İSTANBUL - TTB Merkez Delegasyon Üyesi Dr. İncilay Erdoğan, açlık grevlerinde 60'ıncı günden itibaren hayati organların etkilenmeye başladığını belirterek, eylemlerinin 92'nci gününde olan Gülmen ve Özakça’nın açlık grevinde kritik aşamayı çoktan geçtiğine dikkat çekti.
Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile görevlerinden ihraç edilen akademisyen Nuriye Gülmen ve sınıf öğretmeni Semih Özakça'nın işlerine geri dönmek amacı ile başlattıkları açlık grevi 92'nci gününde. Vücudun, günlük yaşam için gerekli enerji miktarının günde en az 1 litre su, 5 çorba kaşığı şeker, 2 çay kaşığı tuz, 1 çay kaşığı karbonat ve 500 miligram da B1 vitamini olduğunu söyleyen Türk Tabipler Birliği (TTB) Merkez Delegasyon Üyesi. Dr. İncilay Erdoğan, açlık grevinin vücutta büyük bir yıkım yarattığını ifade etti.
'40'TAN SONRA DOKU KAYBI YAŞANIYOR'
Açlık grevindeki kişilerin doku yapımında kullanılacak protein, mineral, vitamin, yağ ve enerji maddelerini reddettiklerini söyleyen Erdoğan, "Vücut kendini yenileyemediği için ve hareket ettikçe enerji harcadıkları için, çok hızlı doku kaybına yol açıyor" dedi. "Vücutta bu ilk olarak kilo kaybı şeklinde gözlemleniyor" diyen Erdoğan, "İlk 30 gün içerisinde yaklaşık yüzde 5-10 arası kilo kaybı bekliyoruz. Daha sonra bu kilo kaybı bu kadar hızlı olmasa da -çünkü hareketleri de azalıyor- devam ediyor. 40’ıncı günden sonra hem doku kaybı, hem organ yetmezliklerine yol açabilecek kayıplar, daha sonra da hayatın kaybolmasına yol açabilecek hasarlar oluşuyor" dedi.
‘60 GÜNDEN SONRA HAYATİ ORGANLAR ETKİLENİYOR’
Dokuların erimesine bağlı olarak zayıf görünümün yanı sıra daha çok duyu organlarında bozulmaların da baş gösterdiğini ifade eden Erdoğan açlık grevinin gün gün değişen etkisini şöyle sıraladı: “Işık hassasiyeti, kulak çınlamaları, tat almanın bozulması, özellikle kötü kokulara ilişkin artmış koku hassasiyeti bu tür belirtilerden bazıları. İlk haftada açlık ve yorgunluk hissi oluşuyor. Mide krampı olabiliyor. İkinci ve üçüncü haftada, baş dönmesiyle birlikte gelen kuvvetsizlik hissi artıyor. Dik durmak zorlaşıyor. Açlık ve susuzluk hisleri kayboluyor. Sürekli üşüme hissi geliyor. Üçüncü ve dördüncü haftada, yukarıdaki semptomlar daha da kötüleşiyor. Düşünsel faaliyetler yavaşlıyor. Beşinci haftada kafa karışıklığı, uyuşukluk ve uykusuzluk oluşabiliyor. Felçle sonuçlanabilecek istem dışı hareketler olabiliyor. Kalıcı görme ve işitme kaybına yol açabilecek duyularda zayıflama mümkün. Kanama görülebiliyor.”
Erdoğan, açlık grevinde 60. günden sonra hayati organların etkilenmeye başladığını, kalp ve böbrek yetmezliği gibi sonuçları olabildiğini ya da aşırı zayıflamaya bağlı olarak kalp kasının zayıflamasının ani ölümlere yol açabildiğini belirtti. Bu aşamada kanamaların da görülebileceğini ifade eden Erdoğan, “Kanamalar tabloyu daha da ağırlaştırıyor, çünkü kanamalara bağlı olarak oksijen taşıyıcısı kan hücreleri azalıyor” dedi.
‘BİLİNİC KAPANIRSA, ZORLA MÜDAHALE YAPILAMAZ’
İnsanların açlık grevi eylemini tercih ederken ölmeyi ya da sakat kalmayı istemediklerini de hatırlatan Erdoğan, “Aslında insanlar açlık grevlerine kendilerini öldürmek için girmezler seslerini duyurabilmek ve taleplerini haykırmak için açlık grevi eylemini seçerler. Özellikle sınırlı koşullarda sesini duyuramayanlar bu yolu tercih ederler” dedi. Erdoğan, bu koşullarda bir sağlıkçıya düşen görevin, açlık grevcisinin sağlık takibini en etik şekilde takip etmesi olduğunu söyledi.
Erdoğan, açlık grevinde olan kişinin “Bilincim kapandığı takdirde hiçbir müdahalenin yapılmasını istemiyorum” diye bir beyanda bulunması durumunda doktorların müdahale edemeyeceğine ancak ailesinden izin alarak müdahalede bulunabileceğine vurgu yaptı.
Asya İnedi - dihaber