Sarısülük'ün avukatı Bayraktar: Cezasızlıkla polise ‘çek vur’ emri verildi

ANKARA - Türkiye’de "yaşam hakkı ihlali"ne dönük işlenen suçlarda "cezasızlık" politikası izlendiğini söyleyen Ethem Sarısülük’ün avukatı Kazım Bayraktar, böylece bir daha halk hareketi olduğunda polise ve askere "çek vur" mesajı verildiğini söyledi.

Türkiye’de asker ve polislerin karıştığı özellikle yaşam hakkı ihlaline dönük suçlarda failler belli olmasına rağmen izlenilen “cezasızlık” politikası, AK Parti hükümeti döneminde tavan yaptı. Bu dönemde özellikle toplumsal olaylardaki polis cinayetleri “kasten öldürme” ceza almak yerine “taksirle öldürme” denilerek, cezasızlık ilk andan itibaren hayata geçirildi.

Şırnak’ın Cizre ilçesinde, Aralık 2015’te polislerce öldürülen Nihat Kazanhan için hakimlerin “haksız tahrik altında olası kasıt ile suçu işlediği' kanaati ile Kazanhan’ı öldüren polise 13 yıl 4 ay hapis cezası verilirken, 14 Haziran 2013 yılında Gezi eylemleri sırasında Ankara Güvenpark’ta polis tarafından öldürülen Ethem Sarısülük davasında ise cinayeti işleyen polise 1 yıl 4 ay 20 gün hapis cezası verildi. Ardından mahkeme bu cezayı adli para cezasına çevirdi.

‘POLİS MÜEBBET CEZASI ALMASI GEREKİRKEN, CEZASIZLIK POLİTİKASI UYGULANIYOR'

Türkiye’deki bu “cezasızlık” politikasını değerlendiren deneyimli insan hakları savunucusu ve Ethem Sarısülük davası avukatlarından Kazım Bayraktar, polisin direkt olarak ateş ederek öldürme suçu işlediği durumlarda yargının özellikle suç sabit olduğu halde “taksirli öldürme” olarak yorumladığı ve polislerin mümkün olduğu en az ceza ile kurtarıldığını ifade etti.

Bayraktar, “Müebbet hapis cezası vermek yerine taksirden birkaç sene vermek, hatta düşük vermişse bunu para cezasına çevirmek ya da hükmün açıklamasını geri bırakmak gibi polisin cezaevinde hiç yatmamasını gerektiren ya da çok az cezaevinde yatmasını gerektiren bir sonuç ortaya çıktığında bu da bir cezasızlık politikasıdır. Polis, işlediği cinayetlerde müebbet cezası alması gerekirken, para cezası alarak davaların sonlandırması iktidarın cezasızlık politikası ile ilgilidir” dedi.

‘YARGI İKTİDARA YAKIN İNSANLARLA DOLDURULDU’

Yargının siyasi iktidarın düşünce yapısına göre olan atamalarla doldurulduğuna işaret eden Bayraktar, bu durumda yargıçların karar verirken siyasi iktidarın istediği biçimde kararlar verdiğini ifade etti. Bayraktar, Türkiye’de her iktidar döneminde gelenekselleşmiş “polisin elini rahat bırakmak” fikri ile halka ve iktidar muhaliflerine karşı güvenlik güçlerinin sürekli önünün açıldığını ve “tetiğe basabilirsin” denildiğini aktardı. Bayraktar, bu politikanın AK Parti döneminde daha net bir şekilde açığa çıktığını da vurguladı.

‘KARARLAR HUKUK VE ADALETİ ALTÜST ETTİ’

Sön dönem “cezasızlık” politikasının en bariz örneklerinden birinin Sarısülük davası olduğunun altını çizen Bayraktar, yargının cinayet sanığı polise, son karardan önce yine de çok düşük bir ceza olan 7 yıl 9 ay hapis cezası verdiğini, fakat Erdoğan’ın ‘Paralel yargıç polisimize 7 yıl 9 ay ceza verdi’ demecinden sonra bu durumun değiştiğine dikkat çekti. Bayraktar, şunları kaydetti: “Ethem Sarısülük’ün katili polisin cezası en azından müebbet idi. Bir de kamu silahını ayrıca bu suçta kullandığı için oradan ceza verilmesi gerekirdi. Fakat ikisinin de toplamını ağır tahrikten ve en üstten uygulayarak hukuku alt üst etti.”

Bayraktar, Ethem Sarısülük davasına benzer toplumsal davaları Yargıtay’ın özellikle taşra kentlerine taşıyarak, siyasi iktidarın düşünce biçime yakın hakimlerin tekeline soktuğunu, bir yandan da davanın takip edilmesini zorlaştırmayı amaçladığını ifade etti.

Erdoğan’ın “Milli Seferberlik” çağrısının da bundan sonra gelişecek toplumsal olaylarda polisin daha fazla suç işlemesinin önünü açacağı anlamına geldiğini ifade eden Bayraktar, bu çağrı ile beraber çok az da olsa suç işlemiş kamu görevlisine ceza verebilecek yargı mensubunun artık hiç ceza vermeyeceği bir psikolojik ortamın oluşturulduğu uyarısında bulundu.

‘TEŞVİK ÖDÜLÜNDEN SONRA BÜYÜKELÇİ VURULDU’

Hükümetin polislere “daha rahat silah kullanın” mesajını vermeye ihtiyacı olduğunu, bunun da Sarısülük davası üzerinden gerçekleştiğine dikkat çeken Bayraktar, böylece bir daha halk hareketi olduğunda polise ve askere ‘çek vur’ mesajı verildiğini söyledi.

Bayraktar’ın işaret ettiği nokta ise, Sarısülük davasında sanık polise bu teşvik ödülünün verildiği günün akşamında Ankara’nın Rusya Büyükelçisinin yine bir polis tarafından öldürülmüş olması.

Selami Aslan - dihaber