Gazeteci Oruç’a tahliye çıkmadı

BATMAN - Batman’da haber takibi sırasında gözaltına alınan ve 1 yıldan fazla zamandır tutuklu olan kapatılan DİHA muhabiri Şerife Oruç’un ilk duruşması görüldü. Oruç, kendisine yöneltilen tüm iddiaların asılsız olduğunu, sadece gazeteci olduğunu söyledi.

Mardin E Tipi Kapalı Cezaevi’nde tutuklu bulunan KHK ile kapatılan Dicle Haber Ajansı (DİHA) Muhabiri Şerife Oruç hakkında "örgüt üyesi” olduğu iddiasıyla açılan davanın ilk duruşması görüldü. Tutuklandıktan bir yıl sonra Batman 2'nci Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen ilk duruşmaya gazeteci Oruç ile aynı dosyadan tutuklu sanıklar Emrullah Oruç ve Muzaffer Tunç, Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile katılırken, duruşmada Oruç’un avukatları da hazır bulundu. Kimlik tespiti ile başlayan duruşmada Oruç hakkında hazırlanan iddianame okundu.

SEGBİS’LE SAVUNMA YAPMAK ZORUNDA BIRAKILDIM

İddianamenin okunmasının ardından gazeteci Oruç'un ifadesine geçildi. Oruç ifadesinde iddianamede yer verildiği gibi kendilerinin asla polisten kaçmadığını ve amacının Batman’daki yakınlarını görmek olduğunu belirtti. Duruşma salonunda savunma yapmak istediğini söyleyen Oruç, "Duruşmaya gelmek istiyordum. Şu anda SEGBİS ile mecbur ifade veriyorum susma hakkı olarak değerlendirilmemesi için. Ben Diyarbakır’da gazetecilik yapıyorum. Çalışma izni ile ailemi görmek için Manisa’ya gitmek istedim. Ondan önce teyzemi görmek için Bismil’e gittim. Oradan da Batman'a geçip amcalarımı görmek istedim. Otogara gitmek için çıktığımda tesadüfen Emrullah ile karşılaştık. Uzun süredir onu görmemiştim. Simasını bile zor çıkardım. Aile ilişkilerimiz de pek kuvvetli değil. O da Batman'a gideceğini söyledi. Otogarda yoğunluk olduğu için o yüzden otostop çektik. Muzaffer isimli kişinin aracına bindik. Muzaffer’i kesinlikle tanımıyorum. Polisler yol kontrolü yapıyordu ışıkta durduğumuzda karşımızda polis aracı vardı. Birden etrafımızı sardılar. Bizi gözaltına aldılar. İddianamede denildiği gibi asla kaçmadık. İkimiz de yan yanaydık. Polislerden kesinlikle kaçmadım" dedi.

‘BEN GAZETECİYİM’

Mahkeme başkanının, tanıkların kendisi hakkında örgüt üyesi olduğu ve Sur’da bulunduğu konusunda ifade verdiklerini belirtmesi üzerine ise Oruç, gazeteci olduğunu vurguladı. Oruç, "Ben hiç çatışma bölgesinde bulunmadım. Sur' da da asla bulunmadım. İddia edilen kişileri de tanımıyorum" dedi. Yine duruşma savcısının Ali Yaşar Ak isimli bir şahsın Oruç'un Sur’da örgütün kadın yapılanmasında yer aldığı yönündeki ifadesinin sorması üzerine ise Oruç, "Ben gazeteciyim. Yasaklı hiçbir yere gitmedim. Gazetecilik faaliyeti içerisinde bile gitmedim. Söylenen şahısların hiçbirini tanımıyorum" dedi. Duruşma savcısının üç kez "örgütle bir ilişkin var mı?" sorusunu yinelemesi dikkat çekerken, Oruç gazeteci olduğunu ısrarla vurguladı.

Sanıklardan Emrullah Oruç ise Şerife Oruç’un akrabası olduğunu, uzun süre onu görmediğini Bismil'de tesadüfen karşılaştıklarını söyledi. Oruç, "Batman'a bayram ziyaretine gelmek için otogara gittik ancak araç olmadığı için Şerife ile otostop çekerek Muzaffer Tunç'un aracına bindik. İddia ettiği gibi örgüt mensubu değilim. Beraatımı talep ediyorum” dedi. Muzaffer Tunç da kendisinin Şerife ve Emrullah’ı daha önce hiç tanımadığını bununla birlikte iddianamede denildiği gibi polislerden kaçmadığı ve amacının Şerife ve Emrullah’ı sadece aracıyla Batman’a bırakmak olduğunu söyleyerek tahliyesini talep etti.

‘İSTİHBARAT DELİL ÜRETEREK İDDİANAMEYİ HAZIRLADI’

Savunma yapan avukatlar ise istihbarat birimleri tarafından delil üretilerek iddianamenin hazırlandığını ve bunun hukuka aykırı olduğunun altını çizdi. Avukatlar yine müvekkillerinin bir yıldır asılsız suçlamalarla tutuklandıklarını ve haklarında herhangi bir somut delil olmadığını belirterek tahliyelerini istedi.

Ardından savunma yapan Oruç’un avukatı Mesut Aydın, iddianamede tutukluların bir ‘ihbar’ sonucu gözaltına alındıklarını ancak hazırlanan dosya içerisinde ihbar tutanağı görmediklerini, hazırlanan fezlekenin kolluk güçleri tarafından hazırlandığını ve ihbarın saatinin 13.00 olduğu ancak şahısların yakalanmasının ise 13.10’da tutuklanmasının hayatın akışına aykırı olduğunu ifade ederek kolluk güçleri tarafından delil üretilmeye çalışıldığını söyledi.

Oruç ile ilgili ortaya atılan "örgüte yardım ettiği" ve "örgüt üyesi olduğu" ve ‘Amara’ kod ismiyle örgüt adına Sur’da faaliyet yürüttüğü iddiasını da değerlendiren Aydın, söz konusu iddiaları çürütecek iki delil olduğunu vurguladı. Aydın, "İddianamede tanıklık yapan şahıslardan Rifayi İpek isimli tanığın zihinsel engelli olduğuna ve engelli maaşı aldığına dair bilgi aldık. Biz bu durumun araştırılmasını istiyoruz. Yine diğer bir tanık Ali Yaşar Ak’ın müvekkilimin ismini ve kod ismini bilmediğini söyledi” dedi. Aydın, ayrıca tanıklardan Rifayi İpek’in soruşturma aşamasında kendisine polisler tarafından zorla ifade hazırlatıldığı ve kendisine işkence edilerek boş evrak imzalatıldığını belirtti.

‘DİHA’DA ÇALIŞTIĞI İÇİN HEDEF GÖSTERİLDİ’

Aydın, müvekkilinin DİHA’da çalıştığını ve muhalif bir gazetede çalıştığı için hedef haline getirildiğini vurguladı. Aydın, "Müvekkilim muhabir ve gazetecidir. Muhalif bir ajansta çalışıyorsanız sizin hedef haline gelmemeniz mümkün değildir. Müvekkilim de DİHA’da çalıştığı için hedef haline getirilmiştir" dedi. Soruşturma aşamasında Oruç ile ilgili hazırlanan dosyanın kendilerine gösterilmediğine de tepki gösteren Aydın, müvekkili ile ilgili suçun ne olduğunu öğrenemediklerini ve bu hususta Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunduklarını belirtti. Müvekkiline yapılan tüm muameleleri hukuka aykırı olarak değerlendiren Aydın, olay tutanağını tutan polislerin FETÖ ile bir bağlantısı olup olmadığını ve İhbar dilekçesinin de olup olmadığının da Emniyet Müdürlüğüne sorulmasını talep etti.

DURUŞMA ERTELENDİ

Kısa bir aranın ardından kararını açıklayan mahkeme heyeti, delillerin yetersiz olduğunu, tutukluların tutukluluk hallerinin devamına, avukatların araştırılması istediği delillerin incelenmesine ve tutukluların ise bir sonraki duruşmada SEGBİS ile bağlanması için hazır bulundurularak bir sonraki duruşmanın da 26 Ekim tarihine ertelenmesine karar verdi.

NE OLMUŞTU?

KHK ile kapatılan Dicle Haber Ajansı (DİHA) muhabiri Şerife Oruç, Batman’da 3 Temmuz 2016 tarihinde haber takibine giderken içinde bulundukları araçla Kıbrıs Caddesi’nde durdurularak gözaltına alınmış ve iki günlük gözaltı sürecinden sonra da 5 Temmuz 2016 tarihinde savcılıkta verdikleri ifadenin ardından Emrullah Oruç ve Muzaffer Tunç’la birlikte “örgüt üyeliği” iddiasıyla tutuklanmıştı. Oruç’un gözaltında tutulduğu süre boyunca Batman Emniyet Müdürlüğü’nde çıplak arama işkencesine maruz bırakılmış sonrasında da mahkemede ifadesi alınarak Batman M Tipi Kapalı Cezaevine gönderilmişti. Oruçla birlikte tutuklu bulunan ilgili bir yıl sonra hazırlanan iddianamede, Oruç’un örgüt üyesi olduğu ve aracın durdurulması sırasında Oruç’un kaçtığı iddia edilmiş ancak Oruç mahkemeye verdiği ilk ifadesinde gazeteci olduğunu ve haber takibinde olduğunu belirtmişti.