Yerle bir edilmiş Halep’in 'yüz akı'

HALEB - Mart 2011’den beri direnen bir halk, Şêx Meqsûd halkı. Etrafı tamamen kuşatılmış olduğu halde, hem rejim hem de bütün diğer silahlı grupların saldırılarına direndi. Halep’teki son durumu anlatan Asayiş yetkilisi Şiyar Alî, Şêx Meqsûd halkı için, “Yüz akımız olarak tarihe geçecek bir halk” dedi.

Rusya ve Türkiye arasında yapılan anlaşmalar sonucunda Halep kenti, 13 Aralık’ta Türkiye ve Suudi Arabistan destekli Özgür Suriye Ordusu’na (ÖSO) bağlı grupların elinden alındı. Bir taraftan rejimin ele geçirdiği alanlarda tahliyeler sürerken, diğer taraftan Kürt güçlerinin ele geçirdiği Halep’in diğer 6 mahallesinde yaşam yeniden tahkim edilmeye çalışılıyor. Bu çalışmalara tanıklık eden ve kendisi de içinde yer alan Efrîn Asayiş yetkilisi Şiyar Alî anlattı. Halep’in içinde bulunduğu son durumu ve yıllardır nasıl direndiğini, Şiyar Alî’den dinliyorum. Sorduğum sorulara verdiği yanıtları destekleyen çok sayıda görüntüye de ulaştım. Özellikle Türkmen yurttaşların anlatımları ve yıllar önce Beşer’e karşı başlayan başkaldırı ile umutlanan insanların nasıl yeniden Beşar’ı arar duruma getirildiğini gösteren görüntüler içler acısı bir durumu gösteriyor.

Şiyar Alî, kendi ellerinde bulunan Efrîn’in Medrese Muşettir noktasından Halep’teki Şêx Meqsûd’a doğru yol aldıklarında rejime ait 3 kontrol noktası bulunduğunu, bu nedenle kendi alternatif yollarını kullandıklarını belirtti.

Mesafenin 5.5 kilometre olduğunu söyleyen ŞiyarAlî, “Halep’e ulaştığımızda yerle bir edilmiş bir şehirle karşılaştık. Şehir merkezinde devletin denetimindeki küçük bir alan ile Kürt güçleri YPG/YPJ ve asayişin kontrolündeki Şêx Meqsûd dışında tüm şehir harabeye dönüşmüş. Uçakların hedefi olan yüksek binalar, çetelerin karargah olarak kullandıkları ve yerle bir edilmiş okullar, hastaneler, çarşı merkezinde yerinde yeller esen dükkanlar… Kentin yüzde 80-85’i boşaltılmış” dedi.

‘HEYDERİYE’DEKİ ÜSLERDE TÜRKİYE’NİN İZLERİ VAR’

ÖSO bağlı grupların üs olarak kullandıkları okulların uçaklar tarafından yerle bir edildiğini söyleyen Şiyar Alî, “Heyderiye Mahallesi’nde yaptığımız incelemelerde çetelerin üs olarak kullandığı her noktada Türk bayrakları, Türkmen Cephesi ve Ülkü Ocakları’nın pankartları vardı. Çetelerin Türkiye’den buraya geldiğini gösteren çok sayıda kanıt vardı” dedi.

Şiyar Alî, anlatımlarını şöyle sürdürdü: “Türk devleti Halep’te en çok bu Heydariye ve çevresindeki Türkmenlerin yoğun olarak yaşadığı yerlerde çeteler vasıtasıyla yoğun bir üstlenme yapmıştı. Maaşlarla insanları yönetmeye çalışıyordu. Devlet de buralara giden bütün giriş çıkışları yasaklamıştı. Bundan dolayı bu insanlar Türklerden maaş almalarına rağmen çetelerin uygulamalarından ciddi anlamda rahatsızlık duyuyorlardı. Mesela çeteler halka 2 günde bir 6 ekmek veriyormuş. Ama onlar ekmek demiyor hamur diyorlar. O kadar kötü. Yine burada hüküm süren gruplar farklı farklı. Aralarında hırsızlık yapanlar, keyfi tutuklama ve ahlaksızlık yapanlar vardı. Birçok evi talan etmişler. Gerçekten halkı bıktırmışlar. Bu uygulamalarla halkta bir antipati yaratmışlar. Bu YPG ve Asayiş için bir avantaj oldu. Alana girmeden önce bizi kabul etmeyebilirler kaygısı vardı. Halkın bize ilk yaklaşımı çok ürkekçe idi. ‘Kürtler gelmiş bizi götürecekler, vuracaklar, kovacaklar, infaz edecekler’ psikolojisi vardı. Ama beklediklerinin tersine bir şeyle karşılaştılar. Gerek insanlarla iletişimimiz olsun gerekse de yardımcı olmaya çalışmamız etkiledi onları.

Arkadaşlarımız çetelerin ellerinden aldıkları alanlarda ilk iş olarak çetelerin depolarını boşaltıp halka dağıttı. Normalde bunlar hep halktan çalmışlardı. Bizler de ilk etapta halktan çalınanı halka iade ettik. Bu halkın çok hoşuna gitti. Sağlık Ocağı hemen hizmete sokuldu. 4 noktada asayiş kuruldu ve hizmete başladı. Çöpler için birkaç traktör ayarlandı ve hemen çöpleri temizleme işine başladı. TEV-DEM örgütlenmeye, meclisler, komünler örgütlemeye başladı. Bu çok olumlu oldu. Halk ‘Meclislere katılıyoruz ama bir şartımız var. Çetelerin meclisleri gibi olmasın. Eski meclisler taraf tutardı, çıkarcı, rüşvet yiyen, aracı uygulayan meclislerdi. Biz o dönem bu meclislerde yer alanların bu meclislerde de yer almasını istemiyoruz’ dedi. Zaten arkadaşlarımız da buna dikkat etti ve bu olumlu oldu.

Yine bizi biraz tanıdıktan sonra bu kez, ‘Aman bizi nizama, rejime teslim etmeyin, eski çetelere de terk etmeyin’ diyorlardı. Bizden de ‘Aniden evlerimize baskın yapmayın, silahlı çete gruplarına dönüşüp rüşvet yemeyin, hırsızlık yapmayın, ekmeğimizi gasp etmeyin başka da bir şey istemiyoruz’ dediler. Bu talepler bile çetelerden neler çektiklerini gösteriyor.”

Kurtarılan yeni mahallelerde halka ekmek dağıtıldığını ifade eden Şiyar Alî, “Çeteler eskiden 2 günde bir 6 ekmek dağıtıyordu. Biz günde 15-20 ekmek dağıtmaya başladık. Dağıtımlarda ilk gün biraz karmaşa yaşandı; sonradan düzene girdi. Ekmek ve gıda dağıtımında önceliği yaşlılara ve kadınlara veriyoruz. Bu yaklaşımımız da takdirle karşılandı” diye konuştu.

TEV-DEM’in yurttaşların bir diğer ihtiyacı olan yakıt konusunda da yardımcı olduğunu söyleyen Şiyar Alî, “Ciddi anlamda kıştan kaynaklı mazot sıkıntısı vardı. Mazotun varili yaklaşık 70-80 bin liraya satılıyordu. Varilini 20 bin liraya örgütledik. Parasını da kendi örgütlerimiz verdi. 3 bin varil mazotu o bölgeye yetiştirip kış için acil bir tedbir almaya çalıştık” dedi.

‘ELLERİMİ ISITABİLİRİM AMA YÜREĞİM ÜŞÜYOR’

Şiyar Alî, kendisini duygulandıran bir olayı da şöyle aktardı: “İlk başta bir noktaya gittik. Arkadaşlar birkaç parça odun bulmuş yakmışlar, 2-3 arkadaş kendisini ısıtıyor. Başka biri biraz uzakta bekliyordu. ‘Niye gelip kendini ısıtmıyorsun’ dedik. O da ‘Kendimi ısıtacağım ama evde çocuklar var onlar ne yapacaklar? Ellerimi ısıtıyorum yüreğim üşüyor. Aklım onlarda kalıyor’ dedi. Bu sözlerden sonra ne yapıp edip yurttaşların yakıt ihtiyacının giderilmesi gerektiğine karar verdik ve herkese mazot dağıtıldı.”

“Halkla toplantılar yapıldı ve gelin kendi mahallenizi kendiniz koruyun, kurumlara girin ki birileri burada çetecilik yapmasın yanlış uygulamalar yer bulmasın. Bu çağrı temelinde de asayişe katılımlar oldu” dedi konuşmasının devamında Şiyar Alî.

‘HİÇ ÖYLE BİR ANLAŞMA YOK’

Kurtarılan mahallelerden çok sayıda kişiyi yakaladıklarını ve soruşturmaları tamamlandıktan sonra serbest bırakıldıklarını söyleyen Şiyar Ali, “Çoğu insan bizlere bunu söyledi. ‘Evet, ben bu insanlarla çalıştım. İlişkilenmek zorundaydım çünkü açtık. Ambargo olduğu için tek kaynak bunlardı. Bir tek gelir var o da Türkiye’den gelen paradır ve o da çetelerin elindeydi. Dolayısıyla onlarla hiç hareket etmeseydik açlıktan çocuklarımız ölürdü. Biz zorunlu olarak onlarla alıp vermek zorunda kaldık’ diyerek kendilerini savundular. Soruşturması tamamlananları serbest bıraktık” şeklinde konuştu.

Rejimle anlaşma şeklinde mahallelerin ele geçirildiği şeklindeki yorumların hatırlatılması üzerine Şiyar Alî, “Hiç öyle bir anlaşma yok. 6 şehit verdik 6 mahallede. Çetelerin kendi içerisindeki anlaşmazlığını lehimize çevirdik” yanıtını verdi.

‘KİMSENİN ALANLARIMIZA GİRMESİNE İZİN VERMEYİZ’

Şiyar Alî, aynı kentte iki farklı gücün bulunmasını ise şu sözlerle özetledi: “Hiçbir birliktelik yok. Devletle zorunluktan mekânsal olarak çok yakınız. Devlet bizim kontrolümüz altındaki bölgeye giremiyor. Ele geçirdiğimiz yeni mahallelerde rejim bazı kişileri tutuklamak istedi; ancak biz izin vermedik. ‘Burada YPG ve Asayiş var’ dedik ve onları geri çevirdik. Biraz sorun da oldu ama onları çıkardık. Yine kontrolümüz alanındaki bazı fabrikaların eşyalarını götürmek için rejim vinç getirdi. Buna da izin vermedik. Rejimin bizim bölgelerimizde etkili olmasına izin vermeyeceğiz.”

‘İNSANLARIN TİCARET YAPABİLMESİ İÇİN ADIM ATILDI’

Kürt güçlerinin ve rejimin elinde bulunan alanlar arasında geçişlerin ve alışverişin olup olmadığı şeklindeki sorumuza ise Şiyar Alî, şu yanıtı verdi: “Şêx Meqsûd ve daha önce çetelerin elinde olup şimdi bizim kontrolümüzde olan yerlerden rejim tarafına geçişler için sınır diye tabir edebileceğimiz 2 kapı oluşturduk karşılıklı. İnsanlar şehir merkezine rahatça gidip gelebilsinler diye. Bu da halkı rahatlatan bir gelişme oldu. Eskiden insanların ticaret olanağı yoktu. Adım attık artık insanların ticareti başladı. Altyapı çalışmalarını oluşturma, dükkan açma olanağı yarattık.”

‘ÇOK SAYIDA TESPİTLİ ÇETE TUTUKLADIK’

Kentte önemli miktarda cephane de ele geçirildiğini paylaşan Şiyar Alî, havanların imal edildiği bir yerde çok sayıda havanın da ele geçirildiğini söyledi. Şiyar Alî, “Bu hamlede baştan sona en az 200 çete YPG ve Asayiş tarafından yakalandı ve soruşturuldu. Bunların önemli bir kısmı hala tutukludur. Bunlar resmi ve tespitli çetedir” dedi.

‘BİR ÜLKENİN SANAYİSİNİ ÇALMIŞLAR RESMEN’

Bir ülkenin sanayisini komple çalındığını kaydeden Şiyar Alî, şöyle dedi: “Milyon dolarlık fabrikalar, cihazlar o kadar hoyratça kullanılmış ki, kaldırabildiklerini çalmışlar, kaldıramadıklarını da tahrip etmişler. Sadece Halep’te sanayinin hafif darbe almadığı tek yer Şêx Meqsûd’un hemen alt kısmıdır. Çünkü Şêx Meqsûd Halep’in en yüksek yeridir ve bizim denetimimizdeydi. Hemen alt tarafımızda eskiden çeteler vardı. Çeteler fabrikaların eşyalarını çalma imkanına sahip olamamış; çünkü bizim görme hedefimize giriyorlardı. Bu nedenle de buradaki fabrikalar daha sağlam.”

‘RUSYA, İRAN VE REJİM BLOĞUNUN DA İÇ ÇELİŞKİLERİ VAR’

Suriye devletinin de çetelerin kentten çıkarılmasıyla birlikte rahat bir nefes aldığını ve moralinin yüksek olduğunu söyleyen Asayiş yetkilisi Şiyar Alî, “Suriye rejimi her şey değil. Kontrol Rusya ve İran’da. Burada savaşan birçok grup var ve bunlar Suriye rejimine değil İran’a bağlı. Halep’te aslında Rusya, İran ve Rejim bloğunun kazandığını söyleyebiliriz. Ancak bunların da kendi iç çelişkileri çok fazla ve ileride baş göstermeye başlayacak” diye konuştu.

En son ele geçirilen 6 mahalle ile birlikte Kürt güçlerin ellerindeki alanın büyüklüğünü “Qamişlo’dan daha geniş bir alan” şeklinde ifade eden Şiyar Alî, “Bütün binaların üzerinde YPG/YPJ bayrakları var; kimi sokaklarda sivil görmek neredeyse imkansız. Tek hareketlilik askeri hareketlilik. Bu da çok üzücü” dedi.

‘ÇOCUKLAR BİLE MAALESEF ASKER GİBİ DÜŞÜNÜYOR’

İnsanların bir asker duyarlılığıyla hareket ettiğini, “Halep tamamen askerileşmiş” sözleriyle özetleyen ve Şêx Meqsûd’daki çocukların yaşadıklarından gözlemlerini aktaran Şiyar Alî, şunları anlattı: “Çocuklar bile maalesef artık bir asker gibi düşünüyor ve hareket ediyor. Uçakların vurduğu kentin hemen hemen her noktasında yükselen kazan sesleri, çetelerin attığı ve büyük bir gürültüyle patlayan cerêgazê (havan topları haline dönüştürülen piknik tüpleri) patlayıcıları, Şêx Meqsûd’tan rahatlıkla duyulabiliyor. Ama buradaki insanlar buna alışmış durumda ve doğal bir ses olarak algılıyor artık. Şêx Meqsûd’un çocukları; ne mermilerin patlamasından, ne uçağın dalış yaparken çıkardığı ürkütücü sesinden ne de kazan bombasının yarattığı toz bulutundan oyunlarına ara vermiyor. Çocuklara ‘Uçaklar geçiyor niye içeri kaçmıyorsunuz’ diye soruyorum, verdikleri yanıt içler acısı. ‘Bunlar uzakta çetelerin olduğu yerleri vuruyor. Bizim yeri vurduğunda o zaman çiwww diye bir ses geliyor. Bu ses geldiğinde hepimiz bodruma kaçıyoruz’ diyorlar. Ben kendileriyle konuşurken, havan atıldı ve o esnada ‘Şimdi niye kaçmıyorsunuz’ diye soruyorum. Bizim buranın değil buraya gelince pervane sesi geliyor fırfırfır diye o zaman kaçıyoruz. Çocuklar artık uçağın mesafesinden, gelen patlayıcının pervanesinin sesinden, havayı yaran ve çiwwww diye inen kazanın sesinden kendi bölgelerinin mi yoksa bölgelerinin dışında bir noktanın mı vurulduğunu biliyor. Çocuklar bu kadar olaya hakim artık. Ama bu çok acı verici bir durum. Çocukların bu kadar savaşla içli dışlı olması insanlık için bir utanç; ama böyle de bir hakikat var maalesef.”

ÖRGÜTLÜ DİRENMENİN MEYVESİ: ŞÊX MEQSÛD

Şêx Meqsûd gibi dar bir alanda örgütlü bir halk yıllardır tüm saldırılara karşı direniyor. Yoğun saldırılara, savaşa ve kuşatmaya rağmen örgütlülüğü sayesinde ayakta durmayı başaran bir halka tanıklık etti bütün dünya. PYD, Sulh Komiteleri, Adalet Meclisi, TEV-DEM, Mala Gel (Halk Evi), Mala Jinê (Kadın Evi), Mala Ciwanên Şoreşger (Devrimci Gençlik Evi), sağlık ocakları, hastaneler savaşın en yoğun yaşandığı anlarda dahi çalışmalarına ara vermedi. 18 sivil toplum kuruluşu mekânsal olarak izole olmasına rağmen Rojava gibi yaşamayı ve örgütlenmeyi başardı.

Halep’in Şêx Meqsûd Mahallesi’nde Mart 2011’ten beri kuşatma altında bulunan halkın durumunu merak ediyorum ve bütün saldırılara rağmen Kürt güçlerinin o bölgeyi hem rejim güçlerinden hem de çok sayıda çete grubundan nasıl koruduğunu soruyorum. Şîyar Alî, kendi izlenimlerini ve halkın verdiği bilgileri şöyle aktardı: “Halkımızda ambargonun altında yaşamanın yarattığı psikolojinin etkileri var. Yıllardır bir taraftan çetelerin ambargosu diğer taraftan devletin ambargosu ile karşı karşıya kaldı. Fakat gerçekten hayran duyacağınız derecede muazzam bir birliktelik, muazzam bir direnişin eşsiz örneğini gösterdiler.” Eskiden sadece Şêx Meqsûd’un ellerinde olduğunu, ancak 6 mahallenin daha alınmasıyla birlikte ellerindeki alanın Şêx Meqsûd’un 3-4 katı daha büyüdüğünü söyleyen Şiyar Alî, “Bu insanlara birazcık daha rahat bir nefes aldırdı. Bir taraftan da tabi ki bir belirsizlik yarattı. Halk da doğal olarak ‘Şimdiye kadar çetelerle savaşıyorduk. Acaba bundan sonra devletle de savaşır mıyız’ kaygıları hakim” dedi.

‘ŞÊX MEQSÛD’UN TAMAMI YPG’Lİ DEĞİL AMA TAMAMI DİRENİŞÇİ’

Şêx Meqsûd halkını, “Tamamen direnişçi yurtsever bir halk” diye tarif eden Şiyar Alî, şunları kaydetti: “Bakınız Şêx Meqsûd halkının hepsi YPG’li ya da asayiş değil; ama halkın tamamı direnişçidir. Savaş başladığında herkes silahını alıp cepheye koşuyor. Savaş bittiğinde evine dönüyor. Her bir fert savaş biraz ağırlaştığında evinde durmuyor, işini gücünü bırakıyor cepheye koşuyor. Savaşta yurtsever halkımızdan onlarca şehit verdik. Tarih halkına ihanet edip bir tane mermi sıkmadan halktan önce kaçanları da, Halep’in ortasında küçücük bir nokta olan, tüm dünyanın çetelerine ve rejimin bütün oyunlarına karşı Şêx Meqsûd’daki tarihi direnişi de yazacak.”

Şiyar Alî, direnişinden çokça etkilendiği Şêx Meqsûd için son olarak şu sözleri söyledi: “Yüz akımız olarak tarihe geçecek. Rejim ve bütün çetelere rağmen en kötü koşulları yaşamış; ama direnişi tereddütsüz uygulamış bir halk.”

Abdurrahman Gök - dihaber