İHD ve TİHV Reina'da saldırıyı kınadı

ISTANBUL - İHD ve TİHV, 39 kişinin yaşamını yitirdiği Reina’nın önünde saldırıyı kınadı. Yapılan açıklamada, “İnsan hakları savunucuları olarak bir sorunun şiddet kullanılarak çözüleceğine asla inanmıyoruz. Sorunlar ancak tartışılarak çözülebilir” denildi.

İnsan Hakları Derneği (İHD) ve Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV), İstanbul Ortaköy'de 39 kişinin yaşamını yitirdiği Reina eğlence merkezi önünde saldırıyı kınadı. Açıklamada, "Reina katliamını lanetliyoruz. Ölüm değil yaşam istiyoruz " pankartı açıldı. Açıklama öncesi konuşan İHD Eş Genel Başkanı Eren Keskin, dernek olarak saldırıyı kınadıklarını belirterek, “Hiçbir sorunun şiddet ile çözülemeyeceğine inanıyoruz. Ve her türlü şiddet eyleminin karşısındayız” dedi.

İHD ve TİHV’nın ortak basın açıklamasını ise İHD Hukuk Komisyonu’ndan Gülseren Yoleri okudu. Yoleri, insan hakları açısından son derece kötü geçen 2016 yılının ardından, 2017 yılın ilk saatlerinde yaşam hakkına yönelik yeni bir saldırı yaşadıklarını hatırlatarak, saldırıyı kınadı.

‘YANLIŞLARIN TARTIŞILMASI ENGELLENİYOR’

Yoleri, tüm yaşanan saldırılarla hedefe konulanın sivil insanlar olduğunu belirterek, “Hiçbir silahlı çatışma, bu çalışmanın ardında yatan sosyal gerçekler tartışılmadan anlaşılamaz. Ancak üzerinde yaşadığımız coğrafya yönetenler ne yazık ki farklı fikirleri taşımasına izin vermiyorlar. Şiddetin geldiği noktada, yönetici güçlerin yanlışların tartışılması mümkün olmuyor, engelleniyor” diye konuştu.

‘NEFRET SÖYLEMİ İKTİDAR OLUYOR’

Resmi ideolojiden farklı düşünen ve düşüncesini ifade eden herkesin baskı altına alındığını vurgulayan Yoleri, “Nefret söylemi iktidar oluyor. Yeni yılın ilk saatlerinde gerçekleşen cihatçı saldırı bekleniyordu. İktidara yakındığı ile bilinen akit, milli gazete gibi gazeteler manşetlerinde böyle bir saldırıyı adeta önce de duruyorlardı” diyerek yandaş medyanın da bu saldırıda payı olduğunu söyledi.

‘İFADE ÖZGÜÜRLÜĞÜ TEMEL İHTİYAÇ’

Yoleri, şöyle konuştu: “İnsan hakları savunucuları olarak bir sorunun şiddet kullanılarak çözüleceğini asla inanmıyoruz. Sorunlar ancak tartışılarak çözülebilir. Şiddetin egemen olduğu coğrafyalar sözün yasaklandığı yerlerdir. Bu nedenle her türlü şiddete karşı, ifade özgürlüğünün, temel ihtiyaç olduğunu bir kez daha tekrarlıyoruz.”