10 yıldır adalet aranıyor- DOSYA 3

İSTANBUL - 10 yıldır Hrant Dink’in faillerinin ortaya çıkarılması için adalet nöbetinde olan Dink’in arkadaşı gazeteci Ümit Kıvanç, Dink davasının Türkiye’nin bu koşullarda çözülme ihtimalinin olmadığını söyledi. Cinayetin sorumluluğunun belli kişiler üzerine yıkılmaya çalışıldığına dikkat çeken Kıvanç, “AKP dahil bu işin içerisinde herkes var” dedi.

Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink’in katledilmesinin üzerinden 10 yıl geçse de, faillerin ortaya çıkarılması için başlatılan adalet nöbeti devam ediyor. 10’uncu yılında davanın gelmiş olduğu aşamayı Dink dava avukatlarından Hakan Bakırcıoğlu, Dink’in arkadaşlarından gazeteci Ümit Kıvanç ve Nor Radyo Genel Yayın Yönetmeni Diren Cevahir Şen değerlendirdi.

Dink cinayetinde sorumluluğu olan devlet görevlileri hakkında yaptıkları suç duyurusunun 21 Mayıs 2014 tarihinde Bakırköy 8. Ağır Ceza Mahkemesi, 1 Temmuz 2014 tarihinde Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) 16 Temmuz 2014 tarihinde Adalet Bakanlığı ve 17 Temmuz 2014 tarihinde de Anayasa Mahkemesi (AYM) Dink cinayetine iştirak eden devlet görevlilerinin etkin bir şekilde soruşturulmaları ve yargılanmalarına yönelik karar verilmesini Bakırcıoğlu, “Bu kararlar ile birlikte ve bu kararlar sonrası devlet görevlilerinin şüpheli sıfatı ile ifadeleri alınmaya ve deliller toplanmaya başlandı. Bu gelişmeler sonrası 27 devlet görevlisi hakkında Dink cinayetinden ötürü iddianame düzenlendi. Bu dava önemli bir davadır” diye konuştu.

‘DELİLLER YENİ DAVALAR AÇILMASINI ZORUNLU HALE GETİRDİ’

Bakırcıoğlu, Dink davası Türkiye’nin hukuku için ne ifade ettiğine yönelik ise, “Hrant Dink’e yönelik 2004 yılıının Şubat ayında bir linç kampanyası başlatıldı ve linç cinayetin işlendiği 19 Ocak 2007 tarihine değin de sürdü. Cinayete doğru gitmekte olan süreçte yaşananlar Hrant Dink’in yaşamını korumakla yükümlü devlet görevlilerinin tanıklığında gerçekleşti. İstanbul Başsavcılığı 2015 Kasım ayında, cinayet günü cinayet mahallinde Ogün Samast’ı gözlemleyen, takip eden ve örgütlü yapı içerisinde olduğu değerlendirilen İstanbul İl Jandarma Komutanlığı görevlilerinin olduğuna delil ve emareler bulunduğunu beyan etti. Bu bilgi ve deliller Hrant Dink cinayetinde yeni davalar açılmasını ve açılan davalarda ciddi cezalar verilmesini zorunlu hale getirmekte. Elbette ki hukukun varlığı ve devamlılığı için bu zorunlulukların karşılanması gerekliliği bulunmakta” değerlendirmesinde bulundu.

Davanın cinayetten 9 yıl sonra açılmasını hatırlatan Bakırcıoğlu, “Dava 9 yıl sonra 2015 yılında açılmasına rağmen davanın açılması elbette önemli bir gelişmeydi. İstanbul 14.Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davada duruşmalar arda ardına belirlenen tarihlerde ve haftada 4 gün yapılmakta. Ulaşılamayan sanıkları dışında tutacak olursak Ali Fuat Yılmazer’in sorgusu dışında tüm diğer sanıkların sorgusu yapıldı. Ali Fuat Yılmazer’in de 16 Ocak, 17 Ocak ve 20 Ocak tarihlerinde sorgusu yapılacak. İstanbul 14.Ağır Ceza Mahkemesinin davayı mümkün olan en kısa sürede tamamlamaya çalıştığı görülmekte” dedi.

‘AYM’YE YAPTIĞIMIZ BAŞVURU KABUL EDİLMELİ’

Bakırcıoğlu, bundan sonra davanın hangi yönde ilerleyeceğine dair ise, “İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı cinayete giden süreçte yaşananları, cinayete giden süreçte yaşananlar ile cinayet arasındaki bağı dikkate almalı, bu süreçte rol alan kişi ile kurumları kapsayacak şekilde etkin bir şekilde soruşturma yapmalı ve elbette ki cinayeti işleyen örgüt tüm boyutları ile açığa çıkarılmalı ve iddianame düzenlenmeli. Haklarında kovuşturmaya yer olmadığına karar verilen görevliler ile Veli Küçük, Kemal Kerinçsiz, Oktay Yıldırım ve diğerleri hakkında Anayasa Mahkemesine (AYM) yaptığımız başvuru kabul edilmeli. Anayasa Mahkemesinin bu başvurumuzu kabul etmesi ciddi şekilde hatalı ve hukuka aykırı olan bu kararı hükümsüz hale getirecek ve yeni davalar açılmasını sağlayacaktır. Bu belirttiğimiz hususlar gerçekleşir, açılan davalar da İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen dava ile birleştirilir ise ancak bu durumda Dink cinayetinde bütünlüklü bir yargılamanın yapılması olanaklı hale gelecektir” diye konuştu.

ADALET NÖBETÇİSİ KONUŞTU

10 yıldır Hrant Dink için “Hrant için, adalet için” şiarıyla adalet nöbeti tutan Dink’in arkadaşlarından gazeteci Ümit Kıvanç ise davada bir ikilemin olduğunu dile getirerek, “Biz ilk zamanlarda bir şeyleri dile getirdik, ama dinleyen olmadı. Bugün ise davanın geldiği aşamaya baktığımız zaman sanki olması gerekenler oluyormuş gibi. Ama başka bir amaçla buraya geldiği için buradan da ne çıkacağını bilemiyoruz. Muhtemelen de çok parlak bir sonuç çıkmayacak. Baştan beri bu olayın devlet içi organizasyonu olduğunu dile getirdik. Bugün ortaya çıkan hemen hemen ne varsa ilk dönemlerde söylediğimiz şeylerdi” dedi.

Cinayetin sorumluluğunun belli kişiler üzerine yıkılmaya çalışıldığına dikkat çeken Kıvanç, “Bu olayda onlar yalnız değil ki... Ramazan Akyürek bu olay içerisinde ilginç bir figür. AKP dahil bu işin içerisinde herkes var” diye konuştu.

‘BİR KOALİSYON VAR’

Kıvanç, Dink davasının Türkiye’nin bu koşullarda çözülme ihtimalinin olmadığını söyledi. Kıvanç, hakikatin ortaya çıkması için çok daha farklı şeylerin sorulması ve sorgulanması gerektiğini ifade etti. Davanın Gülen Cemaati ile ilişkilendirilmesini ise Kıvanç, “Sanki vaktiyle bahsedilen Ergenekoncular hiç olmamış, bütün kötülükleri FETÖ’cüler yapmış, başka da kötü kimse yok gibi gösteriliyor. Bizim bildiğimiz bir devlet var. Ergenekon diye bahsedilen şey 10 bin faili meçhulün sorumlusu olarak ifade ediliyor. Burada bir koalisyon var. Şimdi de bu koalisyon var” dedi.

‘DİNK CİNAYETİ TEK BAŞINA ÇÖZÜLEMEZ’

Dink cinayetinin tek başına çözülemeyeceğini dile getiren Kıvanç, “Bu cinayetin tek başına çözülebilmesi için Türkiye’de bizim şu ana kadar birlikte hiç yaşamadığımız bir hukukun olması gerekiyor. Bugün Türkiye’de belli başlı güçler kimler? Bunlardan hangileri bu cinayetin çözülmesini ister. Muhalefetin bir kesimi bile bu cinayetin çözülmesini istemez. Garo Paylan’ın durumu ortada” dedi.

Türkiye’de Ermeniler için bir şeyin değişmediğini vurgulayan Kıvanç, “Her zaman aynı riskler altında yaşamaya devam ediyorlar. Ermeni lafı hala küfür. Biz böyle bir ülkedeyiz” ifadesinde bulundu.

‘BİRBİRİMİZİ SEVMİYORUZ’

Kıvanç, “Hrant Dink Türkiye için çok şey ifade ediyordu. Bu toplumun ruhunu ve maneviyatını bozan çok ağır bir yükten onurlu bir şekilde kurtulabilenin yolunu gösteriyordu. Bizler griyi sevmiyoruz. Tartışmayı sevmiyoruz. Türkiye’deki herkes için geçerli bu. Birbirimizi sevmiyoruz. Herkes taraf olmak istiyor. Ermeni gibi bir faktör aslında çoğunluğun işine geliyor. Bunun karşılığı da var. ‘Şeytanlaştırmak’ diğer kesimlerin de hoşuna gidiyor. Hrant gibi insanlar bu denklemleri bozan insanlardır. Onun için rahatsız ediyor” dedi.

Kıvanç, Türkiye’de “tekçi” bir zihniyetin hakim olduğunu ve kendisi dışında kalanları kabullenemediğini söyledi. Kıvanç, “10’uncu yılında anmaya gideceğiz vurulduğu yere. Öyle bir ülke ki burası birine merhaba desen bile siyasi eylem olabiliyor. Kaç defa herkese gittik ve gelin buraya dedik. Bu bir vicdan meselesidir. Günlük siyasetten daha öte bir şeydir” dedi.

Kıvanç, 19 Ocak günü insanları Agos Gazetesi önünde yapılacak anmaya katılmaya çağırdıklarını dile getirdi.

ŞEN: NE YAPILMAYA ÇALIŞILIYOR

Yayın hayatına “Dünyanın tüm sesleri birleşin!” sloganıyla devam eden Ermeni halkının sesi Nor Radyo Genel Yayın Yönetmeni Diren Cevahir Şen, Dink davasının 10 yıldır devam eden yargılamanın “Gelinen aşama sorumluların hesap vermesinden çok çok uzakta olunduğunu göstermektedir. Hrant'ın katledildiği dönemki vali, emniyet müdürü hiç mi sorumlu değildir? Neden idareciler yargı önüne çıkarılmamaktadır? 10 yıldır sadece tetikçinin ve onun ağabey dediklerinin birbirlerini suçladıkları bir yargılama sürecine tanık oluyoruz. Ne yapılmaya çalışılıyor? Hrant'ın asıl katillerini biz biliyoruz. Mahkeme ise avukatların taleplerini görmezden geliyor. Dönemin tüm idarecilerinin ifadeleri alınmalı, cinayet emrini verenler hala sokakta geziyor çünkü” dedi.

‘AKP SUÇUN ORTAĞIDIR’

Dink davasının Gülen Cemaati ile ilişkilendirilmeye çalışılmasına ise Şen, “FETÖ denilen şey şunun şurasında 2 yıldır bu ad ile anılmakta. Meseleyi yalnızca Fethullaçılarla sınırlamak, iktidarın, AKP'nin kendi sorumluluğunu başkalarının üzerine yıkmak istemesinden başka bir şey değildir. FETÖ'yü ihya eden kimdir? AKP kandırıldık diyerek işin içinden sıyrılabilecek midir? AKP bizzat suçun ortağıdır. Yıllardır can ciğer olup da bir günde nasıl işin aslına eriliyor? FETÖ cinayetin tam ortasında ise AKP de onunla birliktedir. Karşımızda sorumluları yargılama niyeti olan gerçek bir adalet yok” diye konuştu.

BİTTİ

Yasin Kobulan - dihaber