Cezaevi katliamı davasında tek tip savunma

DİYARBAKIR - Diyarbakır'da 1996 yılında 11 tutuklunun öldüğü, 24’ünün de yaralandığı "Diyarbakır Cezaevi Katliamı" davasında zaman aşımı tehlikesine rağmen karar çıkmadı. Duruşmada sanıkların tek tip savunma yapması dikkat çekti.

Diyarbakır E Tipi Kapalı Cezaevi'nde 24 Eylül 1996 tarihinde 11 PKK'li tutuklunun demir sopa ve çubuklarla öldürüldüğü, 24'ünün de yaralandığı ve kamuoyunda "Diyarbakır Cezaevi Katliamı" olarak bilinen davanın duruşması Diyarbakır 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Daha önce 2 defa kararı açıklanan ve usul ile esas yönündeki eksiklikler nedeniyle Yargıtay'dan dönen 89 sanıklı davanın duruşması, Yargıtay’ın bozma ilamının özetenin okunması ardından başladı. Duruşmaya çok sayıda sanık bulundukları kentlerden Ses ve Görüntülü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile katılırken onlarca sanık ise duruşmaya katılmadı. Çok sayıda sanık avukatı da salonda hazır bulundu.

TEK TİP SAVUNMA

Sanıkların ifadeleri ile başlayan duruşmada, ifadesi alınan tüm sanıkların “Ben hakkımdaki suçlamayı ve haklarımı anladım. Yüklenen suç hakkında kendi irademle hiçbir baskı altında kalmadan avukatım ile birlikte beyanda bulunacağım. Süre talebim yoktur” şeklinde tek tip ifade vermesi dikkat çekti. Sanık avukatları ise Yargıtay’ın bozma ilamındaki aleyhe olan kısımları kabul etmediklerini belirtti. Eksik hususların giderilmesini talep eden avukatlar, süre talebinde bulundu.

21 yıldır süren ve zaman aşımına uğrama tehlikesi bulunan davanın son 3 celsesinde ifadeleri alınması için çağrı kağıdı gönderilen sanıkların bu celsede de ifadeleri alınmazken, avukatların ise ısrarlı süre talepleri dikkat çekti.

Yapılan savunmaların ardından ara kararını açıklayan mahkeme heyeti, tüm talimatlara rağmen mahkemeye ifade vermeyen kimi sanıkların ifadelerinin bir sonraki duruşmada alınması amacıyla sanıklara tekrardan talimat yazılmasına karar vererek, duruşmayı Ekim ayına erteledi.

DAVA HAKKINDA

Diyarbakır Cezaevi'nde 1996 yılından gardiyan ve askerlerin tutuklulara saldırıp feci biçimde darp etmesi sonucu 11 tutuklu hayatını kaybetmiş, 24 tutuklu ise yaralanmıştı. Aralarında asker, polis, gardiyan, cezaevi doktoru ve cezaevi müdürünün de bulunduğu toplam 72 sanık hakkında 1996 yılında açılan dava 27 Şubat 2006'da sonuçlanmış ve 62 sanığının "kastın aşılması suretiyle birden fazla kişiyi öldürmek", "görevi kötüye kullanmak" suçlarından 5'er yıl hapis ve 3'er yıl kamu hizmetinden men cezasına çarptırmıştı. Mahkeme 3 sanığın beraatına karar verirken, 7 sanık açısından ise dosyanın zaman aşımına uğradığını belirtmişti.

Yargıtay 1'inci Ceza Dairesi, olaylarla ilgili 62 kamu görevlisine verilen 5'er yıllık hapis cezasını eksik soruşturma yapıldığı gerekçesiyle bozarak, dosyayı yeniden görülmek üzere yerel mahkemeye göndermişti. 2012 yılının Aralık ayında esas hakkındaki görüşünü açıklayan mahkeme savcısı, 62 sanığın "Öldürme kastı olmaksızın ölüme sebebiyet vermek”ten ayrı cezalandırılmaları istemiş ancak zaman aşımı süresinin dolduğunu, bu nedenle de kamu davasının zaman aşımı nedeniyle ortadan kaldırılmasını istemişti.

Olaylarda ağır yaralanan ve daha sonra hayatını kaybeden Kadir Demir'in tedavi altına alınmadan Antep Cezaevi'ne sevk edilmesi nedeniyle haklarında dava açılan 17 kamu görevlisinin dosyasının da bu davayla birleştirilmesi sonucu sanık sayısı 89'a yükselmişti. Katliamda, Erkan Hakan Perişan, Cemal Çam, Hakkı Tekin, Ahmet Çelik, Edip Dilekçi, Mehmet Nimet Çakmak, Rıdvan Bulut, Mehmet Kadri Gümüş, Kadri Demir, Mehmet Arslan ve Hakkı Tekin isimli tutsaklar yaşamını yitirmişti.

AİHM İHLAL KARARI VERDİ

Öte yandan daha önce dava makul sürede sonuçlanmadığı için Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne (AİHM) başvurulmuş ve AİHM, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (AİHS) yaşam hakkını güvence altına alan 2'nci ve işkence ile kötü muameleyi yasaklayan 3'üncü maddesini ihlal edildiğine karar vererek, 2010 yılında Türkiye'yi 798 bin Euro tazminata mahkûm etmişti.

Diyarbakır 3. Ağır Ceza Mahkemesi'nde yeniden görülen davada, aralarında kamu görevlilerinin de bulunduğu 89 kişiden 62'sine sadece 5'er yıl hapis cezası verildi. 20 sanığın beraatına karar veren mahkeme 7 sanık hakkındaki suçlamaları ise zaman aşımı nedeniyle düşürdü. Katledilen tutsakların otopsilerinde ölümlerin "işkenceden kaynaklı" olduğunu belirlenmesine rağmen mahkeme heyeti, tutsakların "kasti olarak öldürülmediği" kanaatiyle söz konusu kararlara vardı.

Katliamda yakınları kaybeden aileler, yerel mahkemenin verdiği kararı tekrar Yargıtay'a taşıdı. Yargıtay 1. Ceza Dairesi, davada yargılanan 89 kamu görevlisi hakkında yerel mahkemenin verdiği kararı 2016 yılında usul ve esas yönünden bozdu. Yerel mahkemenin 62 kişiye verilen 5'er yıl hapis cezasına uygulanan indirim oranın kanuna aykırı olduğuna belirtti. Ayrıca Yargıtay, birçok sanığın tek bir avukat tarafından savunulmasını da bozma gerekçesi yaptı.