Rakkalı kadınlar: Karabulutlar dağıldı, üzerimize güneş doğdu

RAKKA - Rakka’yı özgürleştirmek için yola çıkan Fıratın Gazabı savaşçıları, çok sayıda köyü DAİŞ’ten temizlerken, TEV-DEM görevlileri ise kurtarılan köylerde halkın ihtiyaçlarını karşılama çabasında. Bu köylerdeki Arap kadınlar, özgürlüklerine kavuşmalarını “Üzerimize güneş doğdu, karabulutlar yerini aydınlığa bıraktı. Bugün cezaevinden çıktığımız gündür” sözleriyle tarif etti.

Rakka’yı özgürleştirmek için 10 Aralık’ta 2. Hamlenin startını veren Fıratın Gazabı savaşçıları bir çok köyü özgürleştirerek yollarına devam ediyor. Fırat’ın Gazabı Eylem Odası Komutanlığı, DAIŞ’in hükmü altındaki kenti özgürleştirmek için Arap, Süryani, Kürt ve zulmünden kaçan Rakkalı gençlerin içinde bulunduğu, Şuheda El Rakka (Rakka Şehitleri Tugayı), Ehrar El Rakka (Rakka Özgürlük Tugayı), SuwarTilEbyad (TilEbyad Devrimcileri), Liwa El Tehrir (Özgürlük Tugayı), KetîbeîŞuheda El Fırat (Fırat Şehitleri Taburu), KetîbeîŞehid El Cimo (Şehit El Cimo Taburu), Süryani Askeri Meclisi, Arap Şemar aşiretinden olan Ceyş El Senadid (Yiğitler Ordusu), Suriye Demokratik Güçleri (QSD) ve YPG/YPJ güçleri yer aldığını belirtti. 14 Kasım’da tamamlanan operasyonun ilk aşamasına da katılan bu güçlerin yanı sıra, ikinci aşamaya Dêre Zor Askeri Meclisi, Nuxbe (Seçkinler) Güçleri, Teyyar El Xad(Gelecek Hareketi) ve Suwar El Rakka (Rakka Devrimcileri) gibi yeni güçler de eşlik ediyor.

OPERASYONDA ŞU ANA KADAR KAYIP YOK

Rakka’nın güneydoğusunda kente 30 kilometre uzaklıkta bulunan Silûk kasabasına bağlı Şabdax köyünde yapılan basın toplantısının ardından, güçler Kadiriye ve Kerdoşan kolları şeklinde ikiye ayrılarak köyleri DAIŞ’ten temizlemeye başladı. Her iki operasyon kolunda da ilerleyiş ile birlikte çok sayıda DAIŞ çetesi öldürüldü. Operasyon Savaşçılarının ise şu ana kadar herhangi bir kaybı yok. Operasyonun temkinli ve başarılı bir şekilde sürdüğü belirtiliyor.

KOBANÊ’DEN YOLA ÇIKIYORUZ

Yıllardır zulüm altında yaşayan köyler bir bir çetelerden temizlenirken, köylüler ne yapıyor diye merak ediyoruz. Bu nedenle Hawar Haber Ajansı (ANHA) Muhabiri arkadaşım Zana Seydî ile birlikte, TEV-DEM öncülüğünde kurtarılan köylerde yurttaşların sorunlarını çözmek için yürüttüğü çalışmaları yerinde görmek için Kobanê’den yola çıkıyoruz.

Yanımızda Kobanê Kantonu TEV-DEM Eşbaşkanı Ehmed Şêxo, Kobanê Kantonu TEV-DEM Sirrîn Yöneticisi Ebdurrehman Demir ve TEV-DEM Üyesi Mihemedê Hewê bulunuyor.
Yol boyunca sorularımızı yanıtsız bırakmayan Ahmed Şêxo, Kadiriye kolunda özgürleştirilen, Sêgola Şerqî, Kiradî, Cabir, Merwan, Şibil, Efat, Ebû Cihef, Mezra Şêra, Gireş ve Tiluze köylerini; Kerdoşan kolunda da Hêmer, Şitrîye, Bastirkî Şerqî, Bastirkî Xerbî, Diraniyê köylerini ziyaret edeceğimizi ve halkın sorunlarını yerinde dinleyip çözmeye çalışacaklarını söylüyor.
Bir taraftan bizlere bilgi veren Ahmed Şêxo, diğer yandan da telefonla ilgili taraflarla görüşmeler gerçekleştirerek, gıda, ekmek, yakıt gibi temel ihtiyaçların temini için koşulların zorlanmasını talep ediyor.

TIL USMAN’DA KURULAN FIRIN HAZIR

Kobanê’deki ekmek fırınlarının kapasitelerinin arttırıldığı ve halka birkaç gün ücretsiz ekmek temin edebileceklerini belirten Ahmed Şêxo, Rojava Barajı’nda (Tişrîn) Til Usman’da bir ekmek fabrikası kurduklarını ve birkaç gün içerisinde bunun faaliyete geçmesiyle birlikte halkın ekmek sorununun tamamen giderileceğini söyledi. Kurtarılacak alanın büyüklüğüne ve ihtiyaca göre Rakka kırsalındaki köyler için, 3 fırın daha açma hazırlıklarının bilgisini veriyor.

AHMED ŞÊXO: HALK UMUTLA BİZİ BEKLİYOR

Yağmur ve soğuk havaya rağmen Fıratın Gazabı savaşçıları köyleri özgürleştirirken, TEV-DEM halkın ihtiyaçlarını karşılamak için yoğun bir çabanın içinde. Patlama seslerinin duyulduğu köylerde, yurttaşların olağan durumu dikkatimizi çekiyor. Ahmed Şêxo, bu durumu şu sözlerle izah ediyor: “DAIŞ Kürtlerin ve operasyon gücünün köylüleri katledeceği şeklinde haberler yayıyordu. Ancak, gerek buradaki köylülerin geçmişte Kürtlerle münasebeti, gerekse de şu ana kadar özgürleştirilen farklı alanlarda halka yaklaşımımız, DAIŞ’ın bu propagandasını etkisiz kıldı. Bu nedenle de köylüler sadece bir gece dışarıda kaldılar ve köylerin güvenliği sağlandıktan sonra evlerine döndüler. Bu bizim için de memnuniyet verici bir durumdu. Ne halk bu kış günü zorluk çekti, ne de bizlerin kamplar oluşturmasına ve bu halkı başka yerlere nakletmemize gerek kaldı. Nitekim gittiğimiz her köyde bizleri karşılayan halkın ilk ifadesi ‘nerede kaldınız’ oldu. Halk umutla bizleri bekliyordu. Biz de bu umuda yanıt olmak istiyoruz.”

6 YIL ARADAN SONRA ARAP DOSTLARINI MERAK EDİYOR

Yine bizimle aynı araçta bulunan TEV-DEM Üyesi Mihemed Hewê’nin de daha önce bölgede yaşamış olması çalışmaların daha hızlı örgütlenmesini sağlıyor. Mihemed HewêKobanê’nin Şêran köyünde ikamet ediyor. 1999 yılında Kobanê’deki işsizlik nedeniyle bölgenin en büyük köylerinden Sêgol’a gidiyor ve burada tarımla uğraşıyor. 2010 yılına kadar Sêgol ve çevresindeki köylerle iyi ilişkiler geliştiriyor. Ancak Suriye’de iç savaşın başlamasıyla birlikte Kobanê’ye dönmek zorunda kalıyor. Mihemed 6 yıl aradan sonra daha önce altında dinlendiği ağaçları, ektiği toprakları, yemeğini suyunu içtiği Arap dostlarını ve çocuklarını görebilmenin heyecanıyla yolculuk boyunca sağa sola bakarak anılarını yad ediyor. Yol güzergahınca gördüğümüz her köyde bir anısı olmuş Mihemedê Hewê’nin. Yolda gerçekleşen kazaları, su içtiği kuyuları, alışveriş yaptığı dükkanları, yolda kalırken misafir olduğu evleri bir bir bize gösteriyor. Savaş boyunca telefon olmadığı ve gidiş gelişler yaşanmadığı için Arap dostlarından hiçbir haber alamadığını belirten Mihemed, kimin yaşayıp yaşamadığını ve dostlarını görüp göremeyeceğini düşünüyor. Bu nedenle de kimi zaman Ahmed Şêxo ve Ebdurehman Demir’e kimi isimler soruyor.

'KOÇERLİK YAPAN HALKIMIZIN UĞRAK YERİYDİ'

Bölgeyi iyi bilen ve 11 yıl yaşayan Mihemedê Hewê başlıyor anlatmaya: “Aslında geçmişte dedelerimiz ve babalarımız buralara çok gelip gitmiş. Hayvancılıkla uğraşanların uğrak bölgeleriydi Rakka köyleri. Kimi yerlere kendileri isimler de vermiş. Örneğin hala DAIŞ’ın elinde bulunan Keçeli (Karawan), Mahmûdoxlî, BîraXwar (Êwêc) gibi köyleri babam hep anlatırdı. 1960’lı yıllara kadar da bu böyleydi. Ciddi bir mal ve kültür alışverişi vardı Kürtler ve Araplar arasında. Ama Baasla birlikte Kürtler artık koçerlik yapamaz duruma geldi. Bu toprakların tamamı eskiden Xelîl Haçim diye bir Arap ağanındı. Bölge halkı da ‘peya’ yani maraydı. Sirrîn’den Tebqa’ya kadar hüküm sürerdi. Toprak reformuyla birlikte Hükümet bu topraklara el koydu. Xelil Haçim Lazkiye’ye göç etti ve büyük oğlu Tırkî ile orada öldü. Diğer çocuklarının hala Suudî Arabistan’da yaşadığını biliyorum. Tabi Hükümet burada toprakları halka dağıtmadı. Yani aslında buradaki halk ‘fellah’(Tarım işçisi). Toprağı eker ancak kendi tapulu malı değil.”

‘ACABA DOSTLARIM YAŞIYOR MU?’

Araplarla neredeyse aynı evin fertleri gibi olduklarını söyleyen Mihemedê Hewê, “Ben Sêgol’de yaşarken, yediğimiz içtiğimiz ayrı gitmezdi. Ancak savaşla birlikte bir anda bütün ilişkilerimiz koptu. Bu köylerden kaçmayı başaranlarla kimi zaman görüşüyordum; ancak köyde kalanlardan hiçbir şekilde haber alamıyorduk. Şimdi o heyecanla köye gidiyorum. Evet, elimde şu an bir silah var ancak bu silah o köylülere hükmetmek için değil, hem kendimi hem onları korumak içindir. Bölgeyi iyi bildiğim için gidiyorum ve köylerde komiteler, komünler oluşturmanın zeminini yaratmaya çalışacağız. (Gülerek) Arkadaşlar eşimle ve çocuklarımla vedalaşmamı istediler. Ancak bütün uğraşlara rağmen, ne rejim döneminde ne de DAIŞ döneminde bu bölgedeki Araplar Kürtlere karşı hiç intikam beslemediler. Bu özelliklerini biliyorum ve güveniyorum. O yüzden vedalaşmadım” diyor.

HER KÖYDE SAVAŞIN İZLERİ VAR!

Bir taraftan Mihemedê Hewê’nin bölgede yaratılmak istenen düşmanlığa en iyi yanıtı olan bir arada yaşama gayretini dinliyorum, diğer taraftan da içinden geçtiğimiz köyleri ve savaşın izlerini belleğime kaydediyorum. Kobanê FM’in geçtiğimiz günlerde bölgede büyük yankı uyandıran Xizênê köyündeki sulh haberini ve bölge müziklerini dinleyerek Sirrîn’i geçiyoruz. Karşılaştığımız Şuheda köyünün rejim yanlısı bir köy olduğunu ve DAIŞ bölgeye gelince köylülerin köyü tamamen terk ettiğini öğreniyorum. Köye yerleşen DAIŞ’lilerin karargah olarak kullandığı bir ev yerle bir edilmiş durumda. Yol güzergahınca hemen hemen tüm menfezlerin mayınlanarak patlatıldığını ve sonradan toprakla doldurulduğunu görüyoruz.

ÇOCUKLARDA ZAFER İŞARETİ EKSİK OLMUYOR

Bir süre öncesine kadar DAIŞ zulmü altında bulunan köylerde çocuklar ve yetişkinler yoldan geçen araçlara zafer işaretleri ile selamlıyor. İlk olarak Kadiriye köyüne gidiyoruz. Burada TEV-DEM tarafından kurtarılan köylerde yaşayan kimi ileri gelenlerden oluşturulan 5 kişilik bir heyet karşılıyor bizi. İhtiyaçların tespiti konusunda TEV-DEM’e yardımcı olan bu heyet, köyler hakkında gerekli bilgileri paylaştıktan sonra, Kobanê’den getirilen ekmeğin dağıtımı için harekete geçiliyor.

KÖYLÜLER: KÜRTLERLE İLİŞKİ KURMAMIZI ENGELLEDİLER

Gittiğimiz her köyde özellikle kadınlar zılgıtla TEV-DEM’i karşılıyor. Köylüler DAIŞ zulmünü anlatıyor. DAIŞ’in köylerini işgal etmesinden sonra her yerle iletişimlerinin kesildiğini belirten köylüler, DAIŞ yönetimi altındaki Rakka’ya dahi gidemediklerini belirtiyor. Her şeyin kendilerine haram kılındığını; ne doktora gidebildiklerini, ne çocuklarını okutabildiklerini ifade ediyor köylüler. Marwan köyünden bir yurttaş, “Kürtlerle ilişki kurmamızı engellediler. Çocuklarımızın okula gitmesini engelliyorlardı. Çocuklarımız isimlerini dahi yazamıyor. Kentlere gidişimiz yasaktı ve hastaneye dahi gidemiyorduk” diyor.

KADINLAR: GÜNEŞ DOĞDU KARABULUTLAR DAĞILDI

Cabir köyünden kadınlar ise, zılgıtlarla karşıladıkları heyete “Demokratik Suriye Güçleri geldikten sonra üzerimizdeki karabulutlar bir anda dağıldı. Üzerimize güneş doğdu, karabulutlar yerini aydınlığa bıraktı. Bugün cezaevinden çıktığımız gündür. DAIŞ’in zulmü altındayken, yakınlarımızı ziyaret etmemiz dahi yasaktı. Yıllardır hiçbir yakınımı, dostumu ve akrabamı dahi görmüş değilim. Tüm ilişkilerimizi kestiler” diyor.
Köylerde dolaşırken evler arasında gerilmiş perdeler dikkatimizi çekiyor. Köylüler, daha önce kent çatışmalarında tanık olduğumuz bu perdelerin, komşu erkeklerinin komşu kadınlarını görmemesi için DAIŞ’in emriyle zorunlu olarak gerildiğini söylüyor.

KOBANÊ’DE EKMEK 40, RAKKA KÖYLERİNDE 700 LİRA

Rakkalı köylüler, köyleri DAIŞ’in kontrolü altındayken ekmeği önceleri 400 liraya, son dönemde de 700 liraya satın aldıklarını belirtiyor. Kobanê Kantonu’nda aynı ekmeğin 40-50 liraya satın alındığını duyan köylüler, DAIŞ’in her şekilde kendilerine zulüm ettiğini vurguluyor. Yine bir diğer temel ihtiyaç olan mazotun 200 litrelik varili, Kobanê Kantonu’nda 9 bin Suriye lirasına satılıyor. Köylüler, DAIŞ’in yönetimindeki Rakka köylerinde bunun 40 bin liraya satıldığını kaydetti.

‘ALLAH SİZİNLE OLSUN’

Gittiğimiz her köyde Kobanê kenti kuşatma altındayken kenti terk etmeyen Ahmed Şêxo ve arkadaşlarının, sorunların nasıl hızlı çözülebileceğini ve savaş altındaki halkın psikolojisini iyi bildiği için kolayca iletişime geçebildiğine tanıklık ediyoruz. TEV-DEM yöneticileri yaşlıların ellerini öperek hal hatırlarını soruyor, yaşlılar da TEV-DEM yöneticilerini öperek, “Allah sizinle olsun. Bizleri büyük bir beladan korudunuz. Allah da sizi korusun” temennilerini paylaştı.

MIHEMED HEWÊ’NİN DOSTLARIYLA BULUŞMA ANI

Cabir köyünde dolaşırken, bir anda Mihemedê Hewê, İbrahim ve İsmail isimli iki dostuyla karşılaşıyor. Birbirlerine uzun uzun sarılıyorlar. Duygulu anlar yaşanıyor. İbrahim eşini kaybettiğini söylüyor ve birkaç dakikada 6 sene boyunca neler yaşadıklarını anlatmaya çalışıyorlar. Ama Mihemed yanlarında kalacağını ve bol bol hasret giderme zamanlarının olacağını söyledikten sonra Sêgol’a hareket ediyoruz.

Kobanê’ye 90 kilometre uzaklıkta bulunan Sêgol, Rakka’ya da 40 kilometre uzaklıkta. Stratejik öneme sahip köyde onlarca aile yaşıyor. Köy meydanına gidiyoruz. Bizi gören yurttaşlar bizi güler yüzle karşılıyor. Mihemed Hewê’nin araçtan inmesiyle bir anda “Mihemed” diye bağırıyorlar. 6 yıl aradan sonra Kürt dostları Mihemmed’i gören Arap yurttaşlar, gözyaşlarına hakim olamıyor ve Mihemed’in boynuna sarılıyorlar. Biri Mihemed’i bırakıyor, diğeri sarılıyor. En son 60 yaşlarında Gutnê Ananın kapıdan Mihemed’i görmesiyle birlikte zılgıt atması bir oluyor. Kürtçe yeğen anlamına gelen “Xwarziyê Mihemed” diyerek boynuna sarılıyor. Bir süre hasret giderdikten sonra hemen eve davet ediyor. Ancak Mihemed, “ana oturma zamanı değil önce bu ekmekleri köye dağıtalım sonra gelirim. Nasıl olsa artık ayrılmayacağız” diyor.

‘SİGARA İÇMEM AMA İNADINA BİR TANE YAKARIM’

Sêgol’de yaşlı yurttaş bir sigara istiyor ve ekliyor: “Normalde sigara kullanmıyorum. Ama bugün DAIŞ’ten kurtulmanın şerefine, DAIŞ’in inadına bu sigarayı tüttürmek istiyorum” diyor. Mihemed köyde kalıyor ve biz köy ziyaretlerini sürdürüyoruz. Gittiğimiz kimi köylerde traktörleriyle tarlalarını süren, hayvanlarını meralarda otlatan köylülerle karşılaşıyoruz.

‘WEXTA BÛ TEQEREK ŞÎR DI BIZINA DE NEMA*’

Mihemed Hewê yolculuk esnasında Sêgol’dan 6 yıl önce ayrılışını Kürtçe “Wexta bû teqereq şîr dibizina de nema" (Silahlar patladığında keçiler sütten oldu*) atasözüyle özetlemişti. Ancak bir taraftan savaş sürerken, diğer taraftan insanların günlük işlerini yürütmesine tanıklık etmemiz, patlayan her silahın aynı sonucu vermeyebileceğini, kimi zaman patlayan silahların özgürlük sağlayabileceğini gözler önüne seriyor. Nitekim insanların olağan işlerine hemen başlaması, gördükleri her aracı zafer işaretleriyle selamlaması, “karabulutları üzerimizden defettiniz” sözleri, bunu gösteriyor.

Abdurrahman Gök - dihaber