Alankuş: Gazetecilik yeniden tanımlanmalı

İSTANBUL - Hrant Dink vakfı tarafından düzenlenen "Barış gazeteciliği" paneline katılan akademisyen Sevda Alankuş, haberciliğin geriye gittiğine dikkat çekerek, "Çünkü herkes 90'lı yıllardan bahsediyor. Ben genel geçer gazetecilik terimlerinin yeniden tanımlanması gerektiğini düşünüyorum" dedi.

Hrant Dink Vakfı tarafından düzenlenen "Türkiye'de Barış Gazeteciliği ve Medya" başlıklı panelle gazeteci Mete Çubukçu, Murat Çelikkan ve akademisyen Sevda Alankuş konuşmacı olarak katıldı. Vakfın Şişli binasında yapılan panelin moderatörlüğünü gazeteci Nurcan Akad yaptı. Panelde ilk konuşan Murat Çelikkan, asgari gazetecilik ilkelerinin geçerli olmadığı bir dönemde olunduğunu söyledi.

Çelikkan,"Şiddet ya da terör haberlerinde, bu konuların arka planında yatan meselelere değinmeden anlatmak barış gazeteciliğinin dışındadır. Farklı aktörlerin rollerine değinmeksizin barış gazeteciliği yapılamaz" dedi.
Medyanın Türkiye'nin müdahil olduğu konularda bir maç havasında yayın yaptığına dikkat çeken Çelikkan,"Bu tür gazetecilikte bizim tarafımızda kaç ölü var üzerinden yayın yapılır. Gazeteciliğe başladığımda birisi bana 'Lağımın elinden tepene kadar çıkmamasına dikkat et' demişti" anekdotunu dile getirdi.

Çelikkan, Vietnam Savaşı esnasında Amerikan gazeteciliğinin barış gazeteciliği örnekleri verdiğini bu gazetecilik ile ayrıca "iliştirilmiş gazetecilik" terimiyle tanışıldığını sözlerine ekledi.

Çelikkan, objektif gazetecilik olgusunun olmadığını, gazetelerin kendilerine ulaşan haberlerin yaklaşık yüzde 10'unu kullandığını aktardı.

Çelikkan,"Hiçbir zaman valiler, bakanlar bir şey iddia etmezler diğer taraf iddia eder" dedi.

Çelikkan, Halkların Demokratik Partisi (HDP) siyasetçilerinin Rusya'da çeşitli temaslarda bulundukları dönemde suçlandığını hatırlatarak, bugün hükümetin Moskova ile sıkı ilişkiler geliştirdiğini, ancak gazetecilerin bunu sorgulayamadığına dikkat çekti.

BARIŞ GAZETECİLİĞİ DEMOKRASİDEN YANADIR

Çelikkan' ın ardından söz alan Sevda Alankuş barış gazeteciliğinin haberin negatifliğinden sıyrılmak için 1960'larda ortaya çıktığını dile getirdi. Alankuş,"Savaş ve barış pozitif anlamda kullanıldığında barış gazeteciliğinin kapsamı genişliyor. Toplumda farklıların gerilime ve çatışmaya dönüşmemesi için barış gazeteciliğine başvurulur. Bu; gerilim, çatışma ve şiddetin ortadan kaldırılması için başvurulan provokatif bir gazeteciliktir" dedi.

Barış gazeteciliğini demokrasiden yana bir tercih olarak gördüğünü anlatan Alankuş, demokrasi ve barışın bir diğeri olmadan devam edemeyeceğini ve barış gazeteciliğinin "öteki" merkezli olması gerektiğini düşündüğünü belirtti.

Alankuş, "İçinde bulunduğumuz durum yerinde saydığımız durum değil. Geriye gittiğimiz bir durumdur. Çünkü herkes 90'lı yıllardan bahsediyor. Ben genel geçer gazetecilik terimlerinin yeniden tanımlanması gerektiğini düşünüyorum" dedi.


Alankuş, savaşta en fazla mağdur olanın kadınlar olduğunu, bununla birlikte kimi gazetecilik örneklerinde kadınlar için öğrenilmiş çaresizliğin de öğretildiğine değindi. Alankuş,"Gazeteciliğin çok ince ve sık dokunarak ortaya konulması gerekiyor" dedi.

Alankuş, Doğan medyasının barış gazeteciliğini yayın ilkeleri arasına aldığını, bunun çok ilerici bir adım olmasına rağmen aynı medyada günümüzde objektif haberciliğin bile yapılamadığını anlattı. Alankuş,"Özetle barış gazeteciliği hem çok zor hem de çok kolay" dedi.

'ÜLKENİZ İŞİN İÇİNDEYSE BU KONU ZOR OLUYOR'

Alankuş'un ardından söz alan Mete Çubukçu, barış gazeteciliği kavramıyla Sevda Alankuş aracılığıyla tanıştığını aktardı.

"Anladım ki iyi kötü bu işi yapıyormuşuz ama kavramsallaştırıldığından haberimiz yoktu. Barış gazeteciliği evrensel gazeteciliğin üzerine konularak yürütülüyor. Kuracağınız cümlelere ve duruşunuza dikkat etmeniz gerekir" diyen Çubukçu, nötr cümlelerin bile barışı kapsayan bir yönü okuyucuya aktarabildiğini anlattı.

Çubukçu,"Halep konusunda mesela kurulan dil çok önemli. Kendi ülkeniz bir işin içine dahilse problem başlar. Mesela Kolombiya, İrlanda gibi konularda barış gazeteciliği dilini daha kolay benimseyebilirsiniz. Mezhebi, dini meselelerde ülkeniz işin içindeyse konu daha zor. Bu mesele 90'lı yıllarda da söz konusuydu" dedi.

Çubukçu; kadın, çocuk gibi konuları ele alınarak savaşın insani yüzünü okuyucuya sunabileceğini bunu aksinin de mümkün olduğunu kaydetti. Zor bir ülkede gazetecilik yaptığına değinen Çubukçu, bir dönem genelkurmayın bir asker cenazeleri haberlerinin verilmemesi gerektiği yönünde hareket ettiğini daha sonrasında ise bu haberlerin verilmesi yönünde karar değiştirdiği hatırlatmalarında bulundu.