İSTANBUL - Uğur Mumcu, Metin Göktepe ve Hrant Dink anısına İstanbul'da gerçekleştirilen “İfade Özgürlüğü Sempozyumu” AİHS ve ifade özgürlüğü tartışmaları ile devam etti.
Öldürülen gazeteciler Uğur Mumcu, Metin Göktepe ve Hrant Dink anısına İstanbul Taksim Intercontinental Hotel'de gerçekleştirilen “İfade Özgürlüğü Sempozyumu”, AİHS ve ifade özgürlüğü oturumu ile devam etti. Prof. Dr. Köksal Bayraktar’ın yönettiği oturumda Prof. Dr. Osman Doğru, Yrd. Doç. Dr. Tolga Şirin ve Av. Duygu Köksal konuştu.
Oturumda ilk olarak söz alan Doğru, “İfade özgürlüğü nasıl bir hak?” sorusuna cevap vererek, “Bireyin kendiliğinden kullandığı bir hak mı yoksa iradesi ile kullandığı bir hak mı? Temel ihtiyaçlarımız var bunları gidermediğimiz zaman yaşamı sürdüremeyiz. Bunlardan bir tanesi de ifade özgürlüğüdür” dedi.
Ardından konuşan Avukat Duygu Köksal ise, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin ifade özgürlüğüne dair verdiği kararlara değindi. Köksal, ifade özgürlüğünün nispi bir hak olarak görüldüğünü söyledi.
TÜRKİYE'DE İKİLİ POLİTİKA UYGULANIYOR
Yrd. Doç. Dr. Tolga Şirin ise, AİHM’in Ataman Grubu kararına atıfta bulunarak, 2911 sayılı “gösteri yürüyüşleri kanunu”na değindi. Şirin, AİHM’in Ali Güneş kararında ise toplantı yürüyüşlere müdahalesinin uygun görmediğini ve gösteri yürüyüşlere müdahalenin işkence olduğunu söyledi. Şirin, daha önce işkence kapalı kapılar ardında yapılıyordu ama bu kararla işkencenin el-ayağa düştüğünü ifade etti. 2911 sayılı gösteri yürüyüşleri kanununun “barışçıl eylemler” ile “barışçıl olmayan eylemler” arasında bir ayrım yapmadığının altını çizen Şirin, gösteri yürüyüşlerin zamanla sınırlandırılamayacağını dile getirdi. 2911 sayılı gösteri yürüyüşleri kanunu ve 2559 sayılı polis vazife ve salahiyet kanununun toplamının ihlal oluşturduğunu vurgulayan Şirin, Türkiye’de gaz kullanımı mevzuatına ulaşmanın ayrı bir sorun olduğunu kaydetti. Şirin, Türkiye’de “hakkı olanı yapana ceza”, “hakkı ihlal edene ise cezasızlık” şeklinde ikili bir politika izlendiğini dile getirdi.
Konuşmaların ardından bu gün sona eren sempozyum yarın "Toplumsal bir talep olarak ifade özgürlüğü" ve "İfade özgürlüğü bağlamında ayrımcılık" konularının tartışması ile devam edecek.