Türkiye'de insan haklarının 1 yılı

İZMİR - Geçtiğimiz 10 Aralık İnsan Hakları Günü'nden bu yana ülkede yaşananlara ilişkin konuşan İHD Yöneticisi Ali Aydın, insan hakları savunucuları olarak ülkeyi yönetenlerin altına imza attıkları sözleşmelere uymasını istediklerini vurguladı.

II. Dünya Savaşı'ndan sonra Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komisyonu tarafından hazırlanan İnsan Hakları Bildirisi'nin 10 Aralık 1948'de Paris'te kabulüyle beraber 10 Aralık "Dünya İnsan Hakları Günü" olarak tarihteki yerini aldı. 1990'lı yılların hak ihlalleri ile dolu karanlık günlerinin ardından 14 yıllık AK Parti iktidarı döneminde de insan hakları konusunda Türkiye, çeşitli birçok hak ihlali ile dünya gündemine oturdu.

2015 yılı 10 Aralık İnsan Hakları Günü'nden bu yana gerçekleşen sokağa çıkma yasakları, ifade özgürlüğünün kısıtlanması, gözlatı, tutuklama, kötü muamele ve işkence konusunda çeşitli insan hakları savunucuları ve sivil toplum kuruluşları tarafından derlenen veriler durumun vahametini gözler önüne serdi. Geçmişle yüzleşme konusunda ciddi eksikler yaşanan Türkiye'de, son bir yılda en temel insan hakkı olan "yaşam hakkı" ve "düşünce ve ifade özgürlüğü" ihlalleri bir hayli yoğun.

TÜRKİYE HALEN FAİLİ MEÇHULLERLE YÜZLEŞMEDİ

Geçtiğimiz İnsan Hakları Haftası'ndan bu yana geçen bir yılda da Türkiye halen çoğunluğu 1990'lı yıllarda gerçekleşmiş bin 901 faili meçhul cinayetle yüzleşmedi. Çoğunluğu Kürt illerinde olmakla beraber aralarında kadın, çocuk ve yaşlıların da bulunduğu cinayetlerin failleri hakkında herhangi bir gelişme yaşanmadı. Öte yandan 27 Mayıs 1995'ten bu yana her Cumartesi günü Galatasaray Meydanında oturma eylemi gerçekleştiren kayıp yakınları ise bu İnsan Hakları Günü'nde 611'inci kez faili meçhul cinayete kurban giden yakınları için toplanacak.

'HASTA TUTUKLULAR ÖLÜME SÜRÜKLENİYOR'

İnsan Hakları Derneği (İHD) verilerine göre cezaevilerinde bugün itibariyle 331'i ağır olmak üzere 926 hasta tutsak bulunuyor. Cezaevlerindeki hasta tutsakların şartlarında geçen bir yıl süresince herhangi bir değişiklik yapılmazken, darbe girişiminin ardından tutuklananlara yer açılması için Ankara, İstanbul, İzmir gibi belirli merkezlerdeki cezaevlerinde bulunan ve tedavileri zorlukla sürdürülmeye çalışılan hasta tutsakları büyük çoğunluğu sürgün edildi. Bu sürgünlerin hasta tutsakların tedavilerini daha da zora soktuğu avukatlar ve insan hakları savunucuları tarafından belirtilirken, kamuoyu cezaevlerinden çıkacak tabutları bekliyor.

YASAKLAR 'HAK İHLALİNİ' GÖZLER ÖNÜNE SERDİ

Geçtiğimiz Aralık'tan bu yaya insan hakları ihlallerinin en yoğun olarak yaşandığı dönem ise Kürt illerinde ilan edilen sokağa çıkma yasakları oldu. Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) verilerine göre ilk sokağa çıkma yasağı ilan edilen tarih olan 16 Ağustos 2015 ile 16 Ağustos 2016 tarihleri arasında en az 321 sivil sadece resmi sokağa çıkma yasağı ilan edilmiş zaman dilimleri içerisinde, çatışma ortamlarında yaşamlarını yitirdi. Yaşamını yitirenlerin 79'u çocuk, 71'u kadın ve 30'u 60 yaşın üzerindeyken, en az 73 sivilin sağlığa erişim hakkından yoksun bırakılmaları sonucu yaşamlarını yitirdikleri belirtildi. Yasakların ardından ise şehirler tamamen yıkılırken, temel insan hakkı olan "barınma" hakkı da bölgede devlet tarafından yerle bir edildi.

DARBE GİRİŞİMİ VE SONRASI

Hak ihlallerinin en yoğun olarak yaşandığı dönemlerden biri de 15 Temmuz darbe girişimi sürecinde gelişti. 15-16 Temmuz 2016 tarihlerinde darbe girişimi sürecinde 174'ü sivil yurttaşlardan oluşan 241 kişi yaşamını yitirdi. 27 Eylül 2016 tarihinde Adalet Bakanı'nın yaptığı açıklamaya göre darbeye kalkışma ve akabinde Fethullah Gülen Örgütü'ne üye oldukları iddiası ile 70 bin 50 kişi hakkında adli işlem yapıldığı, bu kişilerden 58 bin 862 kişinin gözaltına alındığı, 31 bin 48 kişinin tutuklandığı belirtildi. İHD verilerine göre ise 15 Ekim 2016 tarihinden beri aralıksız olarak gözaltı ve tutuklamalar devam ettiğinden dolayı tutuklu sayısı 35 binin üzerine çıktı.

Gözaltına alınanların büyük bir bölümü spor salonlarında çıplak ve ters kelepçe ile uzun süre bekletilerek, aç ve susuz bırakılarak ve darp edilerek işkence ve kötü muameleye maruz kaldı.

GAZETECİLER TUTUKLU, MEDYA ORGANLARI VE STK'LAR MÜHÜRLÜ

Evrensel insan hak ve özgürlüklerinden olan "ifade özgürlüğü" kavramının durumu da Türkiye'de pek iç açıcı değil. Çözüm sürecinin sona ermesiyle birlikte Kürt basını başta olmak üzere artan gazeteci tutuklamaları darbe girişiminin ardından tüm muhalif kesimlere sıçradı. Gazetecilik Platformu P24'ün verilerine göre, 1 Aralık 2016 itibariyle cezaevlerindeki gazeteci sayısı 146'ya ulaşmış durumda. Uluslararası Af Örgütü'nün verilerine göre OHAL ile birlikte çıkarılan Kanun Hükmünde Kararnameler (KHK) ile 169 medya organı kapatıldı.

Öte yandan ifade özgürlüğünün önemli bir yere sahip olduğu demokratik ülkelerin vazgeçilmez öğelerinden biri olan sivil toplum kuruluşları da KHK'lerden nasibini aldı. Darbe girişiminden bu yana son KHK'lerle birlikte aralarında hukuk örgütleri, kültür sanat dernekleri ve çocuk derneklerinin de bulunduğu kapısına mühür vurulan dernek sayısı bin 495'e yükseldi.

TUTUKLANAN, KATLEDİLEN VE İSTİSMARA UĞRAYAN ÇOCUKLAR

Türkiye'nin çocukların yaşadığı hak ihlalleri de gün geçtikçe artmakla beraber, özellikle son bir yılda adliyeye taşınan cinsel istismar sayısı 16 bin 957 iken her ay en az 650 çocuk cinsel istismara uğruyor. Yine 3 bin 111 çocuğun cezaevinde olduğu Türkiye'de, TİHV verilerine göre Kürt illerinde ilan edilen sokağa çıkma yasaklarında en az 80 çocuk katledildi. Yine son 3 yılda 176 çocuk işçi de can verdiği de biliniyor.

2016 YILINDA 238 KADIN KATLEDİLDİ

Ülkenin kadın hakları karnesi de bir hayli zayıf. İzmir Barosu Kadın Hakları Danışma ve Hukuk Araştırmaları Merkezi'nin verilerine göre 2016 yılı başından şu ana kadar 238 kadın erkekler tarafından katledildi. Verilere göre her üç kadından birinin, yaşı kaç olursa olsun şiddet gördüğü bilimsel araştırmalarla kanıtlanmış durumdayken, Türkiye dünya genelinde hazırlanan tecavüz haritasında ise üst sıralarda yer alıyor.

AKDENİZ'DE 4 BİN 500 MÜLTECİ YAŞAMINI YİTİRDİ

Ortadoğu'da süren savaş nedeniyle 2015 yılından bu yana artarak devam eden göçlerin önemli merkezlerinden biri 2016 yılında da Türkiye oldu. Resmi rakamlara göre 3 milyona yakın mültecinin yaşadığı ülkede 26 geçici barınma merkezinde kalan Suriyeli sayısı ise 290 bine yakın. Devletler tarafından çeşitli anlaşmalarla pazarlık haline getirilen mültecilerin insan hakları temelinde ihlal edilen en önemli hakkı ise "yaşam hakkı" oldu. 2015 yılında Ege Denizi üzerinden Avrupa ülkelerine geçmeye çalışan 5 bin 509 mülteci yaşamını yitirirken, 2016 yılında Geri Kabul Anlaşması ile birlikte Akdeniz'e yönelen mültecilerden Uluslararası Göç Örgütü verilerine göre 4 bin 500'ü boğularak yaşamını yitirdi. Yine ucuz iş gücü olarak çalıştırılan 76 göçmen işçi iş cinayetlerinde yaşamını yitirdi.

'İNSAN HAKLARI EN GERİ DÖNEMİNİ YAŞIYOR'

İnsan Hakları Derneği (İHD) Yöneticisi Ali Aydın, insan hakları açısından Türiye'nin şu an en geri dönemini yaşadığını ifade ederek, insan hakları evrensel beyannemesinin hemen hemen tüm maddelerinin özellikle darbe girişiminden sonra ihlal edildiğini söyledi. İhlal edilen bu hakların en başında "yaşam hakkı" ve "ifade özgürlüğü" geldiğini söyleyen Aydın, işkencelerin gündeme geldiğini ve adil yargılanma hakkının ortadan kalktığını ifade etti. İnsanların işlerinden atıldığını belirten Aydın, diğer yandan da aç susuz bırakılarak insanca yaşama hakkının ihlal edildiğini söyledi.

'ULUSLARARASI SÖZLEŞMELERE UYMALILAR'

İnsanların haklarını savunabilmeleri ve düşüncelerini ifade edebilmeleri için yapmak istedikleri tüm gösterilerin engellendiğini ve örgütlenmelerin kapatıldığını belirten Aydın, Bağımsız yargının tamamen yok edildiğini belirtti. İnsan hakları savunucuları olarak 10 Aralık İnsan Hakları Günü'nde OHAL'e karşı olduklarını vurgulayan Aydın, son olarak şunları söyledi: "Biz insan hakları savunucuları olarak insan hakları gününde OHAL'e, şiddete, savaşa karşıyız. Düşünce ve ifade özgürlüğü istiyoruz. Barış ve demokrasi istiyoruz. Ülkeyi yönetenlerin altına imza attıkları sözleşmelere uymasını ve bunların bu ülkede yaşam bulması için gerekli adımların atılmasını istiyoruz"

Cihan Başakçıoğlu - dihaber