Gazeteci Gezici: Moskova Deklarasyonu federasyona karşı bir tutum belgesidir

MERSİN - Türkiye, İran ve Rusya arasında imzalanan "Moskova Deklarasyonu"nu "Arap Cumhuriyeti egemenliğini pekiştiren ve federasyona karşı bir tutum belgesi, yıkım geleneğinin fotoğrafı" olarak nitelendiren gazeteci İbrahim Gezici, "Ne ABD ne de Rusya artık Türkiye'ye kendi müttefiki ya da ittifakı olarak güvenmiyor" dedi.

Türkiye, Rusya ve İran dışişleri bakanları ile üst düzey yetkililerin uzlaştığı "Moskova Deklarasyonu"nu değerlendiren gazeteci yazar İbrahim Gezici, Halep'te yaşanan gelişmeler sonucu selefi grupların İdlib'e nakledildiğini belirtti. Gezici, "Soru şu ki; Halep'den İdlip'e geçirilen ÖSO ve El Nusra, Türkiye'nin yönlendirmesi ile Kilis üzerinden Rojava'ya geçerler mi" diye sordu.Yaklaşık 40 bin kadar sivilin bir bölümünün Doğu Halep'den Suriye'nin kontrolündeki batı Halep'e, bir kısmının ise YPG/YPJ kontrolündeki Efrin'e gönderildiğini kaydeden Gezici, yaralı Özgür Suriye Ordusu üyelerinin Türkiye'de tedavi edileceğinin ise kesinleştiğini söyledi.

Türkiye'nin söz konusu grupların bir kısmını Kilis üzerinden Şehba bölgesine kaymaya ikna edebileceğine işaret eden Gezici, "Türkiye Cerablus'tan başlayarak El Bab'a kadar uzanan bir hatta Suriye/Rojava'ya girerek IŞİD'e karşı savaştığı yönünde uluslararası kamuoyu ve güçlere karşı bir 'gerekçe' oluşturdu. Aslında operasyonun yönü ilk aşamadan sonra YPG'nin kantonları birleştirmesinin önüne geçmeye doğru dönmüştü. TSK, El Bab operasyonuna ÖSO ve Ahrar El Şam'ı dahil ederek başlattı. Ancak, bugüne kadar operasyonun istenildiği gibi gittiği söylenemez. Dolaysıyla Halep'te ki ÖSO bileşenlerinden bazılarını Bab operasyonuna kaydırmayı planlıyor. Cerablus'tan Bab'a kadar olan geniş alanı hali hazırda ki ÖSO bileşenleriyle kontrol etmesi çok güç. Bu anlamda Halep'teki ÖSO bileşenlerinin bir kısmının kaydırması söz konusu olacaktır. Ancak bu grupların ne kadarını ikna edeceği bir soru işareti olarak karşımızda duruyor. Şu ana kadar yaşanan gelişmeler bu grupların önemli kısmının Rojava'ya geçme niyetinin olmadığı yönünde" diye konuştu.

'TÜRKİYE'NİN POLİTİKALARI HALEP'LE ÇÖKTÜ'

Türkiye'nin Suriye'deki "Neo-Osmanlıcı" politikalarının Halep ile birlikte çöktüğünün altını çizen Gezici, şöyle devam etti: "ÖSO ve diğer cihadist yapılar yıllardır Halep ve Azez gibi yerlerde Türkiye'nin himayesinde ve her türlü silah desteği sunuluyordu. Türkiye, bugüne kadar spesifik olarak Halep'de genel olarak da Suriye'de ÖSO bileşenleri başta olmak üzere birçok cihadist yapılanmayı destekledi, demokrasi makyajıyla uluslararası vitrine sundu. Ne var ki, Halep'te cihadistlerin ve ÖSO'nun yenilmesinden sonra Türkiye'nin Helep ve dolaysıyla Suriye'ye yönelik Neo-Osmanlıcı politik yatırımı tamamen çökmüş durumda. O halde, yıllardır Halep'de cihadistlere yönelik her türlü yatırımı yapmış olan Türkiye, bu yenilgiyle birlikte çöken Suriye politikasının yerine neyi ikame edecek? Şu anda yeni politik hamlelerle Suriye politikasının yerine ikame edebileceği bir şey görünmüyor. Bundan dolayı da Suriye'de kazanan taraflar olarak görülen Rusya ve İran ile bazı anlaşmalar imzalamak ve yeni ittifaklar yapmak zorunda kaldığı görünüyor."

'BÜYÜKELÇİ SUİKASTININ MERKEZİNDE HALEP VAR'

Türkiye'nin hesaplarının yanında Ortadoğu denkleminde yer alan tüm tarafların hesaplarının olduğuna vurgu yapan Gezici, Rus Büyükelçisi Andrey Karlov'un uğradığı silahlı saldırının merkezinde de Halep'te yaşananların olduğuna dikkat çekti.

Tüm bu gelişme ve olasılıklar devam ettiği bir süreçte Rusya'nın Ankara Büyükelçisi'nin bir polis tarafından öldürüldüğünü vurgulayan Gezici, "Büyükelçinin katledilmesinin gerekçesi olarak yine Halep merkeze oturuyordu. Ardından Moskova'da Türkiye, İran ve Rusya bir araya gelerek ortak bir deklarasyon imzaladı. Deklarasyonda 'İran, Rusya ve Türkiye, içerisinde pek çok etnik grubu barındıran, çok mezhepli, demokratik ve seküler bir devlet olarak Suriye Arap Cumhuriyeti’nin egemenliğini, bağımsızlığını, birliğini ve toprak bütünlüğünü tamamen destekliyor' maddesi yer alıyor. Deklarasyon bu haliyle bir çok mezhebi ve onların haklarını güvence altına almanın sinyalini verirken Kürtler'e bakış açısında Türkiye ile Suriye'nin ortaklaştığını ve eski klişe söylemle yine Arap Cumhuriyeti egemenliğini pekiştiren ve federasyona karşı bir tutum belgesi olarak tarihe geçen bir belgedir" dedi.

İran, Türkiye, Suriye ve Rusya'nın üniter bir yapı üzerinde anlaştığını söyleyen Gezici, "Bu deklerasyon bu haliyle Türkiye'nin Lozan Anlaşması'nda, diplomasi masasında Kürtleri Kürtler adına temsil eden anlayışın benzerini andırıyor" diye belirtti.

'TÜRKİYE, SURİYE VE İRAN KÜRTLER KONUSUNDA ORTAKLAŞTI'

Deklarasyonun son maddesinin de Türkiye'nin politikalarıyla çeliştiğini ifade eden Gezici, deklarasyonun "İran, Rusya ve Türkiye, IŞİD ve El Nusra ile ortak mücadele ve silahlı muhalif grupları onlardan ayırmak konusundaki kararlılıklarını doğrular" maddesinde iki çelişki açığa çıktığını söyledi. Bu madde ile bugüne kadar El-Nusra'ya hamilik yapan Türkiye'nin kendi politikaları ile çeliştiğini belirten Gezici, şöyle devam etti:

"Aynı zamanda PYD/YPG'yi politik ve askeri olarak 'terör örgütü' görüp saldırması ve buna halen devam ediyor olması, söz konusu deklarasyonda ki 8. madde ile çelişerek büyük bir tutarsızlık yaratmaktadır. Bu anlamda, deklarasyon ile Türkiye'nin sahada ve politik tutumu arasındaki çelişkiyi bir dip not olarak belirttikten sonra deklarasyonun İran, Türkiye ve Suriye devletlerinin ortaklaştığı, Kürtlerin federasyon taleplerini bu üç devlet tarafından da ret edildiği tarihi bir uzlaşma olduğunu vurgulamakta yarar var. Suriye açısından isim verilmesede PYD sürecin muhataplarından biri olarak kabul edilmesine rağmen Suriye Arap Cumhuriyeti'nin egemenliğini ve bölünmez bütünlüğünü Rusya öncülüğünde garanti altına alıyor."

'YIKIM GELENEĞİNİN FOTOĞRAFI OLDU'

Gezici, imzalanan deklarasyon ile rejimin de yaşananlardan ders çıkarmadığı görüldüğünü dile getirerek, "Böyle bir deklarasyonla ancak eskinin tüm maddi ilişkilerinin ve sosyolojisinin yani statükonun kendisini yeniden restore ederek devamı sağlanır. Deklarasyona imza atan tüm ülkeler bağlamında Suriye Devleti de yaşananlardan nitelik boyutuyla hiç ders çıkarmamış görünüyor. Çelişkinin kendisini derinleştirdiğiniz zaman bugünden geleceğin fotoğrafını görmemek mümkün değil. Bugünün fotoğrafında yarattıkları yıkım geleceğinin de fotoğrafı olur ancak" diye konuştu.

'TÜRKİYE, RUSYA VE İRAN BAĞIMLISIBİR ÜLKE HALİNE GELDİ'

Türkiye'nin Suriye'de ajandasını hayata geçirmesinin baştan beri imkansız olduğunun altını çizen Gezici, Türkiye için Suriye'de bir geleceğin söz konusu olmadığını kaydetti. Türkiye'nin Rusya ve İran ile imzaladığı deklarasyon ile birlikte Rusya ve İran bağımlısı bir ülke haline geldiğine işaret eden Gezici, Ortadoğu'da etkisiz kılınmak istenen İran'ın daha fazla güçlendiğini ve Türkiye'nin bir taraftan NATO bir taraftan da İran, Rusya bağımlısı bir ülke olarak Suriye bataklığında gelecekte daha da karanlık günlere saplanacağı uyarısında bulundu.

"Türkiye ABD ve Rusya ekseni arasında güvenilir, dost, müttefik ve ittifak ilişkisinde de deforme yaşadı" diyen Gezici, "Ne ABD ne de Rusya artık Türkiye'ye kendi müttefiki ya da ittifakı olarak güvenmiyor. Türkiye bir süredir idare edilir bir devlet denklemine düşmüşmüş durumda" ifadelerini kullandı.

'SURİYE BATAKLIĞI DAHA FAZLA HİSSEDİLECEK'

Rusya ve İran denkleminde Türkiye'nin yapabileceği bir şeyin olmadığını ve sadece sahada kullanılacak bir araç olarak görüldüğünü söyleyen Gezici, Türkiye'nin Bab'ı almasına göz yumulacağını ancak Türkiye'nin Bab'da kalmasının söz konusu olmadığını vurguladı.

2 askerin DAİŞ tarafından yakılarak öldürüldüğüne dair yayınlanan videolara da değinen Gezici, görüntüleri "IŞİD'in gelişmeler karşısında Türkiye'ye bundan sonraki bakış açısını net bir şekilde ifade etmesi" olarak niteledi. DAİŞ'in Rusya ve İran'ın yönlendirmesi ile hareket eden bir Türkiye ile tüm bağlarını koparmakla tehdit ettiğinin altını çizen Gezici, Türkiye'nin Suriye'de daha karanlık günlere sürükleneceğini ve önümüzdeki günlerde bunun daha fazla hissedilmeye başlanacağını söyledi.

'TÜRKİYE KÜRTLERLE ORTAKLAŞSAYDI...'

Türkiye'nin Suriye politikasında Kürt karşıtı bir politika yerine Kürtlerle barışık bir zemin üzerine kurgulamasının kendisine kazandıracağını dile getiren Gezici, şunları aktardı: "Türk Devleti, ittihatçı politikalarını devam ettirmek yerine Kürtlerle ortaklaşarak, Kürtlerin tüm demokratik taleplerini yerine getirmiş olsaydı, bugün yalnızca halkların kardeşleşmesi sağlanmayacaktı. Aynı zamanda Ortadoğu'da yeni demokratik bir model, yeni iktisadi ilişkilerin sonucu olarak şekil alan ve her türlü refah olanağından yararlanan bir coğrafyadan söz ediyor alacaktık. Ne var ki Türkiye, bunu yapmak yerine gerçeğin inkarı üzerinden statükocu politikalarına sürgit devam ederek, kaos ortamının yaratılmasında önemli rol oynadı ve oynamaya devam ediyor."

Ahmet Kanbal - dihaber