ŞIRNAK - Şırnak'ta 246 gün süren yasağa birebir tanıklık edip, yaşadıklarını anlatan S.İ., 90'lardan bugüne hiçbir şeyin değişmediğini, amaçlananın Kürt halkını topraklarından göçertilmek olduğunu ifade etti.
Şırnak'ta 8 ay süren sokağa çıkma yasağında Şırnaklı birçok aile evini terk etmek durumunda kaldı. Tüm saldırılara rağmen bazı insanlar ise, kenti terk etmemek için büyük direniş sergiledi. 246 gün içinde sadece 2 defa, yardım getirmek üzere kentten çıkan S.İ. isimli kadın yasak boyunca yaşadıklarını Dihaber'e anlattı.
İki çocuk annesi S.İ., yasak boyunca evlerinden ayrılmadıklarını, kendileri gibi bir kaç aile daha mahallede kaldığını paylaştı.
"Çok zorluklar çektik" diyerek kentte yaşananları ve yaşadıklarını anlatmaya başlıyan S.İ., küçük yaştaki çocukları için defalarca 155'i arayıp çocukları için süt, bebek bezi gibi ihtiyaçları olduklarını söyledikleri halde her seferinde, "yok" cevabı ile karşılaştıklarını dile getirdi. Yasak sırasında 2 yaşındaki engelli kızının ayağında yara çıkıp, iltihaplandığını da aktaran anne, "En az 40 kez ambulansı aradık, telefonlarımızı bile açmadılar. 155'i arayın diyorlardı. Yardım edilecek size denmişti. Hiçbir yardımlarını görmedik" dedi.
8 AY BOYUNCA SADECE 3 KOLİ YARDIM VERİLDİ
S.İ, 8 ay boyunca Şırnak'ta kaldıklarını ve bu zaman içerisinde sadece 3 yardım kolisinin kendilerine ulaştığını da belirtti. Bu yüzden yaşadıkları zorlukları yine buruk bir şekilde, "Çocuklarım ağlıyordu verecek bir şeyim yoktu. Yağmur yağıyordu, olan kaplarımı yağmura bırakıyordum su için, ama tanktan, toptan kapının önüne bile çıkamıyorduk. Suyumuzu kestiler, elektriğimiz sürekli gidip geliyordu, öyle zamanlar oluyordu ki yiyecek bir şey bulamıyorduk" sözleriyle kelimelere döktü.
O günlerde bir keresinde 3 yaşındaki oğlunun evlerinin kapısını açıp sokağa çıktığını, birkaç dakika içinde ise akrep tipi zırhlı araçla gelen polislerin, ona bağırması üzerine oğlunu oğlumu almak yanına koştuğunu anlatan anne S.İ., bu esnada polislerden birinin kendisine küfürler ederek, 'K... kadın sen böyle mi analık yapacaksın bu çocuğa?' demesi üzerine, '3 aydır evimden dışarı çıkmıyorum oğlum kapıya çıkmış onu alacağım. İlla çocuğu böyle fırlatmam mı lazım' karşılığını verdiğini aktardı. Maruz kaldığı küfürleri hala sindiremeyen anne S.İ.'nin yaşadığı çaresizlik ise " 'Ben bu çocuğu tavuk gibi ezer o çukura atar, giderim. Çabuk içeri gir’ denilince, çocuğunu kaptığı gibi evine koşmak zorunda kalması.
HASTAYA BİLE İŞKENCE
Yasak boyunca aylarca diş ağrısı çektiğini de anlatan S.İ., ne doktor ne de ambulans imkânından yararlanamadıklarını kaydetti.
"Yine 2 çocuğu ve karısı ile evimizin yan tarafında yaşayan kardeşim bir akşam hastaydı. Ancak ne yaptıysak gelip almadılar kardeşimi, doktora götürmediler. Arayacak bir yer bulamayınca Ankara'daki bakanlığı bile aradık. Bize, 'Çatışma var, gelemeyiz oraya' dediler. Kardeşim kötüleşince tekrardan 155'i aradık, bu kez bize 'Yukarıdaki kapalı spor salonunun oraya getirin' dediler. Kardeşimi götürmek için çocuklarımızı tek başına evde bırakıp, çıktık akşam karanlığında. Göz gözü görmüyordu. Ben ve yengem ağabeyimin kollarından tutup, götürdük. Elektrik de yok telefonlar da şebeke de. Arayamıyoruz kimseyi. Amcamın oğlunu çağırdık en son. 'Gel sen kardeşimin yanında kal. Biz çocukları evde tek bıraktık, yanlarına dönelim' dedik. O kaldı biz döndük. Kardeşime, 'oraya kimseyi yollayamayız. Çatışma var orda. Siz oradan gelin tümenin oraya' denmiş. İkisi o halde tümenin oraya kadar gitmişler. Kardeşimi ve amcamın oğlunu oradan almışlar başka bir yere götürmüşler. Soymuşlar çırılçıplak bırakmış, işkence yapmışlar. Sonrasında da ellerinde kalmasın diye hastaneye götürmüşler. Bizim onlardan günlerce haberimiz bile olmadı. Meraktan deli oluyorduk bizlere bir bilgi verilmiyordu. Çok şey yaşadık işte ama yine de bu halk Şırnak'ı bırakmadı."
‘SİZ MAHALLEMİZİ TERK ETMEDİĞİNİZ SÜRECE İÇERİ GİRMİYORUZ’
O günlerde kentte yaşanan direnişi de anlatan S.İ., mahallenin kadınları ve yaşlıları ile bir araya gelip, "Biz Şırnak'ı bırakmayacağız" diyerek yürüyüş yaptıklarını paylaştı.
Yürüyüşe başladıkları gibi ise, önlerini zırhlı polis araçlarının kestiğini söyleyen S.İ., o anları aynı heyecanla şu sözlerle anlattı: "Polislerden biri sordu, 'Bu nedir böyle' diye. ‘Sokağa çıkma yasağı koymuşuz siz yürüyüş yapıyorsunuz' dedi tepki gösterdi bize. Bana sordu 'Nerelisin?' dedi. 'Buralıyım' dedim. 'Yasak boyunca çıkmadın mı?' diye sordu, 'Hayır çıkmadım. Bırakmadım evimi toprağımı' dedim. O dakika havaya ateş açtılar. Onlara da söyledik, elinizdeki silahtan korkumuz yok diye. Küfürler ederek içeri girmemiz için zorladılar bizi ama direndik. 'Siz mahallemizi terk etmediğiniz sürece içeri girmiyoruz' dedik."
S.İ.’ye göre, Allah verdiği canı elbet bir gün alacak, ama önemli olan o canı şeref ile namus ile teslim edebilmek.
ARADAN 23 YIL GEÇTİ AMA TAKTİK HEP AYNI
Koyunlarının, kuzularının, kuluçkaya yatan tavuklarına kadar bir çok şeylerinin yasakta yakıldığını söyleyen S.İ., bugün yaşadıklarını 1993'ten hiçbir farkı olmadığını da ifade etti. S.İ, "93 yılında da aynı böyle geldiler buralara evlerimizi yaktılar askerler. Bize tek bir kuruş bile vermediler. Eşim, yaşlı annesi ile sil baştan başladı her şeye. Korucular da o dönemde neyimiz var neyimiz yoksa çaldılar. Aradan 20 yılı aşkın bir süre geldi aynı şeyi yaşadık. Defalarca bu acıları yaşadık ama yine de onlar gibi olmadık, olmayız da. Biz davamızın arkasındayız, Kürdüz" diye konuştu.
'YAŞANLARA RAĞMEN KAZANAN BİZ OLACAĞIZ'
Kente tank, topla saldırıldığını, kentin böyle yerle bir edildiğini dile getiren S.İ., “Tank ve toplara rağmen bu zaferi onlara yaşatmayacağız. Bunlara rağmen biz kazanacağız" dedi.
Bu yaşadıklarına rağmen topraklarını asla terk etmeyeceğini vurgulayan S.İ., sözlerini anlattıklarının yaşadıkları yanında bir hiç olduğunu not düşerek noktaladı.