İSTANBUL- İhraç edilen Prof. Dr. Melek Göregenli, 12 Eylül’de öğrenci olduğunu ve hocaları üniversiteden atılırken destek verdiğini belirterek, “Aradan 30 yıl geçmiş ve şu hale bakın. Kuşaktan kuşağa gelen zulüm mü diyeyim" şeklinde konuştu.
Ocak ayında öldürülen gazeteciler Uğur Mumcu, Metin Göktepe ve Hrant Dink anısına İstanbul Taksim Intercontinental Hotel'de gerçekleştirilen “İfade Özgürlüğü Sempozyumu” 2’inci gününde de devam etti. Sempozyumun bugünkü ilk bölümünde, “İstikşafi Görüşmeler” adlı kısa filmin gösterimi yapıldı. Filmin gösterimi ardından moderatörlüğünü avukat Ayşegül Tansen’in yaptığı “Toplumsal bir talep olarak ifade özgürlüğü” konulu oturama geçildi.
Oturuma Prof. Dr. Doğan Kuban, Yrd. Doç. Dr. Alper Kırklar ve Prof. Dr. Melek Göregenli konuşmacı olarak katıldı.
Son çıkarılan Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile görevinden ihraç edilen
Prof. Dr. Melek Göregenli, ifade özgürlüğü ile cehalet arasında bağ kurarak çok tuhaf günlerden geçildiğini belirtti. Hukukta ifade özgürlüğünün geldiği anlamla sosyal psikolojideki anlamının farklı olduğunu söyleyen Göregenli, psikolojideki ifade özgürlüğünün insan hakları ve demokrasi ile ilgili olduğunu ifade ederek, “İfade özgürlüğü, gasp edildiğinde veya politik hak olarak yok edildiğinde en çok kullanılıyor. Bana sorarsanız ifade özgürlüğünün çok daha yaygın işlevlerinin olduğunu düşünüyorum. Bu kavramın bir toplumu anlatan gruplar arası hiyerarşiyi etkileyen bir işlevi olduğunu düşünüyorum. İfade özgürlüğünün kullanılmaması ve önündeki sınırlar o toplumun nasıl bir tasavvuru olduğunu gösteriyor. Özgür Gündem yazarlarının, Cumhuriyet yazarlarının, düşünürlerin cezaevlerinde olması bize bu güne özgü bir şeyi göstermiyor” dedi.
‘ARADAN 30 YIL GEÇMİŞ ŞU HALE BAKIN’
12 Eylül’de öğrenci olduğunu ve hocaları üniversiteden atılırken destek verdiğini söyleyen Göregenli, kendi ihracını da hatırlatarak, “Aradan 30 yıl geçmiş ve şu hale bakın.Kuşaktan kuşağa gelen zulüm mü diyeyim. Bu da geçecek diye teselli ediyorum ama bu o kadar da kolay geçmeyecek. Bu iyimser bir gözle bakmak anlamına geliyor. Geçmeyecek aslında bunu kabul etmek gerekiyor. Ülkedeki hukuksuzluklar geçecek gibi değil. Bunlar toplumu inşa etmede çok önemli bir konu” diye konuştu.
‘İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ İKTİDARLAR TARAFINDAN BELİRLENİYOR’
İfade özgürlüğünün düşünce ve ifade etme biçimleri arasında çok önemli bir bağı olduğunu ve toplumda kullanılması biçiminin de iktidarlar tarafından belirlendiğini ifade eden Göregenli, ifade özgürlüğünün sınırlandığı alanların da “amalar” ile başladığına dikkat çekti. “Önümüzde günlerde iktidar dilindeki nefret söylemi haritası çıkaracağım” diyen Göregenli, şöyle devam etti: “İfade özgürlüğü hakkı ve onu savunmak nasıl bir toplum hayal ettiğimizle ilgili. 2013 yılında bir araştırma yapmıştım. 135 hakim ve savcı adayı ile 17 tane hakim ve savcı ile görüşmeler yaptım ifade özgürlüğü konusunda. Hiç biri ifade özgürlüğü var demedi. Şu çıktı ortaya. İfade özgürlüğü bağlamında insan hakları konusu en düşük skor aldıkları konu idi. Öğrencilerin skorlarından daha düşük skorlar almıştı hakim ve savcılar. ‘Devlet kendini korumak için ifade özgürlüğünü sınırlayabilir’ diye bir ifade vardı. ‘Devletin bir hafızası var ve o hafıza unutulmadığı sürece ifade özgürlüğü de olmaz’ demişlerdi. Doğru.”
Panel, Prof. Dr. Doğan Kuban ve Yrd. Doç. Dr. Alper Kırklar'ında ifade özgürlüğü ile ilgili yaptığı konuşmaların ardından sona erdi. Sempozyum, ifade özgürlüğü bağlamında ayrımcılık nefret söylemi ve nefret suçları oturumu ile devam ediyor.