DİYARBAKIR - Sur'daki yasak sırasında 104 gün boyunca mahsur kalan sivillerin yargılandığı davanın duruşmasında savunma yapan siviller, yaşadıkları işkenceyi anlattı. Sur'da yaşamını yitiren Fatma Ateş'in tutuklu kızı Sinem Ateş, "Sivil olduğumuz bilinmesine rağmen evimiz bombalandı. Sur'daki evimizde bulunduğumuz için suçlanıyoruz. Hem evimizi yıktılar hem annemi öldürdüler. Şimdi de müebbet ile yargılanıyoruz. Sur'da savaş suçu işlendi" dedi.
Diyarbakır’ın Sur ilçesinde ilan edilen sokağa çıkma yasağı esnasında 104 gün süren çatışmalar nedeniyle ilçede mahsur kalan ve aralarında kapatılan Dicle Haber Ajansı (DİHA) muhabiri Mazlum Dolan’ın da bulunduğu 32'si tutuklu 40 kişi hakkında açılan davanın ilk duruşması Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülüyor. 20 sanık hakkında "Devletin birliği ve bütünlüğünü bozmak" suçlamasıyla "ağırlaştırılmış müebbet", aralarında Mazlum Dolan'ın da bulunduğu 20 kişi hakkınsa ise "Örgüt üyesi olmak", "Örgüt propagandası yapmak" ve "Toplantı gösteri yürüyüşleri kanuna muhalefet" suçundan açılan davada sanıklar Kürtçe ifade verdi.
Tercüman aracılığıyla ifade veren sanıklar, Sur'da silahlı çatışmaya katılmadıklarını ve çatışmalar nedeniyle mahsur kaldıklarını belirterek, üzerlerine atılı suçlamaları kabul etmedi. Kürtçe savunma yapan Ahmet Karatay, "Benim evim Sur'da. 70 gün boyunca orada mahsur kaldım. Evime top mermisi isabet etti. 4-5 genç gelip beni kurtardı. Onlar sayesinde hayattayım. Üzerime atılı suçlamaları ve aleyhime olan beyanları kabul etmiyorum" dedi.
'POLİS BANA İŞKENCE YAPTI'
Tutuklu sanık Bedri Oğuz da, kalp ve tansiyon hastası olduğunu ifade ederek, "Polis ve savcılıkta ne ifade verdiğimi bilmiyorum" diye belirtti. Sur'dan çıktıktan sonra askerlerin kendilerini polise teslim ettiğini söyleyen Cengiz Abiş ise, "Polisler bana işkence yaptı. Arkadan kafama tekme attıkları için kendimden geçtim. Beni hastaneye kaldırdılar" şeklinde konuştu.
AVUKATI TUTUKLU OLDUĞU İÇİN SAVUNMA YAPAMADI
Tutuklu Dılşad Şengül, avukatı HDP İl Eşbaşkanı Cebbar Leygara’nın DTK soruşturmasında tutuklandığı için ifade veremedi. Mahkeme başkanının “Neden Sur'da kaldın?” diye sorduğu Emine Abiş ise, “Evim orada, orada doğup büyüdüm. 5 çocuğum var, tutuklu olduğum için çocuklarım ve ben mağdur durumdayız. Tahliyemi talep ediyorum" yanıtı verdi.
Sur'da atılan havan mermisi nedeniyle yaşamını yitiren Fatma Ateş'in eşi Fahrettin Ateş de, "Evime havan mermisi isabet etti. Eşim 13.30'da ağır yaralandı. Valiliğe söylememize rağmen saat 16.00'da geldiler. Üzerimdeki patlayıcı kalıntıları atılan havan mermisi nedeniyle üzerimde kalmış" diye belirtti.
Duruşmada söz alan avukat Muharrem Erbey, sanıkların teşhis tutanaklarının yasalara ve usule aykırı bir şekilde toplandığını belirterek, hukuka aykırı bir şekilde elde edilen delillerin dava dosyasında çıkarılmasını talep etti. Bazı sanıkların birbiri aleyhine verdiği ifadeler dolayısıyla menfaat uyuşmazlığı olduğunu aktaran avukat Muharrem Erbey, sanıklardan Bedri Oğuz'un müdafiliğinden çekildi.
Tutuklu sanık Baran Arslan'ın avukat Lezgin Baybaşin ise, müvekkilinin ifadesinin işkence ile alındığına dikkat çekti. Duruşma verilen öğle arasının ardından savunmalarla devam etti. Tercüman aracılığıyla Kürtçe ifade veren Seniha Sürer, 20 yıldır Sur'da yaşadığını ifade ederek, şunları aktardı: "Birinci yasakta Sur'dan çıktım ancak evimizin kapısı kırılmış ve eşyalarımız çalındı. Bu nedenle ikinci yasakta Sur'dan çıkmadım."
'EVİMİZDE BULUNDUĞUMUZ İÇİN SUÇLANIYORUZ'
Sur'da atılan havan mermisi nedeniyle yaşamını yitiren Fatma Ateş'in kızı Sinem Ateş de, aleyhine olan hususları kabul etmediğini söyleyerek, şöyle devam etti: "Ben tutuklandıktan sonra hakkımda ifade verilmiş. Bu ifadelerde çelişki var. Ben Sur'da doğdum. Yasak sırasında Sur'da olduğumuza dair ailelerimiz valiliğe dilekçe verdi. Sivil olduğumuz bilinmesine rağmen evimiz bombalandı. 1992 yılında köyümüz yakıldığı için Sur'a yerleştik. Buradaki ev dışında başka evimiz olmadığı için çıkmadık. Sur'da dünyada eşi benzeri görülmemiş bir uygulama yaşandı. Hem annem yaşamını yitirdi hem evimiz yıkıldı. Şu anda hiçbir şey kalmadı. Sur'daki evimizde bulunduğumuz için suçlanıyoruz. Annem evimize atılan bomba nedeniyle ağır yaralandı. Annem uzun süre ambulans gelmediği için kan kaybından öldü. Tutuklandığımız için annemin cenazesine katılamadık ve yasını tutamadık.
Hem evimizi yıktılar hem annemi öldürdüler. Şimdi de müebbet ile yargılanıyoruz. Sur'da savaş suçu işlendi. Mağdur edildik. Burada yargılananların çoğu sivildir. Yargılanmamız hukuki değildir. Böbrek rahatsızlığım olduğu için ameliyat olmam gerekiyor. Tahliyemi talep ediyorum."
'İŞKENCE NEDENİYLE RAHATSIZLANDIM'
Tutuklu İhsan Karatay ise Sur'da çıktıktan sonra ilk önce askerler ardından polisler tarafından işkenceye maruz kaldıklarını söyledi."Silahı başımıza dayayıp bize 'Sağlık raporu alırsanız sizi öldürürüz' dediler" diyen Karatay, "İşkence nedeniyle rahatsızlandım, kendimi kaybetti. Epilepsi hastasıyım. Cezaevinde yeterli tedavim yapılmıyor tahliyemi talep ediyorum" dedi.
'GAZETECİ KİMLİĞİMLE SUR'DA BULUNDUM'
Kapatılan Dicle Haber Ajansı'nın muhabiri Gazeteci Mazlum Dolan ise savunmasında, hakkındaki suçlamaları kabul etmeyerek, "İddianamede başkasına ait ifade ismimim altına yazılmış. Ben DİHA muhabiriyim. Benim evim Sur'da. Oraya gazeteci kimliğimle gittim. Fatma Ateş isimli teyzemin evinde kaldım. Ben buradan bağlı olduğum ajansa haber gönderiyordum. Bulunduğumuz ortamda patlayıcı kalıntıları olmaması imkansız. Suçlamaları kabul etmiyorum. Tahliyemi talep ediyorum" diye belirtti.
Tutuklu Remziye Tosun ile birlikte cezaevinde olan 3 yaşındaki kızı Beritan'nın duruşma salonunda oyun oynaması dikkat çekti.
Duruşma savunmalarla devam ediyor.