Surp Kevork Manastırı’nın etrafına tel örgü çekildi

ELAZIĞ - Elazığ'da 6'ncı yüzyılda inşa edilen tarihi Surp Kevork Manastırı, uzun yıllar uğradığı tahribatlar sonucu yok olmak üzereyken, etrafı tel örgülerle çevrilerek kaderine terk edildi.

Elazığ merkeze bağlı Şahinkaya (Khulevank) köyünde 6'ıncı yüzyılda inşa edilen tarihi Surp Kevork Manastırı yıllardır uğradığı tahribata rağmen ayakta durmayı başardı. Köyün yukarı kısmında kilisesi, hamamı, yetimhanesi ve mezarlığı ile geniş bir arazide kurulan manastır Anadolu’nun kültürel zenginliğini yansıtıyor.

HAMİDİYE ASKERİ TAHRİP ETMEYE BAŞLADI

Kurulduktan sonra uzun yıllar yüzlerce öğrencinin eğitimine ev sahipliği yapan manastır, 1915 Ermeni Soykırımı’nın ardından uzun süre bölgeye gelen göçmenlere de ev sahipliği yaptı. İttihat ve Terakki döneminde Bitlis'ten bölgeye gelen Hamidiye Kışlası askerlerinden Sadık Erzen'e verilen manastır, zamanla tahrip edilmeye başlandı. İlkin kışla askerleri tarafında define olduğu gerekçesiyle defalarca kazılan manastır, tüm tahribatlara rağmen ayakta kalabildi.

‘MANASTIR KORUMAYA ALINMADI’

Bahçesinde bulunan çok sayıda dev meyve ağaçları ile görenleri büyüleyen manastır bahçesi, 1983 yılında tescillenir ancak korunabilmesi için hiçbir girişimde bulunulmaz. 1990'lı yıllara kadar bahçesinde taştan yapılma oturakların yazın vazgeçilmezleri olduğunu belirten köylüler, bu tarihten sonra askerlerce yayılan bahçede define olduğu yönündeki iddialar üzerine kilise de yoğun bir tahribatın yaşandığını anlattı. Manastırda bulunan dev yazılı belge ve kitabelerin çevreden gelen insanlarca içerisinde altın olduğu gerekçesiyle kırılıp atıldığını belirten köylüler, tüm girişimlerine rağmen manastırın koruma altına alınmadığını söyledi.
Köylülerin anlatımına göre, 1990'lı yılların ardından defalarca manastırın bahçesine giren iş makineleri ile kilise binası dışındaki tüm yapılar ve mezarlık kazılarak yok edildi.

'DUVARDAKİ MOTİFLERİ SÖKÜP KIRDILAR'

Define avcıları tarafından içerisi defalarca kazıldığını anlatan köylüler, Kilise’nin duvarında 1990’lı yıllara kadar üzerinde dev haç işaretleri ile bir kişinin at üzerinde bir resminin bulunduğunu ancak bunun da kilisenin yok olmasını isteyen kimilerince sebepsiz yere sökülüp kırıldığını söyledi. Etrafındaki yapılardan tek bir eser dahi kalmayan manastırda, sadece geriye kalan Kilise'nin ise kolonları çatlamış, içerisinin ise altı üstüne getirilmiş halde. İçerisine yazılamaların da yapıldığı kilise de büyük oranda kazı çalışmalarının yapıldığı görülüyor.

Manastırın önünde 81 yıl önce yapılan çeşme ise halen duruyor.


35 YILDA SADECE TEL ÖRGÜLERLE ÇEVRİLDİ

Tarihi mirasın korunması yolunda Çevre ve Kültür Varlıklarını Koruma Vakfı (ÇEKÜL) tarafından yapılan başvurunun ardından çeşme, havuz ve su kuyusunun yer aldığı alan Elazığ Belediyesi ve Arkeoloji ve Etnoğrafya Müzesi tarafından tescillendi. Tescillenmesinin üzerinden geçen 35 yıla rağmen hiçbir çalışma yapmayan bu kurumlar, 22 Haziran 2016 tarihinde bir günde tel şeritlerle çevirerek yeniden kaderine terk edildi.

MANASTIRIN TARİHÇESİ VE İMARI

Efesli Jan’ın 688 tarihli “Doğulu Azizlerin Yaşamı” adlı kitabında tarihi yapının 6’ncı yüzyılda yapıldığından bahsedilir. Yine Manastırın Jamadun (Cemaat yeri) girişinin eşiğindeki bir taşta Arap öncesi Suriye sanatı süslemelerinin işlendiği bir kirişin olduğu bilinir. Manastır, haç planlı kubbeli bazilika formundadır. Kalker taşının harçla birleştirilerek örülen moloz taşlardan yapılan manastırda kıymetli ruhaniler yetişmiş ve değerli el yazıları saklanmıştır. 1255 yılında Piskopos Mikael tarafından tadilat görmüş, 1839’da tekrar yenilenirken kutsal eşyalar bulunmuştur. 15 odası olan manastır kompleksi bahçe ve meyve ağaçları ile çevrili olup birçok tarlaya sahipti.

Sekiz sütun oluşan kilise de tabanda da üç kubbe bulunur. İçi 30 adım uzunluğunda 10 adım genişliğindedir. Kilise 1514’te Melkon, tarafından restore edildiği bilinir. Yine Manastır’ın 1839’da, daha sonra 1870’de Arpi’li Hacı, Abuçekh’li (Apçağa-Kemaliye) KasparAmirayn ve 1890’da Agın’lı (Kemaliye) KevorkMisanyan tarafından onarıldığı belgelenmiş. Yine tarihi kaynaklarda 1895 yılından sonra ise Manastır’ın Gareban Gülbekyan’ın isteği ve Union Derneği’nin yardımıyla yetimhane olarak kullanıldığı yazıyor.

Müjdat Can - Nuri Akman / dihaber