Nuh’tan bu yana ayakta!

ŞIRNAK - “Kürdistan’ın temeli Botan’dır, Şırnak’tır” sözleriyle bu topraklardaki tanıklığını anlatan 71 yaşındaki Yusuf Güleş, kenttin tarih boyunca yakılıp yıkılmasını da buna bağlıyor. Güleş amca, “Her taşın, her ağacın, her dağın bir anısı var, kan dökülmüş” diyor ve soruyor: “Nasıl gidelim başka memlekete?”

Botan, Nuh Tufanı’nın ardından insanlığın yeniden başladığı yer olarak kabul edilir. Kutsal kitaplarda yer alan efsaneye göre tufan ardından Nuh’un gemisi Cudi Dağı’nda karaya oturur ve bugüne ulaşan insanlık burada yaşam bulur, yayılır tüm dünyaya. İnsanlığa hayat veren bu topraklar tufanın durulduğu yer olmasına rağmen büyük tufanlar geçirir. Tarih boyunca büyük savaşlara beşiklik eden Şırnak ve Botan tarihinin en büyük yıkımlarından birini 1992 yılında yaşar. İlk olarak baharın gelişi, yeniden doğuş olarak kutlanan Newroz Bayramı’nda kana bulanır sokaklar. Genç, yaşlı, çocuk 41 kişi can verdi bu topraklarda. Henüz yaralar sarılmadan, topraktaki kan kurumadan dönemin OHAL Valisi Ünal Erkan, Şırnak’ı pilot bölge olarak ilan eder.

Aynı yılın Ağustos ayında çevrilir kentin etrafı. 44 saat boyunca kesintisiz top atışları yapılır, evler yıkılır, şehir tümden yakılır. O dönem medyaya “PKK’liler Şırnak’ı bastı” diye lanse edilse de kent ahalisi gerçeğin böyle olmadığını yıllarca haykırdı. 95 insan yaşamını yitirdi, binlerce insan bu topraklardan göçüp gitmek zorunda kaldı.

‘KÜRDİSTAN’IN YÜKÜ AĞIRDIR’ DEDİLER AMA…

O günlerin tanıklarından olan bir çınarı andıran 71 yaşındaki Yusuf Güleş, kimi zaman boğazı öfkenden ve acıdan düğümlenerek, kimi zaman da gözleri uzaklara dalarak anlatıyor hem o günleri hem de bugünü. Gözleri uzaklara daldıkça sanki bir kez daha o günleri yaşar gibi anlattı Yusuf amca. Kürt halkının özgürlük mücadelesinin başladığı yıllarda kendilerine “Kürdistan’ın yükü ağırdır” denildiğini ancak her şeye rağmen bu yükü yüklenmekten kaçınmadıklarını ve ellerinden geldiği sürece direneceklerini dile getiren Yusuf amca, Şırnak yakıldığı vakitte Dehlabî (Özveren) köyünde olduklarını ancak köylerin de zaten ateş altına alındığını anlatıyor.

44 SAAT BOYUNCA SALDIRI ALTINDA KALDI

Şırnak’ın dört bir taraftan sarıldığını, kentin birçok noktasında tank ve zırhlı araçların yerleştirildiğini ve top atışlarının yapıldığı dile getiren Yusuf amca, şöyle devam ediyor: “Sabaha kadar biz sığınaklarda saklanıyorduk ama üzerimize sürekli toplar yağıyordu. Şırnak o zaman 44 saat boyunca büyük bir saldırı altında kaldı. 95 insan bu saldırılarda yaşamını yitirdi.”

Yusuf amca, insanların saldırılar sırasında ilk olarak kendilerine saldıranların kimler olduğunu anlayamadıklarını ve sürekli olarak “Kimdir bizi öldüren?” diye haykırdıklarını birileri de “Xusro ağa bizi öldürüyor” diye yanıt verdiklerini belirtiyor.

YÜRÜRSENİZ…

Saldırılarda insanların katledilmesine rağmen sadece Şırnak’ın değil çevredeki köy ve beldelerin de ayaklandığını ve kentin etrafında toplandıklarını dile getiriyor Yusuf Amca ve şunları ekliyor: “Biz de toplanıp Afet Evleri’nin yakınlarına geldik. Önümüzü tank ve panzerler kesti; Nereye gidiyorsunuz dediler. Biz de dedik; biz Şırnak’a gideceğiz. Yürürseniz binlerce insan ölür diye tehdit edildik.”

Yusuf amca, yaşananlardan sonra o yıllarda bir kısım Şırnaklının göç yollarına düştüğünü kendisinin de Cizre’ye gittiğini ancak iki yıldan fazla dayanamadığını ve topraklarına döndüğünü söylüyor.

‘ŞIRNAK YENİLMEYİNCE EVLERİ YIKTILAR’

Tüm bu geçen zamana ve acılara rağmen Botan’ın direnişten vazgeçmediğini, birçok kazanım elde ettiğini dile getiren Yusuf amca, “Sonra böyle saldırdılar şehrimize. Yenilmediğini görünce de kepçelerle yıktılar. Birkaç aydır Şırnak içindeki savaş durdu ama bu müteahhitler, bu evlerin önünde durup yıktılar” diyor.

Şimdi sarf edilen “yeni şehir” söylemlerine de inanmadığını, bu tarihi kentin yok edilmek istendiğine dikkat çeken Yusuf amca, şunları anlatıyor: “Kürdistan’ın temeli Botan’dır, Şırnak’tır. Doğrudur, özgürlük mücadelesi bu kentte başlamadı ama başladıktan sonra bu kent bu mücadelenin köprüsü oldu. Bir yerde bir savaşçı ölseydi ilk Şırnak giderdi, bir yerde savaş başlasaydı ilk Şırnak giderdi. Biz Cudi’ye, Gabar’a, Herekol’a, Besta’ya komşuyuz. Bu dağların tüm yükünü de Şırnak omuzladı. Ajanlar da bunu biliyordu ve Ankara’ya giderek, ‘Kürdistan’ın temeli Şırnak’tır, Botan’dır. Eğer Şırnak yıkılırsa o zaman Kürtler gider’ dediler. Tüm bu sebeple saldırdılar bu kenti yıktılar.”

Yusuf amca, kentin yeniden inşasının 10 yılı bile bulabileceğini ancak halkın devletin engel olmaması durumunda kenti 2 yılda inşa edeceğini söylüyor ve devam ediyor: “Ancak insanların bir küçük bir barınak yapmasına bile izin vermez. O durumda biz hep birlikte, birbirimize destek vererek yeniden kurarız kentimizi. Bu yüzden biz bu kadar zorlanıyoruz.”

‘NASIL GİDELİM BAŞKA MEMLEKETE?’

Yusuf amca, “Ben burada nefes alabiliyorum. Biz hiçbir zaman kendi topraklarımızı bırakmayacağız. Atalarımızın topraklarıdır. Biz topraklarımızı ve davamızı da son nefesimize kadar bırakmayacağız. Her taşın, her ağacın, her dağın bir anısı var, kan dökülmüş” diyor ve soruyor: “Nasıl gidelim başka memlekete?”

Dicle Müftüoğlu - dihaber