'12 Eylül'de de yargılandım, Kürt sorunu çözülseydi bu kadar kan akmazdı'

DİYARBAKIR - “KCK” Ana Davası"nda savunma yapan DBP eski Diyarbakır İl Eşbaşkanı Ali Şimşek, 12 Eylül döneminde de aynı gerekçeler yargılandığını hatırlatarak, “Tarih, haksızlığa karşı çıktığımız için yargılandığımızı gösterdi. Kürt sorunu demokratik çözüme kavuşsaydı, bugün bu kadar kan akmazdı” dedi.

Diyarbakır merkezli 2009 yılında Gülen cemaatinin planlamasıyla başlatılan "KCK" operasyonları sonucu aralarında Demokratik Toplum Kongresi (DTK) eşbaşkanları Hatip Dicle, Leyla Güven, Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Eş Genel Başkanı Kamuran Yüksek ile tutuklu belediye eşbaşkanları Fırat Anlı ve Ahmet Türk'ün de bulunduğu 156 Kürt siyasetçi hakkında açılan "KCK Ana Davası"nın 68’nci duruşmasına Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesi'nde devam etti. Dava kapsamında yargılanan Kürt siyasetçilerden DBP Diyarbakır eski İl Eşbaşkanı Ali Şimşek, Nadir Bingöl ve Turan Genç’in getirildiği duruşmada, dava avukatları da hazır bulundu.

‘DOSYAYI AÇAN SAVCI ÖRGÜT ÜYESİ OLMADIĞIMIZI SÖYLEDİ’

Duruşma, “Örgüt yöneticisi” ile suçlanan Ali Şimşek’in savunmasıyla başladı. Kürtçe savunmada yapan Şimşek, şunları söyledi: “Her şeyden önce davanın 10 yıldır devam etmesinden dolayı, o dönem gelişen olayları tam olarak hatırlamıyoruz. Bilindiği gibi bu iddianameleri hazırlayanlar bugün Gülen Cemaatinden dolayı tutuklu bulunuyor. Bunların tutukluluk nedenlerinden biri ‘KCK’ dosyasını hazırlamaktır. Bu dosyayı hazırlayanlarda bu dosyanın gerçekliğine inanmamaktadır. Dosyanın hazırlanmasında yer alan dönemin savcısı Ahmet Karaca vardı. Zaman zaman yaptığımız siyasi çalışmalardan dolayı hakkımızda açılan soruşturmalardan dolayı, kendisine ifade verdiğimiz oldu. Karaca’nın kendisi bize, ‘Sizin örgüt yöneticisi olmadığınızı biliyoruz ama bizim sistemimize uymadığınız için soruşturma açıldı’ dedi. Bu nedenle bu dosyayı hazırlayanlarda bizim örgütle ilişkimiz olmadığını iyi bilmektedir.”

’12 EYLÜL’DE DE AYNI GEREKÇELERLE YARGILANDIM’

“30 yıldır siyasi çalışmalar yürütüyorum. 12 Eylül darbesinde de, bugün Ortadoğu’da Kürtlere karşı yapılan haksızlıkların karşısında durduğum için yargılandım ve yıllarca cezaevinde kaldım. O dönem KCK yoktu ancak bize yönelik suçlamalar aynıydı” diye devam eden Şimşek, “O zamanda Kürtlere karşı yapılan haksızlıklara karşı demokratik mücadele yürütüyordum. Tarih, haksızlığa karşı çıktığımız için yargılandığımızı gösterdi. Kürt sorunu demokratik çözüme kavuşsaydı, bugün Ortadoğu’da bu kadar kan akmazdı. Bugün gelinen noktada eğer bir birine komşu ülkeler, insanların başını kesiyor ise, bu Kürt sorununun çözüme kavuşturulmamasındandır. Çözümsüzlük nedeniyle halen derin dış güçler halkların iradesini ayaklar altına almaktadır” dedi.

Türk, Kürt, Alevi ve Sünni halklarının bir birlerine karşı sorunu olmadığını vurgulayan Şimşek, şöyle devam etti: “Ancak bu anlayış bu sorunu bu aşamaya getirdi. Geldiğimiz nokta çok önemlidir. Türk-Kürt kardeşliğinin birbirinden kopuş ya da birbiri ile ortak yaşam tercihi noktasına gelmiş durumda. Umudumuz Türk-Kürt halklarının demokratik temelde kardeşliği oluşur. Ancak iktidarlar buna izin vermemekte ve çözümsüzlük politikaları geliştirmeye devam etmekte.”

‘SİYASİ ÇALIŞMALARIM KÜRT-TÜRK KARDEŞLİĞİ İÇİN’

Şimşek, şunları söyledi: “Cumhuriyet’in kuruluşundan bu güne iktidarların esas politikaları, içerde düşman yaratma temelindedir. Buna artık yeter diyoruz. Çünkü bu politikalar beraberinde büyük acılar getirmeye devam ediyor. Ateş düştüğü yeri yakar, halkların artık bu büyük acılara tahammülü kalmadı. Bu nedenle kalıcı bir barış için bugüne kadar mücadele ettiğim gibi, bundan sonra da üstüme düşen her şeyi yapmaya devam edeceğim. Bugüne kadar yürüttüğüm bütün siyasi çalışmalar, demokratik bir şekilde Türk-Kürt kardeşliği içindi.”

‘DOSYAMDA OLMAYAN TANIK BEYANLARINDAN DOLAYI TUTUKLU KALDIM’

Kendisine yönelik suçlamaların aslı olmayan bir gizli tanık beyanı olduğunu da vurgulayan Şimşek, “Siyasi çalışmalarım, örgüt çalışmaları olarak görülerek dosyalar hazırlandı. Bunun hazırlanması da art bir niyet ile gerçekleştiği açık bir şekilde ortada. İlk olarak ‘Padişah’ isimli gizli tanık beyanlarından dolayı 5 yıl boyunca tutuklu kaldım. Ancak bununla ilgili dosyamda tek bir cümle yok. Yeni ortaya çıkan gizli bir tanık, benim hakkımda hayali beyanlarda bulunmakta. Herkesin uydurabileceği iddialar bunlar. Heyet bundan 7 yıl öncesini bana sorsa, hatırlamam mümkün değildir. Ben neler yaşadığımı hatırlamazken, dosyamda olmayan gizli bir tanık benim hakkımda beyanlarda bulunakta” diye konuştu.

‘OLSAYDI SAVUNURDUM’

Bilgisayar bilmediği halde internete girdiği ve pasaportu olmadığı halde yurtdışına çıkmakla suçlanan Şimşek, hakkındaki iddiaları şöyle cevapladı: “Başta belirttiğim gibi örgüt üyesi değilim. Hiçbir yasadışı örgüt ile ilgim yok. Böyle bir ilişkim olsaydı, açık bir şekilde savunurdum. Dosyada beni doğrular niteliktedir. Yeni hazırlanan dosyada, üye olmadığım ancak yardım ettiğim iddia ediliyor. Örgütün hiyerarşi yapılanmasının üyesi olan birinin bu hiyerarşi içinde olması gerekiyor. Bu hiyerarşi yapı içerisinde bana ayrılan bir yer dosyada da bulunmamakta. Zaman zaman internet ortamından takip edildiğim ileri sürülüyor. Hazırlanan dosyada böyle bir delil varsa, diğer iddialarda doğrudur. Bu iddialar asılsızdır, teknik bilgim olmadığından dolayı bilgisayar kullanmasını bilmiyorum. Yurt dışına giderek örgüt ile ilişkilerde bulunduğum iddiası var. Pasaport sahibi olmadığım gibi, yurt dışına giriş çıkışım gerçekleşmedi. DTP döneminde seçim çalışmalarım örgüt çalışması olarak görülüyor. Bunların doğruluk payı yoktur. Bütün faaliyetler siyasi çalışmalar ve seçim çalışmalarıdır. Sorgulanması gereken benim siyasi çalışmalarım değil, hakkımda bu iddiaları hazırlayanların art niyetidir. Telefon ve ortam dinlemelerine göre hakkımdaki iddialardan bir diğeri ise, gözaltına alınanlara avukat temin etmemdir. Partimize (DTP) başvuran ailelerin talebi üzerine avukatları arayarak bilgi aldım. İl Başkanı yardımcısı olduğum bir dönemde bunları yapmak zorundayım. Bunlar neden suç olarak sayılıyor.”

‘KCK BAŞLI BAŞINA BİR ÖRGÜTTÜR’

Şimşek sözlerini şöyle sonlandırdı: Sorunların çok olduğu bir ortamda siyasi çalışmalar yürütüyoruz ve bu çalışmalarımız şiddet olarak yansıtılıyor. Yaşanan gelişmeler sırasında yaptığımız basın açıklamaları bulunuyor. Aynı dönemde KCK’nin de açıklamaları oluyor. Yaptığımız açıklamalar KCK ile benzer olabilir ve çakışabilir. Ancak bu KCK üyesi olduğumuz veya ilgimiz olduğu anlamına gelmez. KCK başlı başına bir örgüttür. Biz siyasi bir partiyiz. Açıklamalarımızda bu temeldedir. Yaşadığımız acılar ve Ortadoğu’da var olan durumun sona ermesi, demokratik temelde halkların kardeşliği için bu davanın çözüme katkı sunacağını düşünerek karar vermenizi istiyorum.”

‘KCK ALGI OPERASYONUDUR’

Daha sonra savunmada bulunan avukat Serdar Çelebi, şüphelilerin sanık olduğunu belirterek, “‘KCK” operasyonlarının algı operasyonu olduğunu ve bunun Yüksek Yargı tarafından mahkemeye yazılı olarak gönderildiğini kaydetti. Operasyonların, Gülen Hareketi’nin Kürt sorununun kendi açısından çözümü için düzenlendiğini dile getiren Çelebi, “İddianameleri hazırlayanların cezaevinde olmasına rağmen, davanın devam ediyor olması bizleri düşündürüyor” dedi.

‘MÜVEKKİLİMİN ÜYESİ OLDUĞU TEK ÖRGÜT DTP’DİR’

İddianamede, “DTP’nin yaptığı basın açıklamasına katılması ve burada açıklama yapması, yapılan açıklamada ‘Silahların susması ve demokratik bir çözümün sağlanması’nı talep etmesi” ile birlikte katıldığı diğer 35 basın açıklamasının suç sayılmayacağını ifade etti. Çelebi, “Müvekkilimin üyesi olduğu tek örgüt, DTP gibi siyasi partilerdir” diyerek beraat talebinde bulundu.

‘KCK KUMPASTIR’

İddianamelerin, Gülen Cemaati tarafından hazırlanmış kumpas olarak değerlendiren avukat Mehmet Emin Aktar ise, “İddianameleri hazırlayanların 15 Temmuz’da silahlı örgüt olduğu ortaya çıktı. Bu çerçevede devam eden bu davada, ya Kürtler eşit yurttaş değildir, ya da Kürt oldukları için özgürlüklerini kısıtladık denilmeli” diye konuştu.

Ergenekon ve Balyoz davalarının kumpas olması durumunda “KCK”nin de kumpas olduğunu ifade eden Aktar, “Ya Kürtler yasal sistemin dışında tutulacak ya da birlikte yaşam kararı verilecek. Bu dava ile Kürtlerin yasadışı devlet olduğu amaçlanmıştır. Müvekkilim Şimşek’in demokratik temelde yürüttüğü siyasi çalışmalar kriminal olarak nitelenemez” diyerek beraat talebinde bulundu.

Ara verilen duruşmaya öğenden sonra devam edecek.