Aytaş davasında o günü anlattılar

İSTANBUL - 3. havalimanı inşaatında çalışan Mehmet Aytaş’ın oda arkadaşı tarafından yakılarak öldürülmesine dair açılan davanın ilk duruşması İstanbul 17. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü.

İstanbul 3. havalimanı inşaatında çalışan 36 yaşındaki evli ve iki çocuk babası Mehmet Aytaş’ın oda arkadaşı tarafından yakılarak öldürülmesine dair açılan davanın ilk duruşması İstanbul 17. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Duruşmaya tutuklu sanık Mehmet Akkurt ve avukatları ile Aytaş’ın ailesi ve avukatları katıldı. Kimlik tespiti ile başlayan duruşma, tanık olan Fatma Timurtaş ile Sıddık Karakoç hakkında çıkarılan “zorla getirilme tebligatı”na karşılık verilmediği ve adreslerinde bulunmadığından kendilerine tebliğ edilmediği belirtildi.

Ardından savunma yapan sanık Mehmet Akkurt, olayın meydana geldiği yerde çalışmaya bir ay önce çalışmaya başladığını dile getirerek, aynı oda da kaldıklarını ve aşırı samimiyetlerinin olmadığını iddia etti. Akkurt, “Benim bir kız arkadaşım vardı. Ben olaydan yaklaşık bir hafta önce bir arkadaşımın evine boyamaya gitmiştim. Bu sırada benim kız arkadaşım Fatma beni arayarak, kendisini telefonda birinin rahatsız ettiğini söyledi. Rahatsız ediyor, taciz ediyor, sapıklık ediyor dedi. Benim numaramı birisine verdin mi diye sordu. Bende niye vereyim diye söyledim. O da bana bu numarayı gönderdi. Ben bu numaraya kim olduğu yönünde mesaj attım. Cevap alamayınca aradım ama cevap vermedi. Daha sonraki aramalarımda da telefonu kapalıydı. Whatsapp’a bu numarayı eklediğimde numaranın maktüle ait olduğunu öğrendim. Ben şaşırdım ve şok oldum. O gün iş yerine akşam geldiğimde kendisine bu numarayı nerden aldığını sordum. Kendisi de rastgele çevirdiğini söyledi. Yalan söyleme bu benim sözlümün numarasıdır diye söyledim. Zannedersen kendisi ben yemeğe çıktığım sırada benim telefonumdan bu numarayı almış. Sen evli birisin şeklinde kendisini uyardım. Aramızda tartışma çıktı. Beni bileklerimden tutup yere yatırdı. Sonra Sıddık ve Zafer gelip bizi ayırdı. 10-15 dakika kavga etmiştik. Daha sonra vardiya saatimiz geldi ve işe çıktık. O da çıktı. Ben gece saat 00.30-01.00 saatleri arası maktülünde yemekhanede olduğu sırada iddianamede yazılı olduğu üzere herkes telefonunu saklasın diyerek, belki o anki psikolojimle küfür etmiş olabilirim. Sevdiğim kıza ağza alınmayacak mesajlar yazılmış şeklinde sözler söyledim. Herkes telefonuna mukayyet olsun deyince, onlar da uyardı. Bende sözlerimi kestim. Ben gece yarısında sonra çalışmadım” şeklinde ifade verdi.

Tanıklar verdiği ifadelerinde ise olay gününün akşamında Akkurt ve Aytaş arasından kaldıkları odada kavga çıktığını ve gece boyu da gerginliğin yaşandığını belirtti. Olayın tanıklarından Zafer Gündüzşahin ise, Aytaş’ın yakıldığı odanın yanındaki odada kaldığını ifade ederek, “Sabah biz işte geldik. Herkes kahvaltıdan sonra yatakhanesine gitti. Ben Yatakhanede kulaklık ile uğraşırken ‘yandım anam’ şeklinde yan taraftan bir ses geldi. Bende sanığın maktülü bıçakladığını zannederek, yan tarafa koştum. Kapının kilitli olduğunu gördüm. Anahtarında kapının üzerinde bize doğru olduğunu gördüm. Kapı kilitliydi, anahtar ile kapıyı açtım. Kapı kolu ile kapıyı açtığımda alev topu yüzüme geldi. Önce elektrik yangını olduğunu zannettim. Maktülün sağ tarafının, yüzünün yandığını gördüm. Ayakta çırpınarak, kendisini duvardan duvara vuruyordu. Üzerine battaniye gibi bir şey vardı. Kendimi aşağıya doğru eğdim. Ateşten korunmak istedim. Kendi odama doğru kaçtım. Kapı benim bıraktığım şekilde açık kaldı. Ben yangın var diyerek bağırdım” dedi.

Dava kapsamında ifade veren diğer sanıklar da aynı beyanları tekrar etti. İfadeler ardından duruşmayı 23 Şubat 2017 tarihine erteleyen mahkeme heyeti, Akkurt’un tutukluluk halinin devamına karar verdi. Aytaç’ın bağlı çalıştığı Üstünel Grup İnşaat Şirketi’nin davaya katılma talebi ise mahkeme heyeti tarafından “şirketin bundan zarar görmesi söz konusu olamayacağı” iddiası ile reddetti.

Adresinde bulunmayan ve Akkurt’un “kız arkadaşı” olarak ifadelerinde yer verdiği Fatma Timurtaş’ın zorla getirilmesi yönünde karar verildi.