DENİZLİ – Bozkurt Açık Kadın Cezaevi'nde 58 yaşındaki T.B. yüz felci geçirdi. Tansiyon, şeker ve kolesterol hastası T.B., cezaevinde zorla çalıştırıldıklarını ve sürekli tehdit edildiklerini belirtirken, cezaevinin esir kampı gibi olduğunu söyledi.
Denizli’nin Bozkurt ilçesinde bulunan Açık Kadın Ceza İnfaz Kurumu’nun çocuk koğuşunda 7 Mayıs 2017 tarihinde çıkan isyanın ardından yaşananlar halen açıklığa kavuşmadı. Gerek cezaevi yönetimi gerekse de cezaevi savcılığından yapılan açıklamalarla isyanın çıkış nedeni "15 ile 18 yaş arasındaki 5 çocuğun sigara içmek için yetişkinlerin yaşam alanlarına geçmek istemelerine izin verilmemesi sonucu eylem gerçekleştirdikleri" yönünde açıklamalar yapıldı. Aynı cezaevine ilişkin şimdi de yaşlı, genç, hasta sağlıklı demeden tüm tutukluların zorla çalıştırıldığı iddia ediliyor. Hatta bu nedenle zor koşullara dayanamayan yaşlı kimi tutukluların yaşamını yitirdiği belirtiliyor.
Bozkurt Cezaevi’nde tutulan 58 yaşındaki tansiyon, şeker ve kolesterol hastası T.B., cezaevinde zorla güneş altında çalıştırıldığından kaynaklı yüz felci geçirdi. Kadın tutuklu tedavisi yapılmak yerine Kocaeli Açık Kadın Ceza İnfaz Kurumu’na sevk edildi. Sevk öncesi 28-29 Haziran tarihlerinde ailesinde kalmasına izin verilen T.B., cezaevinde yaşanan hak ihlalleri ve işkenceyi anlattı.
‘ZORLA ÇALIŞTIRILDIĞIMDAN FELÇ GEÇİRDİM’
Yaklaşık 6 aydır Açık Kadın Ceza İnfaz Kurumu’nda kaldığını belirten T.B., 21 Haziran’da yaşadığı felç olayını şöyle anlattı: “O gün cezaevindeki gardiyanlara yüzümde kayma, ağız ve dil bölgesinde uyuşma, gözlerimde ise ağrı olduğunu tansiyon hastası olduğumdan güneşte çalışamayacağımı belirttim. Bunun üzerine gardiyanlar ‘mecbursun’ diyerek çalışmaya zorladı. Ben de bunun üzerine çalışmayacağımı isterlerse kapalı cezaevine gönderebileceklerini söyledim. Ardından tansiyonum yükseldi ve kalp atış hızımda değişmeler yaşandı. Revire kaldırıldığımda oradaki doktor ‘Kesinlikle çalışma, seni gözetim altında tutmak amacıyla Çardak Devlet Hastanesine göndereceğiz’ dedi. Çardak Devlet Hastanesine götürüldüm. Orada yatmam gerekirken tekrardan cezaevine getirildim. Cezaevine getirildiğimde ise daha da fenalaşarak felç geçirdim. Durumum ciddi olduğundan kaynaklı beni direk Denizli Devlet Hastanesine götürmeleri gerekirken sonraki gün beni götürdüler. Zorla çalıştırıldığımdan kaynaklı felç oldum.”
‘KENDİ PİSLİKLERİNİ TEMİZLETTİLER’
Tedavisinin yarıda kesildiğini, cezaevi yönetimin kendisine bir şey olacağını düşündüğünden kaynaklı hemen Kocaeli Açık Kadın Ceza İnfaz Kurumu’na sevkini çıkardıklarını kaydeden T.B., “Beni apar topar attılar. Raporları, ilaçlarımı dahi vermediler. 600 kişinin bulaşıklarını zorla yıkattılar. Dışarının, kendi pisliklerini zorla temizlettirdiler bana. Devamlı çalıştırdılar. Her sabah saat 08.30’dan akşam saat 16.45’e kadar sürekli yaz kış dışarıda beklettiler bizi. Ağaçların altında da oturmamız yasaktı. Eğer biri düşüp kalırsa öyle içeriye alınıyordu. Yoksa hasta olsan dahi içeri giremezsin” dedi. Hasta olduklarından kaynaklı zorla çalıştırılmaya tepki gösterdiklerinde ise cezaevi idaresi tarafından ‘Kapalıdan açığa gelmeseydiniz. Ya çalışın ya da sizi kapalıya yollarız. İzinlerinizi iptal ederiz’ sözleri ile sürekli tehdit edildiklerini vurgulayan T.B., “Verilen yemekler hiç güzel değildi. Adalet Bakanlığı'ndan heyet falan geldiğinde güzel yemekler yapılırdı. Bizi de B Blokta bulunan geniş bir salona kapatıp gardiyanları başımızda bekletirlerdi. Kapı, pencereler dahi kapalıydı biz bir şey söylemeyelim de cezaevi iyi görünsün diye böyle yaparlardı” diye konuştu.
'TEDAVİ EDİLMEDİKLERİ İÇİN 2 KADIN YAŞAMINI YİTİRDİ'
Sürekli sözlü şiddete maruz kaldıklarını, felç geçirmeden önceki 5 gün boyunca sürekli bayat ekmek yediklerini, sabah kahvaltılarının düzenli gelmediğini dile getiren T.B., “Temizlik yoktu. Çoğu kadın oradaki pislikten kaynaklı cilt hastalıklarına yakalandı. Bizi tuvalete yollamadıkları zamanlar dahi oluyordu. Sürekli rencide edilerek her şeyi zorla yaptırıyorlardı. 70 yaşında yaşlı bir teyze vardı. Tuvalet ihtiyacını dahi karşılayamıyordu. Kadının üstüne zorla çalışması için öyle çok gittiler ki; kadının zihinsel dengesi bozuldu” dedi. Cezaevinde kaldığı 5 aylık süreçte 2 kadının yaşamını yitirdiğini, yaşamını yitiren kadınlardan birisinin felç geçirmesine rağmen hastaneye götürülmediğinden ilk gittiği günlerde yaşamını yitirdiğini aktaran T.B., “Diğer kadının da ölüm riski olmasına rağmen hastaneye götürmedikleri için 3 ay kadar önce öldü. Yaşanılan ölümleri ise bize söylemiyorlardı. Son ölen kadını yüzü açık bir şekilde sanki ölmemiş gibi ambulansa bindirdiler. Biz tepki vermeyelim diye bunu yaptılar; ama hepimiz öldüğünü biliyorduk” ifadelerini kullandı.
‘ÇOCUKLAR İÇİN ESİR KAMPI GİBİYDİ’
7 Mayıs gecesi Açık Kadın Ceza İnfaz Kurumu’nda bulunan çocuk koğuşunda çıkan isyanı hatırlatan T.B., isyanın ardından çocukların darp edildikten sonra sürgün edildiklerini söyledi. Çocukların yaşadıkları baskılara karşı isyan ettiklerinin altını çizen T.B., “Çocukları asker gibi 2 gardiyan arkada, 2 gardiyan önde dışarıya çıkartıyordu. Çok baskı vardı, çok daraltıyorlardı çocukları. Çocuklara karşı bir esir kampı gibiydi orası. Çocukların oyun oynaması dahi yasaktı. Gezecek alanları yoktu, bize göre durumları çok daha kötüydü” dedi.
İHD’YE SUÇ DUYURUSUNDA BULUNACAK
Konuya dair telefonla ulaştığımız ve 2009 yılında aynı cezaevinde incelemelerde bulunan ve benzer sorunları tespit eden İnsan Hakları Derneği Eş Genel Başkanı Eren Keskin, 2009 yılında yapmış oldukları tespitler ve incelemelere rağmen bir değişiklik olmadığının anlaşıldığını söyledi. Cezaevlerinde tutulanlara dönük herhangi bir adım atılmamasının devlet aklı ile açıklanabileceğini belirten Keskin, cezaevinde yeniden inceleme yapacaklarını ve gerekli suç duyurusunda bulunacaklarını sözlerine ekledi.
Gökhan Öner - dihaber