İZMİR - Dünya Mülteciler Günü'nü olarak kabul edilen 20 Haziran öncesi çağrıda bulunan Halkların Köprüsü Derneği'nden Yıldırım Şahin, mülteciler için güvenli geçiş yollarının açılmasını ve rahat dolaşmalarının sağlanmasını istedi.
Dünya Mülteciler Günü olarak kabul edilen 20 Haziran’a iki gün kalırken, savaş, çatışma, açlık, yoksulluk, kıtlık, kuraklık, etnik ve dinsel dışlanma ve bakılardan kaynaklı milyonlarca insan yaşadıkları coğrafyayı terk etmeye devam ediyor. Birleşmiş Milletlerin (BM) verilerine göre dünya üzerinde 65 milyonun üzerinde mülteci bulunuyor. Barınma ve beslenme yanı sıra eğitim, sağlık gibi ağır sorunlar yaşayan mülteciler, adına “Umut Yolculuğu” denilen göç yollarında ölüm kalım mücadelesi veriyor.
AKDENİZ MÜLTECİ MEZARLIĞINA DÖNÜŞTÜ
Bazı verilere göre, 2014 yılında yaklaşık 3 bin 500, 2015’te 5 bin 500 mülteci Akdeniz’de yaşamını yitirirken, Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR) ve Uluslararası Göç Örgütü (IOM), 2016’da 5 binin üzerinde mülteci boğularak yaşamını yitirdiğini kaydetti. Alman menşeli mültecilere yardım derneklerinden Pro Asyl’in verilerine göre ise, 2017 Mayıs ortalarına kadar bin 364 mülteci Akdeniz sularında yaşamını yitirdi. Aynı zamanda BM verilerine göre Akdeniz’de bugüne kadar kaybolduğu belirtilen en az bin 300 mülteciye ise halen ulaşılamadı. Ortadoğu'da devam eden savaş ve çatışmalar nedeniyle bu güne kadar Akdeniz'de yaşamını yitirenlerin sayısı net olarak bilinmezken, ölümlerin devasa rakamlarda olduğu ifade ediliyor.
MÜLTECİLERE 'GÜVENLİ GEÇİŞ YOLU' YOK
En fazla ölümün yaşandığı Akdeniz suları mülteciler açısından neredeyse tek geçiş noktası olarak kabul ediliyor. Kuzey Afrika kıyıları ile Libya ve Türkiye kıyıları mültecilerin en fala tercih ettiği geçiş güzergahları olarak kabul ediliyor. Avrupa ülkelerine geçmek isteyen mülteciler için “güvenli geçiş yollarının” olmayışı Akdeniz sularının tercih edilmesinde önemli yer tutuyor.
‘AYRILMAK ZORUNDA KALDILAR’
Halkların Köprüsü Derneği Başkan Yardımcısı Yıldırım Şahin, “İnsanlar Suriye’den, Afganistan’dan, Libya’dan ya da Afrika’dan gönüllü olarak ‘hadi gidelim Türkiye’de Avrupa yaşayalım’ diyerek çıkıp gelmediler. İnsanlar savaş ortamında normal hayat standartlarında yaşayabilmek için bu yolculukları göze aldılar. Yaşadıkları yerlerden ayrılmak zorunda kaldılar. Sadece şuradan bakabiliriz bu duruma. Türkiye’de 3 milyondan fazla mülteci var ve toplam kamplarda barınabilecek mülteci sayısı 300 bin değil. Gerçek şu ki Türkiye bir anda gelen 3 milyon ya da resmi olmayan rakamlara göre 4 milyon mülteciyi barındırabilecek bir kapasiteye sahip değil. Aynı şekilde hiçbir Avrupa ülkesi de bir anda gelen bu kadar mülteciyi barındıramaz” diye konuştu.
‘DÜNYA DEVLETLERİ GÖZ YUMDU’
Türkiye’nin mülteciler konusunda coğrafi kısıtlaması olduğunu hatırlatan Şahin, sözlerini şöyle sürdürdü: “Sadece Avrupa’dan gelenler Türkiye için mülteci kabul ediliyor. Ortadoğu’dan ya da Suriye’den gelenler sadece ‘geçici misafir’ ya da ‘sığınmacı’ statüsünde kalabiliyor. Bu nedenle de mülteciler, daha iyi yaşam koşullarını elde edebilecekleri Avrupa ülkelerine yöneldiler. Türkiye’de mültecilerin ve Avrupa’nın bu durumunu fırsata çevirerek, bu konudaki politikasını Avrupa üzerinde bir tür silah olarak kullandı. Bunun sonucundan da Avrupa ile geri gönderme anlamasını imzaladı. Avrupa’nın politikası ‘benim sınırım dışında olsun ne olursa olsun’ şeklinde olduğu için sırf bu yüzden Akdeniz’e savaş gemileri gönderildi. Türkiye ve diğer geçiş noktalarından mültecilerin Avrupa’ya geçişlerini önlemeyi amaçladı. Bir nevi dünya devletleri mültecilerin Akdeniz’de boğularak yaşamlarını yitirmesine göz yumdu diyebiliriz. Bu nedenle Avrupa’ya ayak basmamaları üzerinden bir politika yürütüldü ve burada Türkiye’ye de 3 milyar Euro karşılığında geri gönderme anlaşmasına imza atmak düştü.”
‘GÜVENLİ GEÇİŞ YOLLARI AÇILMALI’
BM, Avrupa İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi ve Avrupa Birliği yasalarına göre mültecilerin Türkiye’den kara yolu ile güvenli bir şekilde Avrupa’ya geçmelerinin sağlanması gerektiğinin altını çizen Şahin, şöyle devam etti: “Ancak Avrupa Türkiye üzerinden setti çekti. Türkiye’de insan kaçakçılığının önünü açarak görmezden geldi. Ve bu insanlar Akdeniz’de kaçak yollarla geçmeye çalışırken yaşamlarını yitirdi. Ne kadar engel koyarsanız koyun bu geçişleri engelleyemezsiniz. Çünkü bu insanlar cehennemin içinden çıkıp yeni bir hayat kurma ümidiyle yola çıkıyorlar. Bu nedenle güvenli geçiş yollarının açılması gerekiyor mülteciler için. Tabi ki en önemlisi insanların mülteci durumuna düşmesine neden olan etkenlerin ortadan kaldırılması gerekiyor. Ancak bu etkenler ortadan kaldırılamıyorsa o zaman sebep olunan duruma karşı bu insanların yaşam haklarını göz önüne alarak güvenli geçiş yollarının açılması ve rahatlıkla dolaşmalarının sağlanması genel bir dünya politikası haline getirilmeli.”