MARDİN - Yasağın ve yıkımın devam ettiği Nusaybin’de insanlar, yıkılacak anlamına gelen “Y” harfinin konulduğu evlerinin yıkılmaması için gün boyu nöbet tutuyor. Eski komşularıyla bir araya gelerek evlerini izleyen Nusaybinliler, bir umut da olsa kepçelerin mahalleden çıkmasını beklerken, çocuklar ise tüm hengâmeye rağmen molozların bulunduğu bölgeyi birer oyun alanına çeviriyor.
1990’lı yıllarda köyleri yakılıp yıkılan birçok yurttaş için yaşam alanı olan Mardin’in Nusaybin ilçesinin Kanika, Kışla, Yenişehir, Abdülkadirpaşa, Dicle ve Fırat mahallelerinde 315 gündür devam eden yasak ile birlikte yıkım da sürüyor. Mahallelerin büyük bölümü yıkılırken, yıkım için sırada bekleyen evlerin sahipleri de her gün sabahtan akşama kadar bölgede nöbet tutuyor.
Evleri Fırat Mahallesi’nde olan ve şimdi kentin farklı mahallelerinde ikamet eden yurttaşlar, sabahın erken saatlerinden itibaren tel örgülerin yakınına gelerek beklemeye başlıyor. Kimileri tüm aile bireyleri ile gelirken, bekleyenler arasında 80 yaşlarındaki yaşlıdan henüz yeni doğmuş bir kaç aylık bebeğe kadar rastlamak mümkün. Günlük ihtiyaçlarını yanlarında getiren Nusaybinliler, tüm günlerini tellerin etrafında kepçenin hareketlerini izleyerek geçiriyor. Kepçelerin yürek kanatan sesleri yükselirken, yan yana kenetlenen Nusaybinliler, anılarının bir bir yıkıldığına şahitlik ediyor.
GERİYE MOLOZLAR KALDI
Bir taraftan her gün sıra sıra evler yıkılırken diğer taraftan da yıkılan molozların arasındaki demirler ayıklanıyor, kepçelerle yuvarlak toplar haline getirilerek, TIR’lara yükleniyor. Demirlerinden ayrılan molozlar da başkaca TIR’lara yüklenerek son sürat mahalleden çıkartılıyor. Daha önce 40 bini aşkın kişinin barındığı bölgede şimdi ise sayılı ev, moloz yığınları ve kepçelerden başka bir şey görünmüyor.
‘TEL ÖRGÜLERİN İÇİNDEKİ HERŞEY YIKILACAK’
Her gün yeni bir hareketliliğin yaşandığı bölgede gezen mühendisler, merkezden aldıkları emirler doğrultusunda, yeni kararlar uyguluyor. Mühendisler tarafından, son olarak hasar tespiti sırasında az hasarlı olarak belirlenen evlere dahi yıkılacak anlamına gelen “Y” harfini konuluyor. Bu haberin duyulması üzerine telleri aşarak içeri giren halk, neden bu yazının konulduğunu sorduğunda ise, “Ankara’da genel müdürler tel örgülerin içindeki herşey yıkılacak diye haber yolladılar. Ancak bugünlerde bu evleri yıkmayacağız. Yıkım devam ederse zaten hepsi yıkılacak” yanıtını alıyor.
Anlık gelen haberlerle umuda kapılan ve gerisin geri yaşadıkları üzüntü ile baş başa kalan insanlar bir taraftan da eski komşularıyla bir araya gelerek eski günleri yad ederken diğer yandan da yakından takip ettikleri dünyadaki gelişmeleri tartışıyor.
KUCAĞINDA ÇOCUĞUYLA EVİNİN AKIBETİNİ GÖZLÜYOR
Kucağında bebeği ile bekleyen Hatice de, “Bu bebek yasak başlamadan karnımdaydı. Bütün herkes ‘çık mahalleden düşük yapacaksın’ diyordu. Son güne kadar kaldım sonra da çıkmak zorunda kaldım” diye yaşadıklarını anlatıyor. Hatice şimdi ise, kucağında çocuğuyla bir umut, evini gözlüyor.
Süren sohbetlerin arasında 70 yaşlarındaki Naife isimli bir kadın söze başlıyor, “Bizim ikinci kez evimiz yıkılıyor. Köyümüzü yaktıklarında da üzerimizdeki elbiselerimizle çıkmıştık şimdi de öyle çıktık. Şimdi de bu evimiz yıkıldı. Bizim evimiz Kürdistan’ın özgürlüğünün sadakası olsun. Onlar ne yaparsa yapsın Kürdistan özgürleşecek” diyor.
‘HATA ETTİK’
Kepçe sesleri yaklaşırken diğer sokaktan, “Mala Ayşe teyze xirap dikin (Ayşe teyzenin evini yıkıyorlar)” diye bir ses yükseliyor. Sonra bütün herkes o bölgeye doğru yaklaşıyor. Ayşe teyze ilk olarak bağırıp çağırıyor ardından da tel örgülerin kenarında çöküyor. “Aslında suçlu olan biziz” diyerek söze başlayan Ayşe Teyze, şöyle devam ediyor: “Evlerimizi ilk andan bırakmasaydık bunları yaşamazdık. Sonra tel örgüleri çektiler. Biz Rojava için tel örgüleri kaldırırken kendi evlerimiz için kaldırmadık. Hata ettik.”
MOLOZLAR İÇİNDE OYUN
Büyüklerin bu hengamesi arasında çocuklar da molozların bulunduğu arazileri oyun alanına çevirerek, tüm olumsuzluklara karşı büyüklerine umudu işaret ediyor.
Dicle Müftüoğlu / Aynur İnedi - dihaber