DİYARBAKIR - KCK operasyonlarının simgesi haline gelen Kürt siyasetçilerin tek sıra kelepçeli olarak dizildiği 24 Aralık 2009'taki o fotoğraf karesinde yer alan Avukat Muharrem Erbey, o gün ile bugün arasında hiçbir farkın olmadığını, hatta durumun daha da katmerlendiğini vurguladı.
Kürt siyasetine yönelik 2009 yılının 14 Nisan’ında KCK adı altında başlayan operasyonla Kürt siyaseti tümüyle illegalize edilmeye çalışıldı. Siyasilere ve sivil toplum örgütlerine yönelik kapsamlı operasyonların 3’üncü ayağı 24 Aralık 2009’da yapıldı. Bu operasyon ve devamında gelen dalgalarda 10 bin kadar siyasetçi ve parti üyesi tutuklandı. 24 Aralık’ta yapılan o operasyonda Kürt siyasetçilerin elleri kelepçelenip tek sıra halinde kollarında polislerle yürütüldüğü fotoğraf günlerce tartışıldı. O dönemde tutuklananlar uzun süre cezaevlerinde tutuldu. Bir dönemin başlangıcı sayılabilecek o fotoğrafın üzerinden 7 yıl geçti, ancak değişen pek bir şey olmadı.
‘HİÇ BİR FARK YOK’
O dönemde tutuklanan belediye başkanları, insan hakları savunucuları, sivil toplum örgütü üyeleri bugün benzeri operasyonların da hedefi oluyor. Plastik kelepçeler ile art arda dizilmiş fotoğraf karesinde olanların kimi yaşamını yitirdi kimi ise bugün KCK operasyonlarını belki de ikiye katlayan siyasi soykırım operasyonlarında tekrar tutuklandı. Onlardan biri olan ve 2009'da insan hakları savunucusuyken tutuklanan Avukat Muharrem Erbey, o günle bugün arasında hiç bir fark olmadığını söyledi.
'BUGÜN DAHA KATMERLİ HALE GELDİ'
24 Aralık 2009'da çok sayıda Kürt siyasetçinin tutuklanarak cezaevine konulduğunu anımsatan Erbey, bugün yine benzer bir tablo ile karşı karşıya kalındığını söyledi. Erbey, bir yandan Kürtlerin silahlı mücadelesinin miadını doldurduğunu söyleyen hükümetin diğer yandan ise Kürt siyasetinin önemli aktörlerinin neredeyse tamamının tutuklandığını ifade etti. Erbey, "O dönemde yapılmak istenen şeyle bugün yapılanlar arasında çok ciddi bağlantılar kurabiliriz. Bugün daha katmerli bir hale geldiğini söyleyebiliriz. 200 yıldır devam eden bir Kürt meselesi var. Kürt meselesinde denenmeyen hiç bir yol yöntem kalmadı. Kürt meselesinin siyasal yol ve yöntemler ile diyalog ile istişare ile çözülmesi gerektiğini söyleyen herkes bir şekilde ya göç ediyor, ya zorunlu göçe tabi tutuluyor ya tutuklanıyor, ya öldürülüyor, ya da gayri ahlaki gayri insani hukuk dışı referanslara maruz kalıyor" diye konuştu.
'KÜRTLERİN SESİNİN SOLUĞUNUN ÇIKMASI İSTENMİYOR'
Bugün aynı şeyin tekrar yapıldığına işaret eden Erbey, HDP'nin ve DBP'nin genel başkanlarının, siyasetçilerin, üyelerin tutuklandığını söyledi. Erbey bundan çıkarılacak sonucu ise şöyle ifade etti: "Kürtlerin ne legal alanda, ne siyasette, ne sivil toplumda, ne basında, ne medya kuruluşlarında ne sendikalarda, ne de insan hakları mücadelesinde hiç bir şekilde sesinin soluğunun çıkmasını istemeyen bir hükümet pratiği ile karşı karşıyayız. 24 Aralık'ta bu operasyon yapıldığında uluslararası arenada çok ciddi bir şekilde tepki gösterilmişti. Çünkü her kesimden insanlar alınmıştı. Barış dilinden konuşan insanlar da alınmıştı o dönem. 4-5 yıl tutuklu kaldık. O dönem ifade ettiğimiz şey Kürt sorununun demokratik yöntemler ve barış ile çözülmesiydi.”
'BUGÜN YİNE AYNI ARGÜMAN OLUŞTURULUYOR'
Kendisinin o dönem İnsan Hakları Derneği (İHD) Genel Başkan Yardımcısı olduğunu anımsatan Erbey, "O dönemde de akan kanın durması gerektiğini söylemiştim. Barış söylemlerimize, insani söylemlerimize rağmen apar topar tutuklandık. Her ne kadar 24 Aralık cemaate kaldıysa da operasyon aslında hükümetin bilgisi dahilinde gerçekleşen operasyondu. Daha sonraki süreçlerde hükümet KCK operasyonlarının tamamının cemaat tarafından gerçekleştiğini, Kürt siyasetini etkisiz hale getirmek için başvurduğu bir argüman olduğunu söyledi. Ancak bugün yine bu argüman oluşturuluyor ve cemaat yok" dedi.
'HUKUK HİÇ BİR ŞEKİLDE KÜRTLERE İŞLEMİYOR'
O dönemden bu döneme zihniyetin değişmediğini aksine katmerleşerek devam ettiğine dikkat çeken Erbey, "Kürt meselesine karşı imha, inkar yok sayma kutuplaştırıcı söylemler ve Kürtlerin siyaseten hiç bir şey söylemesine tahammül etmeme devam ediyor. Dolayısıyla tolere edememe, hoşgörülü davranmama kültürü Türkiye'de yerleşti. Çok faşizan uygulamalara dönüştü. Yasal mevzuat hukuk hiç bir şekilde Kürtlere işlemiyor. Cumhuriyet kurulduğundan beri ikili bir hukuk sistemi vardı. Kürtlere ayrı bir hukuk Türkiye'nin batısında yaşayanlara ayrı bir hukuk vardı. Ama bugün bu ikili hukukun ikincisi dahi Kürtlere işlemiyor. Her hukuki kanun mevzuatı Kürtler söz konusu olduğunda kör sağır dilsiz hale geliyor. Bunların tümü çare değil. Kürdü yok saymayla, siyasetçilerini tutuklamayla, tüm kurumlarını derdest etmeyle bu sorunu çözemezsiniz" şeklinde konuştu.
'KÜRT MESELESİ EN İLKEL YÖNTEMLERLE ÇÖZÜLMEYE ÇALIŞILIYOR'
KCK operasyonlarında Kürt siyasetinin tümüyle illegalize edilmeye çalışıldığını hatırlatan Erbey, "Eline silah almayan hiç bir şekilde şiddete başvurmayan insanlar illegal bir yöntemle illegal hale getirilmeye çalışıldı. Silahlı örgüt kurma, silahlı örgütün üyesi olma gibi çok sayıdaki yasal mevzuatın hiç biri dava dosyamızda mevcut değil. Ancak şu anda hakkımızda ceza isteniyor. Bugün daha da karmaşık bir ortam içerisindeyiz. Kürt siyasal hareketine karşı büyük bir nefret duygusuyla yaklaşılmaktadır. Bunun terk edilmesi gerekiyor. Kürt meselesi en ilkel yöntemlerle çözülmeye çalışılıyor. Bu yöntemlerin tamamı denendi, hiç birinden çözüm alınmadı. Yine başa geldik. Türkiye'de yargı güvenilir kurumlar arasında yüzde 2.9'la en altta. İnanılmaz kötü bir yargı ile karşı karşıyayız. Neredeyse siyasetin güdümünde olan bir yargıdan bahsediyoruz. Kürtler 24 Aralıklar olmasın diye çok uğraştı ama hala aynı sorunu aynı sıkıntıyı yine 2017'ye girdiğimiz günlerde hala yaşıyoruz" dedi.