'Paris'in aydınlatılmaması yeni katliamlara kapı açtı'

MERSİN - Paris’te 9 Ocak 2013’te öldürülen 3 Kürt siyasetçi kadından biri olan Leyla Şaylemez’i anlatan babası Cumali Şaylemez, katliamın aydınlatılmamasının yeni katliamlara kapı açtığını söyledi.

Fransa’nın Paris kentinde 9 Ocak 2013’te Kürt kadın siyasetçiler Sakine Cansız ve Fidan Doğan ile birlikte öldürülen Leyla Şaylemez, 1 Ocak 1989'da Mersin'de dünyaya gelir. Diyarbakır’ın Lice ilçesine bağlı Esenler Köyü’nden kan davası nedeniyle 1978 yılında Mersin’e göç etmek zorunda kalan 8 çocuklu ailenin dördüncü çocuğu olan Leyla Şaylemez’in Avrupa yolculuğu 9 yaşında iken babası Cumali Şaylemez’in Almanya’da çalışıyor olması nedeniyle başladı. Almanya’da Kürt Kültür Enstitüsü’nde folklor dersleri almaya başlayan Şaylemez, bir taraftan da okula gidip ve yeni bir hayat ile tanışıyordu.

Almanca ve İngilizce eğitim alan Şaylemez, her iki dili de çok iyi kullanabildi. 18 yaşına geldiğinde Avrupa’nın birçok ülkesinde siyasi çalışma yürüttü. En son siyasi çalışmalar için gittiği Paris’te Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) ile bağlantısı olduğu iddia edilen Ömer Güney isimli şahıs tarafından Sakine Cansız ve Fidan Doğan ile birlikte öldürüldü.

‘HASRETİNİ ÇEKTİĞİM TOPRAKLARA YETİŞTİM’

Şaylemez’i anlatan babası Cumali Şaylemez, kızının küçük yaşlarından itibaren bir arayış içinde olduğunu belirtti. Baba Şaylemez, Leyla’yı anlatırken “Leyla’nın sürekli ‘Neden buradayız? Neden yeni bir dil, neden bu dili anlamıyoruz?’ şeklindeki soruları gün geçtikçe kafasında çoğalıyordu. Bu arayış onu özgürlük dağlarına kadar götürdü. Özgürlük için savaşan gerillaların içine kadar götürdü. Bir gün telefon açtı ve dedi ki ‘Özlediğim hasret çektiğim o topraklara yetiştim.’ Ama 2 yıl Medya Savunma Alanlarında kaldıktan sonra rahatsızlığı nedeniyle geri gelmek zorunda kaldı. Yeteneği vardı. Arkadaşları bunu fark etmişti ve yeteneğini kullanması ve sağlık sorunlarını atlatması için Avrupa’ya dönmesine karar vermişti. Almanya’da farklı alanlarda çalışma yürütmesinin ardından en son Paris’e gitmişti. Paris’e gitmesinin ardından 4 ay geçmişti ki katliam gerçekleşti” diye konuştu.

“O’NUN İÇİN SAKİNE CANSIZ İDOLDÜ’

“O’nun için Sakine Cansız bir idoldü” diye sözlerine devam eden baba Şaylemez, “Onunla (Sakine Cansız) birlikte çalışma yürütmek onun için çok anlamlıydı. Katliamın yaşandığı gün beraberlerdi ve Almanya’ya geleceklerdi. Ancak katliam yaşandı ve gelemediler. Katliamın yaşandığı gün ben tesadüfen Mersin’deydim. Ancak kimse duymadı. Katliam gündüz saatlerinde oluyor. Ancak gece saatlerinde haberimiz oldu. Ben katliamdan habersiz Mersin’den Almanya’ya gittim. Almanya’da eve gittiğimde evde bir kalabalık vardı ve ben yaşlı ve rahatsız olan anneme bir şey olduğunu düşündüm. Leyla’nın başına bir şey gelmiş olacağı aklımdan geçmedi. Oturdum aradan 10 dakika geçti. Haberim olmadığını anladıklarında bir arkadaş Leyla ve arkadaşlarının katledildiğini bana zorlanarak söyledi. Bunun üzerine acil olarak Paris’e geçtik. Zaten sonrasını da tüm kamuoyu biliyor" dedi.

KATLEDİLMESE 2013 NEWROZ’UNA KATILACAKTI

Leyla’nın halkına bağlı olduğunu ve her zaman Kürt halkının yaşadığı topraklara hasret yaşadığını belirten baba Şaylemez şöyle devam etti: “Leyla Amed’i Lice’yi görmedi hiç. Özlemi vardı her zaman. Birlikte 2013 yılındaki Amed Newroz’una gitmek için sözleşmiştik ama Newroz’a yetişemeden bu katliam yaşandı. Amed’i görmek en büyük hayaliydi. Görememişti. Ne Amed’i ne Lice’yi. Görmemesinin sebebi de devletin sebep olduğu bilinçsizlik mi diyeyim, insanların bilinçsizliği mi diyeyim bilmiyorum ama yaşanan kan davası ile ayrıldığımız içindi. Keşke bu kavgalar hiç olmasa, Kürtler o zaman bilinçlenseydi de Kürtler yerlerini yurtlarını terk etmek zorunda kalmasaydı. Yerini yurdunu terk etmek zorunda kalıp birkaç sene uzak kaldıktan sonra farkına varıyor insan bu bilinçsizliğin. Ama özgürlük savaşının yoğunlaşmasının ardından insanlar birbirini sevmeye başladı. Kavgalarının anlamsız olduğunu görmeye başladı."

‘LEYLA’NIN ÖZLEMİNİ GİDERMEK İSTİYORUZ’

Bu bilinçsizliğin yarattığı yıkım nedeniyle Amed'in Leyla’nın içinde büyük bir özlem olarak kaldığın aktaran baba Şaylemez,"Bu özlem onda Kürtlerin birleşmesi ve bir araya gelmesi için mücadele verilmesi gerektiği fikrini daha fazla güçlendiriyordu. Bu biraz da Leyla’yı büyük bir arayışın içine sokuyordu. Şimdi bunlardan bahsederken bile utanıyorum. Bu kadar anlamsız bir şeyden dolayı çocuklarımızı topraklarına, halkına hasret bir şekilde yaşamaya mahkum ettik. Bu yaşananlardan dolayı cenazesini bile köye götüremedik. Mersin’de defnetmek zorunda kaldık. Bu özlemini en azından bu şekilde giderebilirdik ama yapamadık. Ancak şu anda olmasa bile bir barış ortamının yakalanması ile birlikte Leyla’nın cenazesini Mersin’den Amed’e götürmek istiyoruz” dedi.

'FRANSA KÜRTLERDEN ÖZÜR DİLEMELİ'

Devamında 3 Kürt kadınının katledilmesine ilişkin soruşturmanın tek faili Ömer Güney'in davanın duruşması görülmeden yaşamını yitirmesine dair konuşan baba Şaylemez, şunları söyledi: "Soruşturma hakimleri ile iki defa bir araya geldik. İlk olarak 2013 yılının Haziran ayında bir araya geldik. İkinci görüşmemiz ise 2015 Mayıs ayında gerçekleşti. İlk buluşmamızda hakimler bize örgüt içi bir çatışma üzerinde durduklarını söylediler. Ancak ilerleyen süreçte ikinci görüşmemizde ise kendilerinin de bunun bir iç mesele olmadığı kanısına vardıklarını söylediler. Ve hakimler bu katliamın Kürt karşıtı bir yapı tarafından işlendiği kanısına vardıklarını bize bildirdiler. Gelinen noktada soruşturma yürüten hakimlerde Fransız yetkililer de bu katliamın bir iç çatışma olmadığını gördüler. Ancak bütün Kürt halkını zan altında bıraktılar. Bunun için çıkıp özür dilemeleri gerekmektedir.

Başından beri korkum bu davanın başlamadan bitirilmesiydi. Yaşanan olgular faktörler bizi o noktaya getirdi. Üstünü kapatmaya çalışacakları düşüncesi başından beri biz de hakimdi. Ve en sonunda biz buna doğru geldik. Bunu daha önce soruşturma hakimine de sorduk. Bu davanın üstünün örtülmek istendiğini. Ömer Güney’in tek fail olduğunu ve cezaevinde olduğunu dile getirdik. Hasta olduğunu defalarca bildirdik. Ancak hakimler çalıştıklarını söyleyerek, 14 ayrı dosyanın masanın üstünde olduğunu bize söylediler. Ömer Güney’in ortadan kaldırılmak istenebileceğini, dosyanın kapatılmak istenebileceğini söylememiz karşısında bize her şeyin olabileceğini ifade etmekle yetindiler."

‘BELGELERİN YARISI KARALANMIŞTI’

Dosyaların olduğunu ancak ortada bir netice olmadığını söylediklerinde kendilerine “Bütün yoların Ankara’ya çıkıyor" dendiğini belirten Şaylemez, "Ankara’da MİT binasına gittiğini ancak MİT binasının kapısında durduğunu söylediler. Ancak bu olay Paris’in ortasında güpegündüz oluyor Fransız istihbaratının bilgisi olmaması imkansız. Güney’in nasıl geldiği, katliamı nasıl yaptığı kimlerle ilişki içinde olduğunu sorduk. Hakimler Fransız istihbaratının 22 yaprak belge gönderdiği bize aktarıldı. Ankara’dan da bilgi istendiği aktarıldı. Ancak Fransız istihbaratının gönderdiği belgelerin her birinin yarısına yakınının karartıldığını aktardılar. Karalanan kısımlar neden karartıldı? Davayı çözecek isimler geçiyor ki karartılar diye düşünüyoruz. Türkiye’den istenen bilgilere de Türkiye cevap vermedi zaten. Türkiye istenen belgelere karşı Fransa’dan topladıkları belgeleri istedi. Türkiye’nin bu katliam ile alakası olduğunu Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da bir mitinginde itiraf etmiş ve MİT içindeki FETÖ’cülerin yaptığını iddia etmişti. Demek ki MİT ile bir alakası var bu katliamın. Madem parmağı var ve itiraf ediyorsunuz ve FETÖ’nün parmağı olduğunu söylüyorsunuz o zaman mahkemeye cevap verin” dedi.

‘KATLİAM AYDINLATILSAYDI YENİ KATLİAMLAR YAŞANMAZDI’

Kürt kadınlarının katledilmesinin aydınlatılmamasının Fransa’da başka katliamlara yol açtığını kaydeden baba Şaylemez, “Ancak geldiğimiz süreçte görüyoruz ki yaşananlar işin farklı boyutlara ulaştığını gösteriyor. Kürtlerin gözünde Fransız istihbaratı da bu katliamdan sorumludur. Fransa Devleti can güvenliklerini sağlayamadığı için onlarda sorumludur. Fransız istihbaratında bu olayın nasıl yaşandığına dair tüm bilgiler mevcuttur bunları açıklaması gerekiyor. Fransız istihbaratı eğer o gün bu bilgileri paylaşmış olsaydı, bu katliamı aydınlatsaydı bugün Paris’te Fransa’da yaşanan DAİŞ katliamları belki de engellenebilirdi. Bu katliamın aydınlatılmaması yeni katliamlara kapı açtı” ifadelerini kullandı.

Ahmet Kanbal - dihaber