ŞIRNAK - Cizre'de geçtiğimiz yıl yaşanan ölümlere ilişkin açılan soruşturmaların tamamlanmaması hukukçuları kaygılandırırken, bu durum ailelerde kapanması güç yaralar açmış durumda. Geçen zamanda acıları dinmeyen aileler, günlerini ya mezar başında ya da yitirdikleri yakınlarının fotoğraflarına bakarak geçiriyor.
Şırnak'ın Cizre ilçesinde geçtiğimiz yıl yaşanan çatışmalardan kalma, neredeyse her sokağındaki binalarda karşılaşılan kurşun izleri, yaşanan ölüm ve acıların ilçe sakinlerinin ruhlarında açtığı yaralar gibi hala açık. Çocuklarını, eşlerini, kardeşlerini yitirenler, acılarını adeta koyunlarında taşıyor gibi.
Aradan geçen 1 yıla rağmen yaşanan ölümlere ilişkin açılan soruşturmalardan bir tekinin bile henüz davaya dönüşmemiş olması ise, bu yaralarını günden güne daha da kanatır halde ailelerin.
BİRLİKTE KURŞUNLARA HEDEF OLDULAR
Kentte öldürülenlerden ikisi her ikisi Abdülmecit Yanık (27) ile Hacı Özdal (26). Yafes Mahallesi'nde yaşayan Abdülmecit Yanık, yasağın henüz 10'uncu gününde, sabah uyandığında arkadaşı Hacı Özdal'ın yanına giderek, "Gidip tıraş olalım. Eğer bugün ölürsek bizim sakallı halimizi görüp 'terörist' diye basına verirler" deyip, birlikte dışarı çıktıklarında, her ikisi de kurşunların hedefi oldu ve yaşamlarını yitirdi.
GÖĞSÜNDE OĞLUNUN FOTOĞRAFIYLA YAŞIYOR
Daha önce DAİŞ saldırıları sırasında Kobanê'nin yolunu tutan Yanık, burada 3 ay kaldıktan sonra Cizre'ye dönmüştü. Annesinin tüm ısrarlarına rağmen mahallesinden ayrılmayan Yanık, yine mahallesinde yaşama gözlerini yumdu. Yasak kaldırılıncaya kadar oğlunun yaşamını yitirdiğinden habersiz olan anne Cevahir Yanık ise, o günden bu yana oğlunun koynunda sakladığı bir fotoğrafıyla avunuyor.
Oğlundan konu açılınca hemen göğsünde taşıdığı o fotoğrafı çıkaran anne Yanık’ın dilinden dökülen cümle de; "Ama bizim başımız dik. Kötü bir yolda ölmedi."
KARDEŞİ İÇİN MAHALLEDE KALDI
Suruç Katliamı'nda yaşamını yitiren Uğur Özkan'ın cenazesine yönelik polis saldırısında yaşamını yitiren Abdullah Özdal'ın ağabeyi olan evli ve 5 çocuk sahibi olan Hacı Özdal (26) da, kardeşinin cenaze töreninde verdiği söz gereği ailesini ilçe dışına gönderse de, o mahallede kaldı. Yaşamını yitirmesi sonrası çocuklarına tel başına bakmak zorunda kalan eşi Mukaddes Özdal, büyük bir yükü omuzlamış halde. Ancak anlatımlarına göre, kayını ve eşini kaybettikten sonra da devletin kendilerine yönelik baskısı durmamış.
HERGÜN MEZARININ BAŞINA GİDİYOR
Eşinin yokluğunda büyük acılar yaşadığını paylaşan Mukaddes Özdal, bunu ise şu sözlerle anlattı: "Günde en az iki kez mezara gidiyorum. Gitmezsem dayanamıyorum, gidip dertleşiyorum, kimi zaman da gidip kızıyorum ona. Çocuklar küçük anlamıyorlar babalarının öldüğünü."
Kasım Yana da henüz 17 yaşında iken, Cizre'de bodrumlarda yakılarak öldürülenlerden sadece biri.
Alenin 7 çocuğundan biri olan Kasım'ın yakılarak öldürülmesi hem annesi hem de ailesini derinden etkiledi. Yasak döneminde kolundan ameliyat olması gerektiği için ilçeyi terk etmek zorunda kaldığını ve giderken oğlunu bir daha göremeyeceğinin hissi ile gittiğini anlatan anne Saliha Yana, o günden bu yana gözyaşının dinmediğini, kendini 70 yaşına varmış yaşlı bir kadın gibi hissettiğini söyledi.
'DAVAMIN TAKİPÇİSİYİM'
Yasak sırasında evleri yakılan ve kiralık bir evde başkalarının yardımıyla hayata tutunduklarını belirten Saliha Yana, "40 yıldır bu halkın çocukları ölüyor. Benim çocuğum onlardan da Mehmet Tunç'tan da kıymetli değildi. Ama keşke sokakta çatışarak, kanları akıtılarak ölseydi. Böyle yakılarak değil. Her şeyi unutulur ama bu şekilde öldürülmesi çok acı, bu zor" diye ekliyor.
Cizre Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından başlatılan soruşturma kapsamında ifade verdiklerini anlatan Saliha Yana "Sonuna kadar takipçisi olacağız. Kıyamet gününe kadar Davutoğlu ve Erdoğan'dan şikayetçiyim. Davutoğlu Mardin'e geldi ve talimat verdi" diyor büyük bir öfkeyle.
Kasım'ın kendisinden çok küçük olan Viyan da ağabeyini özlüyor ve onunla fotoğraf çektirir gibi çiçeklerle bezenmiş mezarı ile hatıra fotoğrafı çektiriyor.
4 GÜNDE İKİ OĞLUNU DEFNETTİ
1990'lı yılarda birçok yakınını gözaltında, faili meçhul cinayetlerde kaybeden Nafiya Küçük, iki oğlunu ilan edilen son yasakta kaybetti. Gözleri yaşlar içinde yaşamını yitirenlerin resimleriyle bir müzeyi andıran evlerinin salonunda konuşan Nafiya Küçük, tek tek bütün fotoğrafların hikayesini anlatıyor. 4 gün içinde 2 çocuğunu defnettiğini, birinin taziyesinde iken diğer çocuğunun cenazesinin haberinin geldiğini söyleyen Nafiya Küçük, bodrumlarda yakılarak katledilen oğulları Agit ve Adıl cenazelerinin dahi yan yana defnedilmesine izin verilmediğini, birinin Şırnak'a birinin de Cizre'ye defnedildiğini anlatıyor.
ŞIRNAK BARO BAŞKANI ELÇİ: ADIM ATILMADI
Yaşanan hak ihlali ve ölümlere ilişkin soruşturmanın takipçisi olan Şırnak Baro Başkanı Nuşirevan Elçi de, geçen 1 yıla rağmen soruşturmaların sonuçlandırılmadığına işaret ediyor.
Bugüne kadar yaşanan tek bir ölüm-öldürme olayına ilişkin failin tespit edilmediğini ve davanın da açılmadığını dile getiriyor Elçi ve "Tabi ki 1 yıllık süre ciddi bir süre bu zamana kadar gerekli adımların atılması gerekiyordu ama şuan kadar herhangi bir adım atılmadığını görüyoruz. Özellikle yasak döneminde meydana gelen hak ihlallerinin ve hayatını kaybeden insanların öldürülmesine ilişkin tespitlerin yapılması gerekiyor. Şuana kadar tespit edilememesi de büyük bir eksiklik olarak görüyorum" diyor.
Elçi, yaşan tüm hak ihlallerinin de takipçisi olacaklarını dile getiriyor.
Dicle Müftüoğlu / Zozan Fendik - dihaber