin (DTP) kapatılmasının protesto edildiği bir eylem sırasında, polis olduğu belirtilen kişiler tarafından sırtından vurularak öldürülen Dicle Üniversitesi öğrencisi Aydın Erdem'in katilleri hala ortada yok. Erdem’in ağabeyi olan DBP Kızıltepe İlçe Yöneticisi Cengiz Erdem de, bu yılın 13 Ocak’ında Kızıltepe’de polislerce açılan ateşle katledildi.
Katledilmesi ardından 7 yıl geçmesine rağmen failleri hala bulunmayan Aydın Erdem'in babası Mahmut Erdem, ilk göz ağrısı olduğunu belirttiği oğlunun, kendisi kadar halkının da Kürt gerçekliğini bilmesini isteyip, bu yolda mücadele ettiği için katledildiğini söyledi.
KİTAPLARINI VE CEKETİNİ YAKARAK NEWROZ’U KUTLADI
Oğlunun çok bilinçli bir genç olduğunu dile getiren baba Erdem, "Biz onla beraber büyüdük, o bana baba demezdi. İki arkadaş gibiydik" dedi.
Aydın'ın ailesine ve kardeşlerine bağlı biri olduğu kadar arkadaşlarını da çok sevdiğini vurgulayan baba, Erdem, oğlunun yasaklı 1999 Newroz’unda okulda kitaplarını ve ceketini yakarak Newroz’u kutladığını anlattı.
‘BAŞ EĞMEYİN’ DERDİ
Üniversiteye başladıktan sonra ise oğlunun sık sık mahalle gençlerini bir araya getirdiğini ve onlara kendilerini tanımalarını, kendi halkının yaşadıklarını bilmelerini istediği aktaran Erdem, oğlunun gençlere “Uyanın artık gözlerinizi açın. Gözlerinizdeki at gözlüklerini çıkararak dünyaya bakın. Biz de Kürt halkı olarak, her halk gibi dünyada insanca yaşamayı hak ediyor. Artık gördüğümüz baskılar ve zulümlere karşı mücadele etmeliyiz” dediğini paylaştı.
Çocuğunun kimseye baş eğilmemesi gerektiğini söylediğini de vurgulayan Erdem, şunları söyledi: "Bazen halkı kandırmak için bazı şeyler dağıtılırdı. Bunu duyunca gidip alan ailelere ‘Başınızı kirli politikalar için eğmeyin. Kendinizi tanıyın. Nasıl bizim arkadaşlarımız cezaevinde işkencede başını önüne eğmiyorsa ve Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan nasıl ki zindan dahi direniyorsa siz de başınızı eğmeyin' derdi."
‘BAŞ EĞMEMİZİ İSTİYORLAR’
Ölüm haberini ilk aldıklarında ise, adeta şok olduklarını söylediği oğlunun hedef alınarak vurulduğunun altını çizen baba Erdem, ilk günden beri faillerinin bulunmayacağının belli olduğunu ifade etti.
Davanın Malatya'ya taşındığını ve Malatya'dan yeniden Diyarbakır'a gönderildiğini kaydeden Erdem, Diyarbakır Savcılığı'nın davanın üstünü örttüğünü ve katillerin bulunamadığını kaydetti. Fail polislerin de terfi ettiğini hatırlatan Erdem, dosyanın AİHM'de olduğunu ve davanın takipçisi olacaklarını dile getirdi.
Katledilen Kürt gençlerinin katillerinin bulunmadığını söyleyen Erdem, "Katillerin cezalandırılmamasının amacı Kürt halkına uygulanan devlet baskısı ve yok sayma sisteminin bir göstergesidir. Onların amacı bugün onlar ne derse biz tamam diyelim bunu istiyorlar. Onların önünde baş eğmemizi istiyorlar. Ama bizler de başımızı eğmiyoruz. Onlara baş eğmeyen de katliam ve baskılarla karşı karşıya. Bu kadar katliam ve baskı aslında onların ne kadar zayıfladığının göstergesidir" diye konuştu.
‘ÖLÜMÜZDEN DAHİ KORKUYORLAR’
Diğer oğlu Cengiz Erdem'in de geçen yıl Ocak ayında infaz edildiğini hatırlatan Erdem, oğlunun DBP yöneticisi ve aynı zaman Kürtçe öğretmeni olduğunu belirterek, şunları dile getirdi:
“Kürtçe öğretmeni olduğu ve Aydın'ın kardeşi olduğu için oğlumun üzerine çok gittiler. Oğlum evden çıktıktan sonra katledildi. Cengiz'in ölümünün kendi taraflarından olmadığını ileri sürüyorlar. Onun da davası sürüyor. Biz hiçbir zaman bu kadar kanın dökülmesini istemedik. İki çocuğum yaşamını yitirdi. Bugün kimsenin ölmesini istemiyorum. Ne asker ne polis ne de gerilla ölsün. Oğlumun katillerinin dahi ölmesini istemiyorum. Tüm ölümlere rağmen şiddeti savunmamalı ve barışta ısrar etmeliyiz. Bizim sağımızdan korktukları gibi ölümüzden de korkuyorlar. 7 yıldır oğlumu hiçbir zaman kimsesiz bırakmadım ama bu yıl mezarına gidemeyeceğim. Var olan savaş koşulları izin vermiyor, ama çok yakın bir zamanda gençlerimiz ve şehitlerimiz sayesinde özgürce hem çocuklarımızın mezarlarına gideceğiz hem de halkımızın içine döneceğiz."
‘DOSYA AÇILMADAN KAPATILDI’
Erdem cinayeti soruşturması ile ilgili konuşan İHD Diyarbakır Şube Hukuk Komisyonu üyesi ve Erdem ailesinin avukatı Abdullah Zeytun ise, olayla ilgili birçok tanık beyanı olmasına rağmen savcılığın takipsizlik kararı verdiğine dikkat çekti.
Zeytun, “Soruşturma dosyasının ilk günlerinde delillerin karartılma girişimleri, yargının bu konudaki sessizliği ve tarafgir tutumu nedeniyle dosya kovuşturma açılmadan, takipsizlik kararı verilerek kapatılmış durumda. Dosya diğer ölüm olaylarında olduğu gibi tozlu raflara bırakıldı. Dosya şu anda AİHM’de ve yakın bir zamanda sonuçlanacağını düşünüyoruz” dedi.
‘CEZASIZLIK POLİTİKASI DEVREDE’
Yargının benzer olaylarda sorumluları cezalandıracak etkin bir soruşturma yürütmemesi ve devletin cezasızlık politikasından güvenlik güçlerinin cesaret aldığına dikkat çeken Zeytun, “Aydın Erdem güvenlik güçlerinin orantısız ve keyfi müdahalesi sonucunda yaşamını yitirdi. Güvenlik güçlerinin, cezasızlık politikası sonucunda cezalandırılmayacaklarına dair aldıkları güvence, onlara orantısız güç ve keyfi şiddet kullanma rahatlığını veriyor. Bütün bu nedenler gerek Aydın Erdem’in gerekse toplumsal gösterilerde yaşamını yitirenlerin yaşadıklarının bir özeti şeklinde. Yani cezasızlık politikasından güvenlik güçlerinin aldığı güven ve güvence değerlendirildiğinde her ne kadar Türkiye yargısında bir sonuç elde edilemezse de bu ve benzeri dosyaların takipçisi olmaya devam edeceğiz” diye vurguladı.
DAVA HAKKINDA
Aydın Erdem’in yaşamını yitirdiği olaya ilişkin başlatılan soruşturmada Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü Polis Evi tuvaletinde 6 mermi kovanı buldu. Yapılan soruşturmada mermilerin olay günü havaya ateş ettiğini söyleyen TEM Şubede görevli polis memurları S.B, H.İ, V.Ö, ve T. M. silahlarından çıktığı belirlendi.
Soruşturma kapsamında olayın meydana geldiği bölgede görev yapan 61 polisin silahı, 7’si olay yeri ve 6’sı Polis Evi’nin tuvaletinde bulunan 13 boş kovan ve deforme olmuş 1 mermi çekirdeği ile karşılaştırıldı. Hazırlanan rapora göre, boş kovanların TEM Şubede görevli S.B, H.İ, V.Ö, ve T. M. adlı polis memurlarına ait silahlardan çıktığı tespit edilirken, deforme olmuş mermi çekirdeğinin hangi silahtan atıldığı ise tespit edilemedi. Olay yerindeki boş kovanları toplayarak tutanak tutmadan ve yetkililere teslim etmek için Polis Evi’ndeki tuvalete atan polis memuru T.M. ve diğer polisler hakkında ise herhangi bir yasal işlem yapılmadı.
Delilleri ortadan kaldırmakla suçlanan polislerin açıklaması, "Mermi çekirdeklerinin kötü kişilerin eline geçmemesi için olay yerinden topladık" olmuştu. Bu açıklama savcılıkça yeterli bulunup dosya kapatılmıştı.
Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı, Erdem’in yüzü puşili bir kişi tarafından vurulduğuna dair tanık beyanları olduğunu öne sürerek soruşturma hakkında takipsizlik kararı verdi. Ancak bir tanık ifadesine dayandırılan iddiayla ilgili bir yıl içinde hiçbir ilerleneme sağlanamadı, var olduğu öne sürülen kişinin kim olduğu bile tespit edilemedi. Savcılık ayrıca, polislerin olay yerindeki mermi çekirdeklerini toplayıp tuvalet deliğine atmasını ise “iyi niyet” olarak yorumladı. İHD Diyarbakır Şubesi avukatları, eksik soruşturma yürütüldüğü gerekçesiyle takipsizlik kararının kaldırılması için Malatya 3. Ağır Ceza Mahkemesi’ne yaptığı itiraz üzerine takipsizlik kararı kaldırıldı. Ancak soruşturmada bir ilerleme kaydedilmedi.
Failleri bulunmadığı gerekçesiyle dava dosyası için “daimi arama” kararı verilerek, dosya adliyenin tozlu raflarına kaldırıldı. Bunun üzerine Erdem ailesi avukatları, etkin ve yeterli bir soruşturma yürütülmediği ve yasam hakkının ihlal edildiği gerekçesiyle, davayı 2012 yılında AİHM’e başvurdu.