İSTANBUL - Silivri Cezaevi'nden tahliye edilen TUAD Eşbaşkanı Arif Yılmaz, işkence ve keyfi sevklerin had safhada olduğunu belirterek, özellikle Silivri 9 No'luda İmralı uygulamalarının devreye sokulduğunu söyledi.
Kasım ayında çıkartılan Kanun Hükmünde Kararname (KHK) Tutuklu Aileler ile Dayanışma Derneği’nin (TUAD) kapatılmasının ardından derneğin Eşbaşkanı Arif Yılmaz da çıkarıldığı mahkeme tarafından "Örgüt propagandası yapmak" iddiası ile tutuklanarak Silivri 5 No'lu Cezaevi'ne gönderilmişti. Tutukluların sesi olmaya çalışırken kendisi de tutuklu olan Yılmaz, yaklaşık bir ay kaldığı cezaevinde tahliye edildi. Yılmaz cezaevlerinde yaşanan hak ihlallerine dikkat çekerek, hasta tutukluların tedavisinin yapılmadığını söyledi.
Daha önce siyasi partide çalışma yürüten ve 2011'deki "KCK" adıyla yapılan operasyonlarda tutuklanıp 3 yıl cezaevinde kalan Yılmaz, cezaevinde kaldığı süre içerisinde yaşanan hak ihlallerinden kaynaklı TUAD’a yer almaya karar verdiğini söyledi.
'TUTSAKLAR ÇIPLAK ARAMAYA MARUZ KALIYOR'
Cezaevinde hak ihlallerinin "çözüm süreci"nin bitmesi ile birlikte arttığına işaret eden Yılmaz, “İçerideki tutsaklara dönük de yeni bir saldırı konsepti devreye konuldu. Akla gelebilecek her türlü baskı devreye sokuldu. Örneğin sürgünler sırasında çok ciddi halk ihlalleri yaşandı ve yaşanıyor. Arkadaşlar bir zindandan diğer bir zindana sürgün edilirken yeni götürüldükleri zindanlarda çıplak aramaya maruz kalıyorlar. Tutsak, çıplak aramayı kabul etmezse işkenceye maruz kalıyor, darp ediliyor. İstisnasız bütün zindanlardan bu uygulama var. Zaten tutsaklar çıplak aramayı onur kırıcı bir yaklaşım olarak gördükleri için kabul etmiyorlar, reddediyorlar. Onlar da çıplak aramada dayatma yapıyorlar ve aslında bunla işkence yapmanın zemini oluşturuyorlar” dedi.
‘BİR TUTSAK BİRKAÇ DEFA SÜRGÜN EDİLİYOR’
Son süreçte 5-6 ay içerisinde bir tutuklunun defalarca başka cezaevlerine sevk edildiğini dile getiren Yılmaz, “2-3 defa sürgün edilen yüzlerce, binlerce kişi var. Devlet siyasi tutsakları nereye koyacağını, nereye taşıyacağını, nerde bırakacağını bilmiyor. Örneğin Kırıkkale’den, Tekirdağ’a sürgün ettiğini Tekirdağ’dan Bandırma’ya sürgün edebiliyor. Çok inanılmaz bir sürgün furyası var. 5-6 ay gibi bir süreçte 3-4 sürgün yiyen tutsaklar var. Bu sürgün esnasında çok ciddi darp etme, işkence etme var” diye konuştu. Bunlarla birlikte diğer hak ihlallerine de değinen Yılmaz, “Geçmişte ayda bir olan açık görüş, iki ay da bire çıkartılmış durumda. Telefonlar 2 haftada bir yapılmakta. Geçmişte ortak alan vardı. Bu bir haktır, ama birçok cezaevinde bu uygulanmıyor. Dolayısı ile aile görüşlerinden tutalım, iletişimlere kadar, mektuplara el konulmasına kadar, bir çok hak ihlali yaşanıyor. Yine gazeteler, dergiler verilmiyor ve kitaplara sınırlamalar getirilmiş vaziyette. Tamamen keyfi muamelelerle karşı karşıya olan bir durumdan yaşanıyor” dedi.
SİLİVRİ 9 NOLUDA İMRALI UYGULAMASI
Silivri 9 No’lu Cezaevi'nde çok özel bir uygulamanın olduğunu ifade eden Yılmaz, Cezaevi'nin F Tipi tarzında yapıldığını ve 2’li, 3’lü hücrelerin olduğunu söyledi. Silivri 9 No’lu Cezaevi'nde avukat görüş saatlerinde bile bir kısıtlamanın olduğunu dile getiren Yılmaz, “Başka bir cezaevinde bir tutuklu ile görüşme şartları gece 24.00'a kadarsa, hükümlüler ile mesai saatleri içerisinde oluyor. Ama Silivri 9 Nolu'da öyle değil. Orada nasıl ki aile görüş günü ve saati varsa avukatlara da böyle bir sınırlama getirilmiş. Bu esasen İmralı’da getirilen Çetin Arkaş ve Nasullah Kuran‘dan sonra böyle bir uygulamaya gidildi. Aslında İmralı’daki özel uygulamanın aynısı bu arkadaşlar şahsında Silivri 9 Nolu’ya da getirildi. Daha sonra oradaki tüm siyasi tutsaklara uygulanmaya başladı” dedi.
Kaldığı Silivri 5 No’lu Cezaevi'nde birçok hasta tutuklu olduğunu hatırlatan Yılmaz, hasta tutukluların kaldığı bir ay içerisinde revire dahil çıkartılmadığı vurgusu yaparak tedavilerin yapılmadığına dikkat çekti.