DİYARBAKIR – Sırrı Süreyya Önder'in cümbüş çaldığı Vicdan ve Adalet Nöbeti’ne saz alınmadı. Gerekçe ise “Vali cümbüşü görmüş”. Parktaki durumu, HDP Grup Başkanvekili Ahmet Yıldırım’ın “Küçük adımı attık bu kadar ürktüler” sözleri özetliyor.
Diyarbakır’ın 45 dereceyi aşan sıcaklığında Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) 10 milletvekilinin Ekin Ceren Parkı’nda başlattığı Vicdan ve Adalet Nöbeti’ne gidiyorum. Ofis semtinden parkın bulunduğu Kayapınar ilçesine doğru yol alırken, sıkıyönetim koşulları altında olan bir şehre tanık oluyorum.
Neredeyse her 300 metrede bir Akrep’inden TOMA’sına, Kobrası’ndan panzerine, zırhlı aracın her türlüsü yanlarında 5-6 polisle birlikte şehrin tüm kritik noktalarına konuşlandırılmış. Araçların üzerinde yazan isimleri okuya okuya (her aracın üzerinde çatışmalarda yaşamını yitiren polis ya da askerin ismi yer alıyor) parka doğru yol alırken, referandum öncesi şehre asılan Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan posterleri ve yanında Türk bayrakları da dikkatimi çekiyor.
Diyarbakır halkının bir yerlere yetişme telaşıyla oradan oraya koşuşturmasını seyre dururken, aklıma Ekin Ceren ismi takılıyor. Ekin Ceren, Federe Kürdistan Bölgesi’nde 2005 yılında geçirdiği bir trafik kazası sonucu yaşamını yitiren aslen Ankaralı bir gerilla...
PARKIN DİLİ OLSA
Normalde araçla 10 dakika süren yol, trafik ve bazı yolların kapatılmasından dolayı iki katına çıkıyor. 20 dakika sonra Ekin Ceren Parkı’ndayız. Sokağa çıkma yasağının olduğu dönemlerdeki ablukayı aratmayan parkı, binlerce bariyer, yüzlerce polis, onlarca zırhlı araç tarafından çevrelenmiş. Parkın güzelim yeşilliği grimsi bir renge bürünmüş. Park’ın dili olsa isyan ederdi; “Zincirlerimden kurtarın beni” diye.
Sadece basın mensupları ve milletvekili danışmanlarının alındığı parkın girişinde didik didik aranıyorum ve çantamda her çıkan eşyanın da ne olduğunu belirtiyorum. Sıkı aramadan geçtikten sonra yeşil havanın tadına varamadan yeni bariyerlerle karşılaşıyorum.
Parkın etrafını çevreleyen bariyerlerin ardında duran polisler sürekli içeridekilerin ne yaptığını gözetliyor. Özellikle basının vekillerle röportaj yaptıkları ya da canlı yayına bağlandıkları durumlarda polis hareketliliği daha bir sıklaşıyor.
NÖBETTEKİ VEKİLLER YOĞUN
Nöbetteki 10 HDP’li vekil; Osman Baydemir, Ahmet Yıldırım, Dilan Dirayet Taşdemir, Feleknas Uca, Ziya Pir, Hüda Kaya, Müslim Doğan, Nimetullah Erdoğmuş, Garo Paylan ve Behçet Yıldırım bir hayli yoğunlar. Kimi kitap okuyor kimi basına demeç veriyor kimi hararetli siyasi tartışmaya kendini kaptırıyor kimi de akşam yemeğinin hazırlıklarını yapıyor.
BARİYERİN ALTINDAN VERİLEN ÇAY
Nöbettekiler zaruri ihtiyaçlarını parkın hemen yanında bulunan hastanede gideriyor. Çünkü parkın içinde bulunan küçük bir metruk binanın suyu dahi kayyumun talimatıyla kesilmiş. Abdest almak için bile suyun verilmediği parkta, çay, su ve diğer ihtiyaçlar, bariyerlerin altındaki boşluktan veriliyor.
ZİYARETÇİLER İÇERİ ALINMIYOR
Gün içinde, nöbeti ziyaret eden Sivil Toplum Örgütleri (STÖ) ya da siyasi partiler de bulundukları konuma göre alınıyorlar. CHP’liler hiç sorgulanmadan içeri alınırken, Özgür Kadın Hareketi (TJA) üyeleri alınmıyor ya da İnsan Hakları Derneği (İHD) yetkilileri de vekillerin kapıdaki polislerle tartışması sonucu alınıyor. Ancak vekiller, içeri alınmayanlar için de çözüm bulmuş. Kapıya gidip polis ablukası altında ziyareti engellenenlerle birlikte açıklama yapıyor.
‘HEPİMİZ KADINIZ’
Akşam saatlerinde kısa toplantı alan ve bir sonraki güne hazırlanan vekilleri, polis yine “yalnız” bırakmıyor. Kamerasını ve tripotunu parkın en yüksek noktasına kurup toplantılarını çekiyor. Baydemir, toplantıda bizleri “Li ser ser û çavan” (Baş göz üstüne) ile karşılıyor. “Neden bu toplantıda hiç kadın yok” sorumuza Ziya Pir, “Jin, jiyan, azadi” ve “Hepimiz kadınız” sözleriyle yanıt veriyor.
CUMHURİYET DAVASI TARTIŞMASI
Ziyarete gelen HDP’li vekil Sırrı Süreyya Önder siyasi esprileriyle vekilleri güldürerek ortamı yumuşatıyor. Tartışma konusu ise Cumhuriyet gazetesi davası. HDP Grup Başkanvekili Ahmet Yıldırım, partinin diğer grup başkanvekili Filiz Kerestecioğlu’nun Ahmet Şık ile ilgili attığı twiti okuyor, ardından “Ahmet Şık iyi bir savunma yaptı” diyor ve ekliyor: “Murat Sabuncu, HDP’li arkadaşlara selam demiş.”
PROJEKSİYONLARLA FİŞLEME
Gürültü eylemine dakikalar kala, kaşıklarını hazırlayan vekiller, bariyerlere vurarak, “faşizme karşı” ses çıkarıyor. Çevredeki yurttaşlar destek veriyor mu diye gözetlerken, sonra öğreniyorum ki ilk günlerde ışıklarını açıp kapatan ya da ses çıkaran yurttaşlara, polis projeksiyon tutarak fişlemiş. Gürültü eylemi sonrası kısa açıklama yapan Yıldırım’ın “Küçük adımı attık bu kadar ürktüler” sözleri abluka altındaki parkın durumunda özetiyor.
'DİYARBAKIR HALKI SESSİZ DİRENİŞTE'
Sohbet etmek için tek başına oturan Nimetullah Erdoğmuş’un yanına gidiyorum. Erdoğmuş, başlattıkları nöbetten çok umutlu. “Nöbetimiz, belki 2 ya da 3 ay sonra, belki daha uzun bir süre sonra gösterecek etkisini; ama kesinlikle bu nöbetimiz ses olacak” diyor. Erdoğmuş’a göre, Diyarbakır halkı sessiz direnişte. Ve halkın, “Kıyamet kopmadan bir çare bulun; ama kıyamet kopsa da kimse bizi bağlayamaz” diye düşündüğünü belirtiyor. Müftülükten gelen Erdoğmuş, camilerden yaşadıkları deneyimleri aktarıyor ve HDP’yi işaret ederek, “Camii de bile bu kadar birbirine güvenen cemaati bir arada bulamazsınız” diyor. Çünkü HDP’de Êzidî, Alevi, Ermeni, Müslüman tüm kesimleri temsil eden vekiller bulunuyor.
‘VALİ CÜMBÜŞÜ GÖRMÜŞ SAZI ALAMAYIZ’
Uyuma saati yaklaşırken basının sohbetine katılan Dilan Dirayet Taşdemir ve Feleknas Uca, sıcak sohbetleriyle topluluğa keyif veriyor. Sıcak havada “doğal klima” özelliği gören parkta yağmur yağar hissiyle Uca, “Yağmur yağsa da mevzilerimizi terk etmiyoruz, burayı bırakıp gidersek bir daha bizi almazla içeriye” esprisi yapıyor. Taşdemir de, karşıda duran cümbüşü işaret ederek, “Bir arkadaş saz getirmişti, onu almaya gittiğimde, polis, bana ‘Vali Sırrı Süreyya Önder’in cümbüşünü görmüş, sazı içeri alamayız’ dedi” diyor.
Parktaki durumun, Ahmet Yıldırım’ın “Küçük adımı attık bu kadar ürktüler” sözlerinde saklı olduğu hissiyle uyumaya gittim.
Zuhal Atlan – dihaber