İSTANBUL - Aralarında sanatçı Atilla Taş ve gazeteci Murat Aksoy’un da olduğu 13 kişi hakkında açılan dava savunmalarla devam ediyor. Gazeteci Murat Aksoy, tek suçunun yazı yazmak olduğunu belirterek, “Gazetecilik suç değildir. Bu davalar açılırken yapılan özensizlik Türk adaleti açısından acı verici. Burada gazeteciliği savunuyoruz” dedi.
Aralarında sanatçı Atilla Taş ve gazeteci Murat Aksoy’un da bulunduğu 13 yazar ve gazeteci hakkında "Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs" ve "Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya teşebbüs" iddiasıyla açılan davanın duruşması İstanbul 25. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülmeye devam etti. Savunmalarla devam edilen duruşmaya, tutuklu 12 gazeteci ve 1 tutuksuz gazeteci katıldı. Sanıklar Gökçe Fırat Çulhaoğlu, Yakup Çetin, Bünyamin Köseli, Cihan Acar, Abdullah Kılıç, Oğuz Usluer, Atilla Taş, Hüseyin Aydın, Murat Aksoy, Mustafa Erkan, Seyit Kılıç ve Yetkin Yıldız'ın katıldığı duruşmaya, sanık yakınları da izleyici olarak katıldı.
Tutuksuz yargılanan sanık Ali Akkuş'un ardından tutuklu sanıklardan Hüseyin Aydın'ın savunmasına geçildi. Aydın, suçlamaları kabul etmeyerek tahliyesini istedi.
'ELİME SİLAH MI ALDIM'
Daha sonra tahliye olduğu gece yeniden gözaltına alınarak tutuklanan gazeteci Murat Aksoy, savunma yaptı. Hakkındaki ikinci davada Bülent Arınç'ın danışmanı ile yaptığı telefon görüşmesinin suçlama konusu yapıldığını kaydeden Aksoy, 31 Mart'ta tahliye edildiği duruşmayı anımsatarak, “Oysa 7 aydır tutukluydum. Hakkımda yargılandığım dava dışında hiçbir soruşturma olmadı. Hiçbir savcı beni ifadeye çağırmadı. Ne olduysa 31 Mart 2017'de tahliye olunca oldu. Açıkçası savcı o gün tahliyemi isteyerek bana iyilik değil, istemeden kötülük yapmıştı” dedi. Aksoy, kendine yöneltilen darbe suçlamasına ilişkin ise, “Elime silah mı aldım? Birine emir mi verdim, birinden emir mi aldım? Tank mı kullandım, F 16 mı, helikopter mi kullandım?” diye sordu.
‘KİMLİĞİMİ HİÇ GİZLEMEDİM'
Eleştirel yazılarını ve görüşlerini Yeni Şafak’tan İMC TV’ye geniş bir yelpaze ile paylaştığını kaydeden Aksoy, “Yazmış olduğum binlerce yazı, 300’den fazla TV programı ve sosyal medya paylaşımlarından hiçbiri nedeniyle hakkımda dava açılmamıştı” diye konuştu. Görüşleri ve yazılarının bulunduğu kurumun yayın politikasına göre değişmediğinin altını çizen Aksoy, şöyle dedi: “Her mecrada eleştirel oldum. Daha çok demokrasi, daha çok özgürlük, daha çok adaleti savundum. Şimdi de burada gazeteciliği savunuyoruz.” Haklarındaki iddianamenin özensizliğinin Türk hukuku adına acı verici olduğunu vurgulayan Aksoy, “Gazetecilikte 5N1K sorusu vardır. Bu iddianamede 'nasıl' sorusu yok. 'Bu darbe nasıl olabildi?' sorusu yok. Bunun da nedenini biliyoruz. Cami-Cemevi projesini bir Alevi olarak cemevini camiye çevirme projesi olarak eleştirdiğini ifade eden Aksoy, "Tek suçum yazı yazmak. Gazetecilik suç değildir. Bu davalar açılırken yapılan özensizlik Türk adaleti açısından acı verici. Alevi, solcu, sosyal, demokrat kimliğimi hiç gizlemedim” ifadelerinde bulundu.
BÜLENT ARINÇ’IN DANIŞMANINI ARAMA SUÇ SAYILDI
Aksoy, suçlama konusu yapılan Bülent Arınç'ın danışma Tarık Ümit Genç ile yaptığı telefon görüşmesine ilişkin şöyle dedi: “Ağustos 2016 için Kara Karga dergisinde Bülent Arınç'la söyleşi yapmayı planladık. Bunun için telefonumda kayıtlı eski danışmanı Kemal Öztürk'ü aradım. Kendisi görevi bıraktığını ve yeni danışmanın Tarık Ümit Genç olduğunu söyledi ve numarasını verdi. Bu konuşma sanırım Temmuz başında oldu. Daha sonra kendisini aradım, durumu anlattım. E-posta adresini aldım ve kendisine, telefonda konuştuklarımızı yazdım. Hatta söyleşi çerçevesine ilişkin soruları da e-posta adresine yolladım.”
‘AKDOĞAN VE KÜÇÜK İLE MESLEKİ FAALİYET KAPSAMINDA GÖRÜŞTÜM’
Aksoy, iddianame eklerindeki HTS analiz raporuna göre bugüne kadar yaklaşık 5 bin 270 kişi ile temas kurduğunu ifade ederek, bu aralığın 10 yıllık zaman dilimini kapsadığını söyledi. Bu zaman dilimine göre suçlama konusu yapılan görüşmelerin 1-2 kez olduğunu kaydeden Aksoy, bunun yoğun görüşme trafiği olarak adlandırılamayacağını belirtti. Aksoy, Yalçın Akdoğan ile 153, Cem Küçük ile 98, Bekir Bozdağ ile 53, İbrahim Karagül ile 164, Hüseyin Çelik ile 25 kez görüştüğünü ifade ederek, “Suçsa bunlarla da mesleki faaliyet kapsamında görüştüm” dedi.
Aksoy, “Ayağımda adalet ayakkabısı var. Sayın Kılıçdaroğlu'nun yürüyüşte giydiği ayakkabıdan. Adaletinize güveniyorum. Tahliyemi ve beraatımı istiyorum” diyerek tahliyesini ve beraatını talep etti.
HÜSEYİN AYGÜN: SOKAKTAKİ MUHABİRİM BEN
Kapatılan Cihan Haber Ajansı muhabiri Hüseyin Aygün savunmasında şunları söyledi: “Ben Cihan Haber Ajansı'nda çalıştım ama muhabir olarak. Muhabirin görev tanımı, sokakta çalışmaktır. Ben Feza’nın, Cihan’ın nereye bağlı olduğunu bilmiyordum. Tankta mı görüntülendim, silahlı mı görüntülendim? Nasıl darbeyle suçlanıyorum? Sokaktaki muhabirim ben. Zaman Gazetesi’nde Ekrem Dumanlı ve yöneticilerle ilişkimden bahsediliyor benim iddianamemde. Ben Zaman'da çalışmadım bile, ilişkilerini bilmem. Ben aldığım 2 bin lira için, ekmek parası için çalıştım bu kurumlarda. Bu ilişkileri bilsem kapısından girmezdim.”
MUSTAFA ERKAN: KARAR VERİCİLER YARGILANMIYOR
Kapatılan Bugün Gazetesi Haber Müdürü Mustafa Erkan, “Karar vericilerin hiçbiri burada yargılanmıyor, hepsi yurtdışına kaçtı. Karar verici olmayan, biz alt kadrolar burada aylardır yargılanıyor, savunma veriyoruz” dedi.
OĞUZ USLUER: BEN GAZETECİYİM
Habertürk TV eski Haber Koordinatörü Oğuz Usluer, "Ben gazeteciyim. Önünde arkasında başka bir sıfat yok. İddia makamı bana darbeci yaftasını yakıştırırken ortaya bir tane bile delil koymamıştır” dedi. Usluer, "Devlet bana ‘Darbecisin’ dedi, tek bir delil ortaya koymadan. Bir kişinin darbeci olduğu birkaç saat içinde mi anlaşılır? İddianamede her şey var, bir tek gerçekler eksik. Mezuniyet tezimin konusu baskı ve sansürdü. Basına baskı artan dönemler darbe dönemleriydi. Türkiye’de basın hiçbir zaman özgür değildi. Basın bayramını bizlerde cezaevinde karşıladık. Ben gazeteciyim, gazeteciler herkesle görüşür. Sorunlu alanlarda gezmek zorundayız. Bu sayede de toplum gerçekleri öğrenebilir. Gazeteci bir gün polisi, bir gün hırsızı dinler. Gazeteciye 'Şununla niye konuştun, bununla niye görüştün' diye sorulmaz” diye savunma yaptı.