Savcının iddialarını görüntüler çürütüyor

İZMİR - Referandum sonuçlarını protesto ettikleri için aralarında belgeselci Kazım Kızıl’ın da bulunduğu 7'si tutuklu 24 kişi hakkında hazırlanan iddianamede skandallar birbirini takip ediyor. Savcının tüm iddialarını gözaltı işleminin yapıldığı gün çekilen görüntüler çürütüyor.

Başkanlık sisteminin oylandığı 16 Nisan referandumunun şaibeli sonuçlarını protesto ettikleri gerekçesiyle İzmir’de gözaltına alınan 17’si üniversite öğrencisi 24 kişi hakkındaki iddianame hazırlandı. Aralarında Gazeteci ve Belgeselci Kazım Kızıl’ın da bulunduğu 7’si tutuklu 24 kişi hakkında hazırlanan dosyada savcılık, 24 kişi için "2911 Sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanununa Muhalefet", “Cumhurbaşkanına hakaret" suçlamaları ile bir buçuk yıldan 7 yıla kadar hapis cezası istedi. İddianame İzmir 33. Asliye Ceza Mahkemesi tarafından da kabul edildi.

Gözaltı sürecinde başlayan skandallar dizisinin devam ettiği görülen iddianamede, daha önce hazırlanan emniyet bilgi fişlerinin olduğu gibi iddianamede yer aldığı görüldü. Kızıl’ın da aralarında olduğu 7 kişinin tutuklanması sırasında Sulh Ceza Hakimliği’nin emniyetin verdiği bilgi fişini temel alması sonucu "Eylem yoğunluğu" ve "İkinci Gezi Parkı direnişi çıkma ihtimali" gerekçesine savcı Mehmet Alyaprak da iddianamede yer verdi.

ORANTILI GÜÇ DENDİ AMA...

Polisin 16-17 Nisan akşamı yaşanan protesto eylemlerine "Ölçülü ve kademeli" müdahalede bulunduğu belirtilen iddianamede, protestocuların ise direndiği ifade edildi. Ancak olay gününe ait basın mensupları tarafından çekilen görüntülerde polisin sert müdahalede bulunduğu, yurttaşların yerlerde sürüklenerek ve darp edilerek gözaltına alındığı görüldü.

"BU BİR YÜRÜYÜŞ DEĞİLDİR" SLOGANI SUÇ TEŞKİL ETTİ

Yine iddianamede öğrencilerin 17 Nisan günü yapılan eylemde polisin uyarısına aldırış etmeden yürüyüşe geçtiği belirtilirken, kitlenin ise yürüyerek dağıldığı esnada polisin sert müdahalede bulunduğu görüntülere yansıdı. Ayrıca tutuklu öğrencilerden Emine Akbaba'nın "Polis defol bu sokaklar bizim" şeklinde slogan attığı da iddia edilirken, halkın ve çevrede bulunan basın mensuplarının çektiği görüntülerde ise Akbaba'nın dağılma sırasında yalnızca "Bu bir yürüyüş değildir" şeklinde slogan attığı görüldü.

SAVCIYA GÖRE HABER TAKİBİ YAPAN KIZIL DA EYLEMCİ

Olay günü orada haber takibi yapan ve görüntü çeken belgeselci Kazım Kızıl'ın da eyleme katılanlar arasında olduğuna yer verilen iddianamede haber takibinden başka herhangi bir eylemde bulunmadığı görüntülere yansımıştı. Haber takibi sırasında polisin sert müdahalesine maruz kalan Kızıl, gözaltına alındığı sırada ise yalnızca "Ben basınım" şeklinde bilgilendirmede bulundu. Gazeteci Kazım Kızıl'ın twitter hesabında yaptığı paylaşımlar derlenerek “Cumhurbaşkanına hakaret” suçunu işlediği iddia edilirken, Kızıl'ın paylaşımları arasında Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın fotoğraflarından hazırlanan ve sosyal medyada hemen herkes tarafından paylaşılan "caps"ler suç unsuru olarak nitelendirildi. Öğrencilerden Doğan Barış Halidi ve Emine Akbaba'nın ise gözaltına alındıkları 17 Nisan akşamından bir gün önce Bornova'daki eylemde "Hırsız katil Erdoğan" sloganını attıkları bu nedenle "Cumhurbaşkanına hakaret" suçunu işledikleri iddia edildi.

BÖYLE BİR OLAY YAŞANMADI

İddianamede tutuklu Hasan Benli'nin emniyette fotoğraf çekimi sırasında camda bulunan Türk bayrağına yöneldiği ve "Bu bayrağın burada ne işi var" diyerek Türk Bayrağını alenen aşağıladığı iddia edildi. Ancak Benli'nin avukatlarından alınan bilgilere göre bu şekilde bir durum hiçbir zaman yaşanmadı. Yine parmak izi alımını reddettiği ve direndiği iddia edilen tutuklu Enise İlin'in de parmak izinin daha önce alındığı öğrenildi.

'POLİS TUTANAĞI TAPU KAYDI GİBİ DEĞER GÖRÜR HALE GELDİ’

İlk duruşması için 10 Temmuz’a gün verilen dosyanın avukatlarından KHK ile kapatılan Çağdaş Hukukçular Derneği üyesi Dinçer Çalım, “2911 Sayılı Toplantı Gösteri Yürüyüşleri Kanununa Muhalefet” gerekçesi ile ortaya çıkan tahammülsüzlüğün Türkiye'de ifade özgürlüğü sınırlarının azaldığının kanıtı olduğunu söyledi. "Bu iddianame ifade özgürlüğüne saldırı niteliğindedir" diyen Çalım, Kızıl'ın atmış olduğu twitlerin ifade özgürlüğü kapsamında olan twitler olduğunu kaydetti. Kızıl'ın ve diğer tutukluların eleştiri özgürlüğünü kullandığını söyleyen Çalım, "Twitlerdeki faşizm söyleminin bu yargılamada tutuklu olması nedeniyle aslında ne kadar da haklı olduğunu görüyoruz. Bir kez daha belirtelim 2911 sayılı yasaya muhalefetten ve cumhurbaşkanına hakaret nedeniyle tutuklu yargılanması içler acısı bir durumdur. Savcının benzer olaylara takipsizlik kararı verirken, bu gençlerin cezalandırılması istemiş olması nedeniyle şunu anlıyoruz; bu savcı üzerinde baskı kuruldu. Başsavcılık bu dosyayla özel ilgileniyor. Bu dava da bu yüzden açılmış durumdadır. Bu somut olay göz önüne alındığında dava açılması abestir. Bütün bunlar muhalefete yönelik baskılardan bağımsız düşünülemez. Türkiye hukukunda polis tutanağı tapu kaydı gibi değer görür hale gelmiştir. Bu kabul edilebilir bir şey değildir" dedi.

Cihan Başakçıoğlu - dihaber