Çocuk işçiliği 10 yaşa kadar düştü

İSTANBUL - Mevsimlik tarım işçiliğinde çocuk emeği üzerine saha araştırması yapan İstanbul Bilgi Üniversitesi’nden Doç. Dr. Pınar Uyan Semerci, tarımda çalışma yaşının 10-11 yaşa kadar düştüğünü belirterek, 12-18 yaş arası çocukların yüzde 73’ünün çalıştırıldığını kaydetti.

İstanbul Bilgi Üniversitesi, Bernard van Leer Vakfı desteği ve Çukurova Kalkınma Ajansı işbirliğiyle, 1 Şubat 2016-31 Ocak 2017 tarihleri arası çocuk işçiliğine ilişkin saha araştırması yaptı. “Adana’da (Mevsimlik Gezici) Tarım İşçilerinin Çocuklarının Yaşam Koşullarının Çocuğun İyi Olma Hali Perspektifinden İyileştirilmesi Projesi” isimli araştırma sonuçlarına göre, gezici tarım işçilerinin 12-18 yaş arası çocukların yüzde 73’ü tarlada çalışıyor. 12-14 yaş grubunun yüzde 70’i, 15-18 yaş grubunun yüzde 86’sı haftanın 7 günü çalışıyor. Çalışmada yer alan İstanbul Bilgi Üniversitesi’nden Doç. Dr. Pınar Uyan Semerci, her yaş grubundaki çocuklarla mülakatlar yaptıklarını belirterek, sonuçlarına ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

‘ÇOCUK İŞÇİLİĞİ 11-12 YAŞINA KADAR İNDİ’

Çocukların çalışma ve yaşam koşullarının çok kötü ve ağır oluğunu dile getiren Semerci, bu koşulların çalışan çocuklar için çok büyük riskler taşıdığını ifade etti. Temel ihtiyaçlara erişimde çok ciddi problemlerin var olduğunu belirten Semerci, sağlık sorunları yaşandığı halde yüzde 10 oranında aşı olmayan çocukların olduğunu söyledi. Çocuk işçiliğinin çok kötü bir hal aldığını dile getiren Semerci, 18 yaş altı çocukların tarlada çalışmaması gerekirken, 12-11 yaşlarına kadar çok yoğun bir çocuk işçinin olduğunu ifade etti. Çocukların çalıştıkları sahalarda düzenli bir sağlık hizmetinin mevcut olmadığını da aktaran Semerci, en yakındaki köyün sağlık ocağı hizmetlerinde sınırlı olduğunu belirterek, acil durumlarda ambulans çağırarak ya da elçilerin arabası ile hastaneye götürüldüklerini söyledi.

'GÜVENLİ OLMAYAN ÇADIRLARDA YAŞIYORLAR'

15-18 yaş grubundaki kız çocukların hem tarlada hem de çadırlarda çalıştıklarını dile getiren Semerci, çadırlara ilişkin şunları söyledi: “Çocuklar, ‘temizliyoruz çadırı, anında toz tutuyor' diyor. Kumdan topraktan yalıtılmış bir ortamdan bahsetmiyoruz. Çadır dediğimiz şey, zaten çok güvenlikli bir şekilde yapılmıyor. Yağmur yağdığında içeri su akıyor. Eğer bir elektrik kablosu çekiliyorsa ki çoğunda var. Yüzde 80 gibi bir miktarda elektrik var. O yağmur, o elektrik kablolarının olduğu yerden akıyor. Geçen yıl biz ordayken yaptığımız bir atölye çalışması vardı. Tam o süreçte bazı çadırların yandığı haberi geldi. Çadırlar, maalesef çok ciddi yaşamsal riskleri içeriyor."

11 SAAT ÇALIŞMA KOŞULLARI

Adana’da çalıştıkları sahada ürünlerin farklılık gösterdiğini kaydeden Semerci, daha çok biber, domates, kabak, patlıcan ve karpuz gibi ucuz ürünlerin yetiştiğini ve çocuk ile ailelerin bu işlerde çalıştıklarını söyledi. Günlük yevmiyenin 44 TL olduğunu vurgulayan Semerci, 4 TL’nin de elçiye verildiğini kaydetti. Yüzde 70’inin 11 saat, yüzde 20-30’unun da 9 saat çalıştığını aktaran Semerci, hem çocuklarla hem de büyüklerle yaptıkları anketlerde bu oranın doğruluğunun birbirini desteklediğini gördüklerini ifade etti. Semerci, şunları dile getirdi: "Çok erken saatlerde tarlaya gidildiğini ve sadece 2 kere mola veriyorlar. Öğle yemeğini kendileri götürüyor. Suyu da tarla sahibi sağlıyor; ama o suda bile çok ciddi problemler var. Sıcağın altına suyun bekleme koşulları ile her türlü mikrop türeyebiliyor.”

‘15 YAŞ ALTI ÇOCUKLAR DA ÇALIŞIYOR’

Çocukların eli iş tutmaya başladıkları andan itibaren tarlaya çalışmaya götürüldüklerini Semerci, çalışma yaşının 10-11’e kadar düştüğünü ifade etti. 15 yaş altı çocukların çalışmasının yasak olduğunu dile getiren Semerci, şöyle devam etti: “Yasaya göre, çocuk iş gücü ancak 15-18 yaş aralığında, belli koşullarla ve çocuğun üstün yararını gözeterek olmalı. Bu noktada da mevsimlik tarım işçiliği en kötü biçimi olduğu için aslında 18 yaş altının çalışmaması gereken bir alan; ancak 18 hatta 15 yaş altı çocuklarının bile çalıştığını görebiliyoruz.”

'KIZ ÇOCUKLARI DAHA ÇOK ÇALIŞTIRILIYOR'

Semerci, tarım işinde kız çocuklarının erkek çocuklardan daha fazla çalıştırıldığını da hatırlattı. Semerci, tarlaya gitmeyen kız çocuklarının çadır etrafında bulunan çocuklara baktıklarını ve bu sorumluluğu aldıklarını dolayısıyla bir an önce tarlaya gitmek istediklerini gözlemlediklerini söyledi. Normalde yevmiyenin 56 TL olması gerektiğine dikkat çeken Semerci, Suriyelilerin de gelmesiyle ücretin daha da aşağıya çekildiğini anımsattı. Suriyelilerin bazen çalıştıkları halde paralarını alamadıklarını sözlerine ekleyen Semerci, bu durumda Suriyelilerin Türkiyelilerden daha kırılgan olduklarını ve kötünün de kötüsünü yaşadıklarını vurguladı.

‘DESTEK MEKANİZMALARI OLUŞTURABİLİRİZ'

Aileler, elcilere borçlandıkları için 40 TL olan yevmiyelerin ellerine geçmediğini kaydeden Semerci, şu bilgileri paylaştı: “Bir kart, bilet gibi düşünün alınan her şey buraya işleniyor. Yılda 2-3 kez bunlar hesaplanıyor. O süreçteki masraflarsa gene elçinin yevmiye defterine yazılıyor. Yani, paranın görülmediği, dokunulmadığı; ama o defterde kayıtlar içinde yapan bir sistem var.” Ekonomik sorunları çözmeden sadece tarlada çocuk emeğinin olmamasını sağlayacak bir denetim mekanizmasını kurarak sorunun tamamen çözülmüş olmayacağını sözlerine ekleyen Semerci, şunları söyledi: “Tarla sahiplerinin de elçilerin de çocukların orada çalışmamalarına dair fikri olması gerekiyor. Herkesin ‘çocuk tarlada çalışmamalı’ gibi bir anlayışının olması gerekiyor. Bunun yanı sıra, ihtiyaç içindeki ailelerin yaşam koşullarına nasıl destek mekanizmaları oluşturabiliriz, bunu düşünmemiz ve iyileştirmemiz gerekiyor. Anne ve babaların çocuklarını çalıştırmayacağı bir hale getirmeyi sağlamalıyız. Bunu kurarken de çocukların eğitime devamlılığını sağlamamız gerekiyor.”

Tarımdaki iş gücünün sağlanma biçimi ve koşullarının gayri insani ve çocuk haklarına aykırı olduğunun altını çizen Semerci, bu sorunların çözümü için herkesin el ele çalışması gerektiğini ve Türkiye’nin çocuk işçiliği konusunda çok ciddi bir yüzleşme yaşaması gerektiğini söyledi.

Muhammet Doğru / Sadiye Eser - dihaber