Vasiyetine rağmen doğduğu topraklara ve annesine dönemedi

ANKARA - Mücadelesiyle feodal zihniyete karşı birçok yol kat eden Ayşe Şan'ın kızı Yasemin Turan, annesinin yaşamı boyunca hep memleket hasreti çektiğini belirterek, "Öldüğümde annemin mezarına yani onun koynuna gömün" vasiyetinin yerine getirilememesinin üzüntüsünü yaşıyor.

Şarkıları ve muazzam sesiyle Kürt halkının belleğinde derin izler bırakan ilk Kürt kadın dengbejlerden Ayşe Şan, 18 Aralık 1996 yılında yakalandığı kanser hastalığı sonucu İzmir'de yaşamını yitirdi. Ayşe Şan, bir dengbejin kızı olarak yaşama 1938 yılında Diyarbakır'da gözlerini açar. "Qederê" ve "Dayikê" gibi unutulmaz şarkılara da imza atan Ayşe Şan, Eyşana Kurd, Eyşe Xan ve Eyşana Eli isimleriyle de tanınır. Ailesinin müzikle ilgilenmesine karşı çıkması nedeniyle sırasıyla Gaziantep, İstanbul, Almanya, Bağdat ve İzmir'de yaşamak zorunda kalır. Kürt müziğinin yasaklı dönemlerinde herkesin gizlice dinlediği Ayşe Şan, aile baskısının yanı sıra söylediği şarkılar nedeniyle tehditlerle karşılaşsa da verdiği mücadeleden ve sanattan vazgeçmez.

Annesi dışında ailesinin tamamının müzikle ilgilenmesine karşı çıktığı Ayşe Şan, vasiyetine rağmen doğduğu kente ölümünden sonra da dönemedi. Yakın arkadaşı ve MKM kurucularından Mustafa Borak ile kızı Yasemin Turan, Şan'ı anlattı.

'HİÇ BİR ŞEY ONU SANATINDAN VAZGEÇİREMEDİ'

Mustafa Borak, 1994 yılında MKM'nin yeni kurulduğu dönemde Şan'ın İzmir'de olduğunu öğrenip arkadaşıyla birlikte Balçova'da olan evini ziyaret ederek tanıştığını belirtti. Borak, “Tanıştıktan sonra sürekli bir birimize gidip geliyorduk, baya bir samimiyetimiz oldu. Kendi sazcısı vardı fakat sürekli benim saz çalmamı isterdi. Benim saz çalmamı çok severdi ve illa 'Mustafa Hoca çalsın' derdi. Türk ve Kürt sanatçılarla yakın ilişkisi vardı. Çok tanınan ve sevilen birisiydi" dedi.

Yaşadığı tüm olumsuzluklara rağmen Şan'ın sanatından vazgeçmediğini belirten Borak, “Mesela İstanbul'da bulunan Un Kapanı Plakçılar çarşısında kaset çıkarma girişimine bulunmuştu. Ayşe Şan'ı kandırıp emeğini sömürmeye çabasına girilmişti ve farklı olumsuzluklar yaşamıştı. 'Yaşadıklarım beni sanatımdan uzaklaştıramaz' diyordu. Gerçekten de tüm olumsuzluklara rağmen hiç bir şey onu sanatından vazgeçiremedi. En güzel şekilde şarkılarını söylemeye devam etti ve sanatında zirveye çıkış yaptı" şeklinde konuştu.

'FEODAL ZİHNİYETE KARŞI BİR ÇOK YOL KATETTİ'

Erzurum’da büyümüş ve ailesinin yaptığı sanata karşı olmasına rağmen türkü söylemekten vazgeçmediğini söyleyen Borak, şöyle devam etti: “Ayşe Şan, sergilediği direnişle feodal zihniyet yaklaşımlarından sıyrılmış ve bir çok yol kat etmişti. Kürdistan'da Türkiye'de ve Avrupa'da ses getirmiş bir sanatçıdır. Bir kadının o dönemde şarkı söylemesine müsait olmayan dönemlerdi fakat Ayşe Şan, bunu en iyi şekilde başardı. Kürtçe şarkılar söylemeye devam etti. Ölümü bizi çok üzdü. Şakiro gibi Ayşe Şan gibi sanatçılar, Kürt kültürünün temsilcileridir. Dengbejlerin bize bıraktığı kültüre sahip çıkmalıyız."

'ONUN İÇİN KÜRT DEMEK MEMLEKET ÖZLEMİ DEMEKTİ'

Kızı Yasemin Turan ise, annesinin yaşamı boyunca hep memleket hasreti çektiğini söyledi. Turan, "Memleket hasreti çok çekti onun için fazla gezmeyi sevmezdi sadece kendi yöresindeki insanlarla diyalog halinde olurdu. Bir gün pazara gitmiştik sadece Kürt olan insanlardan alışveriş yapmıştı. Hatta orada çalışan çocukları eve çağırırdı onlara yemek yapardı. Bu insanları nereden tanıyorsun dediğimde 'Pazarda tanıştık ya' diyordu. Onun için Kürt demek memleket özlemi demekti. Bu gibi durumlar onu mutlu ediyordu" diye belirtti.

Turan, "Kürlere yönelik yaşanan tüm olumsuz uygulamaları gördüğü hemen o dakika da ağlayarak beste yapardı. Bir gün annemle bir yere gitmiştik dağlı, yeşil, doğa ortamında bir yerdi. Hemen orada duyduğu kuş sesleri, etrafında gördüğü ağaçlar ve çiçeklerden ilham alarak şiir okumuş, üstüne şarkı yapmıştı"

'ANNE VE MEMLEKET ÖZLEMİ ÇEKİYORDU'

Annesinin yaşadığı sürece her zaman annesinin ve memleket özlemi çektiğini dile getiren Turan, "En son annem ayakta duramayacak kadar hasta olmasına rağmen İzmir MKM'de hazırlanan programdan gelen teklife hayır demeden şarkı söylemişti. Kimseye hayır diyemiyordu. Kendi isteği doğrultusunda programın dizaynından kıyafetlerine kadar her şeyin yöresel olmasını istedi. Kendi ellerimle yöresel kıyafetlerini giydirdim ve özlem duyduğu annesi üzerine yazdığı parçayı okudu. Annesini ve memleketini çok özlüyor ve sürekli bahsediyordu. Vasiyet etmişti 'Beni öldüğümde annemin mezarına yani onun koynuna gömün' diyordu. Fakat bu gerçekleşmedi" diyerek üzüntüsünü dile getirdi.

'SANATINDAN İLHAM ALIYORUM'

Annesinin özverili bir insan olduğunu vurgulayan Turan, “Annem Kürt kültürüyle büyümüş ve topraklarına bağlı bir insandı. Kürtçeyi çok severek okudu. Kürtçenin hep serbest olmasını istiyordu ve onun sanatı bana miras kaldı. Annem ile sürekli şarkılar söylerdik. Sesi doğduğumdan beri beni hep etkilemiştir. Annem öldü ama sanatı nesilden nesile aktarılarak miras kaldı. Ölümü beni çok etkilemişti. Kasetlerini dinleyemiyordum ve ölümünün 10'uncu yılında cesaret edip dinledim. Her dinlediğimde anılarımız gözümde canlanıyor ve daha çok annemden ilham alıp bende beste yapıyorum” dedi.

Ayşe Sürme- dihaber