İSTANBUL - 12 Eylül askeri darbe döneminde gözaltına alındıktan sonra kendisinden bir daha haber alınamayan Hüseyin Morsümbül’ün çocukluk arkadaşı Turabi Kişin, "Yanında top oynadığımız alay daha sonra Hüseyin’i götürüp, gözaltında işkenceyle öldürme alanı oldu" dedi.
Kayıp yakınları ve insan hakları savunucuları gözaltında kaydedilenlerin akıbetlerinin açığa çıkartılması ve faillerin yargılanması için yıllardır mücadelelerini sürdürüyor. 80’li ve 90’lı yıllarda birçok kişi gözaltına alınarak kaybedilirken bunlardan birisi ise "Gözaltında kayıp gerçeği" ile tanıştığı 12 Eylül askeri darbesinin ilk günlerinde henüz 19 yaşındayken askerler tarafından gözaltına alındıktan sonra tüm girişimlere rağmen kendisinden bir daha haber alınamayan Hüseyin Morsümbül.
‘HÜSEYİN BURADA YOK’ DENİLDİ
Morsümbül, Bingöl'deki evine 18 Eylül 1980 akşamı asker ve polisler tarafından düzenlenen operasyon sonucu gözaltına alındı. Morsümbül'ü sormak için karakola giden ailesine ise, "Kısa bir süre sonra Hüseyin geri gelir" denildi. Ertesi gün evine dönmeyen Morsümbül'ün hakkında endişelenen ailesi bu kez Bingöl Tugay Komutanlığı'na gitti, ancak "Hüseyin burada yok" cevabını aldı. Bunun üzerine farklı bir karakola giden aile, Morsümbül'ü sorduklarında,"Hüseyin burada" cevabını aldı ama görüşme talep ettiklerinde ise tekrar "Hüseyin burada yok" yanıtıyla karşılaştı. Kısa bir süre sonra Morsümbül’ün evine tekrar bir baskın yapıldı ve bu baskında babası gözaltına alınarak işkenceye uğradı.
ANNE, BABA DA GÖZALTINA ALINDI
Baba Hanifi Morsümbül serbest bırakıldıktan sonra bu kez anne Fatma Morsümbül gözaltına alındı. Hanifi ve Fatma Morsümbül, o dönem yüzbaşı olan Durmuş Coşkun Kıvrak tarafından hakarete maruz kaldı. Çocuklarını ilk kaybedildiği günden itibaren arayan Morsümbül ailesi devletin yoğun baskısı nedeni ile İstanbul’a göç etmek zorunda kaldı. Göç ile birlikte aile, Hüseyin Morsümbül'ün akıbetini açığa çıkarmak amacıyla mücadeleye başladı. Çocuklarını kaybettikleri Bingöl’de ruhları ve akılları kalan aile, 2000’li yıllarda tekrar Bingöl’e döndü. Anne Morsümbül her ne kadar Bingöl’e dönse de zaman zaman İstanbul’a gelip Cumartesi Anneleri oturuma katılarak mücadelesini sürdürmeye devam etti. Ancak, Anne Morsümbül'ün ömrü, "Oğlumun bir kemiğini bulsaydım bir ömür sırtımda taşırdım" dediği oğlunun kemiklerine kavuşmaya yetmedi ve 72 yaşında 26 Aralık 2016 günü yaşamını yitirdi.
Hüseyin Morsümbül’ün çocukluk arkadaşı Turabi Kişin, Morsümbül ailesi ile anılarını anlattı.
‘ONA SOSIN ANA DERDİK'
Fatma Morsümbül’e "Sosin Anne" dediklerini kaydeden Kişin, ortaokula gitmeye başladığı 1974-75 yıllarında Morsümbül ailesini tanımaya başladığını söyledi. Kişin, “Bingöl’ün Karer diye bir bölgesi var. Bu bölgenin 9 Alevi köyü var. Fatma Ana da Darebi’dir. Bingöl’de ortaokula başlarken komşuyduk. Ben başka bir yerde öğrenciydim. Annem, babam köydeydi. Bu nedenle beni her gördüğünde Fatma Ana bana yemek verirdi. Bana hep değer verirdi. Hep, 'Bir şeye ihtiyacın var mı? Bir sıkıntın var mı?' diye sorardı” dedi.
‘KORUYAN BİR YANI VARDI’
Komşuluk ilişkileri ile birlikte oğlu Hüseyin Morsümül’ü ve diğer çocukları tanımaya başladığını söyleyen Kişin, “Hüseyin bizden birkaç yaş büyüktü. Köyden gelmiştik. Şehir hayatına yabancıydık. Bingöl’de ağırlıklı olarak Sünni kesimlerden oluşuyor. Biz Alevi olduğumuz için Sünni çocukların bizim üzerimizde baskısı oluyordu. Yer yer eziyet etme dövme gibi girişimler olurdu. Hüseyin bu konuda bizi koruyan bir yaklaşımı vardı. Engel oluyordu. Bize baskı uygulayan çocukları uyarırdı. Zaten onula birlikte göründüğümüzden dolayı mahalledeki çocuklar ondan çekindikleri için bize de fazla dokunmazlardı. Bir sıkıntı olduğunda bir sorun olduğunda Hüseyin’e söylerdik. O da hemen bir şekilde müdahale ederdi. O konuda biraz koruyan bir yanı vardı. Sakin bir kişiliği ve bizi koruyan bir özelliği vardı” dedi.
‘TOP OYNADIĞIMIZ ALAYDA İŞKENCE EDİLEREK ÖLDÜRÜLDÜ’
Mahallede misket oynadıklarını ve Hüseyin'in de zaman zaman gelip oyunlarına dahil olduklarını ifade eden Kişin şunları söyledi: “Hemen mahallenin bitişiğinde askeri alayın sınırları vardı. O askeri alay tel örgüler ile mahalle arasında boş bir alan vardı. Biz orayı futbol sahası olarak kullanılırdık. Top oynuyorduk orada. Ben yaşça küçük olduğum için genelde beni kaleye koyarlardı. Kalede olurdum. Hüseyin de oynardı. Yanında oyun oynadığımız alay daha sonra Hüseyin’i götürüp, gözaltında işkence ile öldürme alanı oldu. Biz o alanda başka oyunlar da oynuyorduk.” 12 Eylül darbesinde Hüseyin Morsümbül’ün gözaltına alındığını ifade eden Kişin, o dönemde birçok kişinin gözaltına alındığını ve bunun kaygı verdiğini dile getirdi. Morsümbül’ün kaybedilmesi ile ailenin sarsıldığını kaydeden Kişin, “Yaşıyorsa ona ulaşmak, yaşamıyorsa cenazesi nerededir diye hep bir çaba içindeydiler. Aile cenazesinin peşine düşmesin diye sürekli bir baskı uygulanıyordu” dedi.
‘DURMUŞ KIVRAK ZALİMLİĞİ İLE BİLİNİYORDU’
Kişin, o dönemde yüzbaşı olan Durmuş Kıvrak’a ilişkin de konuşarak, “12 Eylül kayıplarından dolayı darbe komisyonu tarafından çağırılıp kendisi ile de konuşuldu. O dönem Bingöl ve çevresinde bütün karanlık işleri devlet Durmuş Kıvrak üzerinden yürütüyordu. Kendisini gördüm. Çocuktum. Darbe olmuştu. Bizim köye bir grup asker geldi. Beni ve bir köylüyü askerlerin önünde bir tür kalkan olarak kullanıp karşı köye kadar götürmeye çalıştılar. Uygulamaları ile zalim olduğu o dönem herkesin ağzındaydı. Durmuş Kıvrak’ın gözaltına aldığı insanın hayatından herkes endişe ediyordu. Hüseyi’nin hayatının son bulmasında Durmuş Kıvrak’ın ismi hep geçti” diye ifade etti.
Aile ile hiçbir zaman bağlarının kopmadığını da ifade eden Kişin, İstanbul’a geldiğinde de kendilerini ziyaret ettiğini ve her ziyaret ettiğinde anne Morsümbül’ün "Bir yerden bir haber var mı?" diye sorarak oğlu Morsümül’ü aradığını söyledi.