Şeyh Said ve arkadaşları anıldı

DİYARBAKIR - Şeyh Said ve dava arkadaşları idam edilişlerinin 92’nci yıldönümünde Dağkapı Meydanı'nda dualarla anıldı. Açıklamada Şeyh Said’in idam edilişinin “Kürtlerin siyasal iradesine hayat hakkı tanınmayacak, zindan, sürgün ve ölümle karşılanacaktır” anlayışı ile gerçekleştirildiği ve halen devam ettiği belirtildi.


Şeyh Said Derneği ve Şeyh Said’in torunları, Şeyh Said ve dava arkadaşlarını idam edilişlerinin 92’nci yıldönümünde Diyarbakır’da andı. Sümerpark’taki Güneydoğu Gazeteciler Cemiyeti’nde gerçekleştirilen toplantıya Şeyh Said’in torunları Felat Özsoy, Kasım Fırat ve görevden uzaklaştırılan Tekman Belediyesi Eşbaşkanı Ali Sait Fırat, Şeyh Said Derneği yöneticileri, HDP milletvekilleri Feleknas Uca ve İmam Taşçıer ile kentteki çok sayıda siyasi parti ve sivil toplum kuruluşu temsilcileri katıldı. Toplantıda ilk olarak konuşan Kasım Fırat, “Şeyh Said, dinine bağlı olduğu kadar Kürt ve Kürdistaniydi. Din ve ahlakın düzeni ve Kürdistan’ın özgürlüğü için mücadele etti” dedi.

‘KÜRT HALKI BİR AN ÖNCE BİRLİKTELİĞİNİ SAĞLAMALIDIR’

Şeyh Said’in mücadelesinde ayrım yapmadığını ve farklı ırk ve dinlerden insanların bir arada mücadele ettiğini belirten Fırat, “Şeyh Said zulüm ve baskıya karşı birlik mücadelesi veriyordu. Bugün mazlum bir mücadele yürüten Kürt halkı da bu birlik mücadelesini esas almalıdır. Bugün Kürtler yoğun baskı altındadır. Kürtlerin de bu baskı altında Şeyh Said’in birlik anlayışını kendisine örnek almalıdır” dedi.

Şeyh Said’in mücadelesinden herkesin ders çıkarması gerektiğini ifade eden Fırat, “Eğer küçük hesaplar peşine düşüp bu durumdan ders çıkarmazsak Kürt halkına zarar vermekten başka bir şey yapmayız. Hepimizin hesaplarını bir kenara bırakarak, bir an önce Kürt halkının birlikteliğini sağlamamız gerekmektedir” diye konuştu.

‘ONLAR İMHAYA RIZA GÖSTERMEDİLER’

Şeyh Said’in bir diğer torunu Ali Sait Fırat ise, aile adına hazırlanan basın metnini okudu. “Türkiye Cumhuriyeti, kurucu iradesi olarak Türklüğü baz alarak, Kürdistan’ı hem milli, hem de dini değerleriyle topyekun imha ve yok etmeye çalışırken; Şeyh Said Efendi, dava arkadaşları ve Kürdistanlılar buna rıza göstermediler” diyen Fırat, “Kürdistan’ın kültürel değerlerine pervasızca saldıran ve birlikte yaşamanın tüm imkânlarını ortadan kaldıran Türkiye Cumhuriyetinin Kürdistan’daki askeri, siyasi ve diğer tüm varlığı, Kürt ve Kürdistan halkının rızası hilafına, maslahatı ve menfaatine uygun olmadan tesis edilmiştir” açıklamasında bulundu.

‘İDAM KARARI GÜNÜMÜZ ANLAYIŞININ ÖZÜDÜR’

Şeyh Said direnişinin öncülerinin darağaçlarında idama giderken, inanç ve milli değerlerinden taviz vermeden başları dik şehadete ulaştığını vurgulayan Fırat, “29 Haziran bu katliamların sembolik ifadesi olarak halkımızın ve insanlığın hafızasında yer edinmiştir. Kemalist rejimin dönemin Kürt ileri gelenlerine uygun gördüğü idam kararları, sonraki dönemlerde de sürmüş günümüze kadar devam eden Kemalist anlayış ve uygulamaların özüdür. Bu anlayışa göre; Kürtlerin siyasal iradesine hayat hakkı tanınmayacak, zindan, sürgün ve ölümle karşılanacaktır” değerlendirmesinde bulundu.

‘TARİHİ GERÇEKLERİN AÇIĞA ÇIKARILMASINI TALEP EDİYORUZ’

“1925 yılından sonraki Zilan, Agırî, Dersim, Mahabad ile devam eden ve günümüze kadar Enfal, Halepçe, Roboski, Şengal, Kobani, Sur ve Cizre gibi onlarca katliam Kürdistan halkının; hak, adalet ve özgürlük talebine inkarcı ve faşist karakterli Kemalist, Baasçı ve Fars Milliyetçisi rejimlerce verilen cevaplardır” diyen Fırat, şöyle devam etti:

“Bu vesile ile 1925 direnişindeki tarihi gerçeklerin açığa çıkarılmasını, katliam ve yıkımlarda rolü olan başta Türkiye devleti olmak üzere sorumluluğu olan bölgesel ve uluslararası güçlerin özür dilemesi, gasp edilmiş tüm hakların iade edilip, maddi ve manevi hakların tazmin edilmesi amacıyla hakikatlerin araştırılacağı tarafsız bir heyetin kurulmasını talep ediyoruz. Yine Şehid Şeyh Said Efendi ve dava arkadaşlarının, Şeyh Said Meydanı’nda bulunan mezar yerlerinin ailelerine ve halkımıza teslim edilmesini talep ediyoruz. Yine günümüze kadar bir mezar taşından mahrum bırakılan Cibranlı Halit bey, Melle Saidê Kurdî, Seyit Rıza gibi tüm mazlumların mezarlarının ailelerine verilmesini talep ediyoruz. Onlara vasiyetleri olan bir mezar taşı dikerek; milli, ahlaki ve insani olan vazifemizi yerine getirmek istiyoruz. Torunları ve haklı davasının takipçileri olan bizler; Şehid Şeyh Said Efendi’nin son sözlerini asla unutmayacağız; ‘Şu anda fani hayata veda etmek üzereyim. Halkım ve inancım için feda olduğuma pişman değilim. Yeter ki torunlarım düşmanlarıma karşı beni mahcup etmesinler.’ Hak ve adalet ölçüleri temelinde halkımızın tüm güçlerini birliğe, kendi arasındaki sorunları aşarak ittifaka ve bu temelde insanlığın diğer kavimleri ve devletleri ile eşit ve adil bir şekilde yaşayabileceğine olan inancımızı ve çağrımızı yineliyoruz.”

HDP Diyarbakır Milletvekili Feleknas Uca ise Şeyh Said ve dava arkadaşlarının halen mezar yerlerinin bilinmediğine değinerek duruma tepki gösterdi. “92 yıl önce özgür bir Kürdistan için atan kalp, bugün Kürdistan’ın her parçasında milyonlarca insanın kalbinde atıyor” diyen Uca, “Siz rahat uyuyun bugün milyonlarca torununuz sizin yolunuzdan mücadeleyi sürdürüyor” dedi.

HDP Diyarbakır Milletvekili İmam Taşçıer de, Şeyh Said ve arkadaşlarının mezar yerlerinin dahi söylenmemesine tepki gösterdi.

Konuşmaların ardından Şeyh Said ve arkadaşlarının mezarlarını bulunduğunun tahmin edilen Dağkapı Meydanı’na geçilerek, burada dualar okundu.