DİYARBAKIR - “KCK Ana Davası”nda savunma yapan tutuklu Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Eşbaşkanı Fırat Anlı, her dönem düşüncelerinden dolayı yargılandıklarını ifade ederek, “Demokratik taleplerimizi ifade edeceğimiz yer mahkeme salonları olmamalı, bu nedenle mahkemenin vereceği karar önümüzdeki dönemin belirleyicisi olacaktır. Biz hayat mücadelesi veriyoruz, hayat yargılanamaz” dedi.
Diyarbakır'da 2009 yılında "KCK" adı altında yapılan operasyonlarda aralarında Demokratik Toplum Kongresi (DTK) eşbaşkanları Hatip Dicle, Leyla Güven, Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Eş Genel Başkanı Kamuran Yüksek ile tutuklu belediye eşbaşkanları Fırat Anlı ve Ahmet Türk'ün de bulunduğu 154 Kürt siyasetçi hakkında açılan "KCK Ana Davası"nın 72'inci duruşması Diyarbakır 2. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görüldü. Mahkeme salonunun küçük olması gerekçesiyle dava duruşmaya, 6. Ağır Ceza Mahkemesi salonunda devam edildi. Duruşmaya, Fırat Anlı, Hizan Belediyesi Eşbaşkanı İhsan Uğur, DTK Eşbaşkanı Leyla Güven, DBP Eş Genel Başkan Yardımcısı Gülcihan Şimşek ve DBP PM üyesi Mehmet Güzel katılırken, HDP Grup Başkanvekili Ahmet Yıldırım, HDP milletvekilleri Feleknas Uca, Osman Baydemir ile Mahmut Toğrul, Diyarbakır Barosu Başkanı Ahmet Özmen ve sanık aileleri izledi.
İlk olarak tutuklu bulunduğu Elazığ T Tipi Kapalı Cezaevi'nden duruşmaya getirilen Belediye Eşbaşkanı Fırat Anlı, savunma yaptı. Anlı, “KCK” adı altında yapılan operasyonların ve yargılamaların “Patron böyle istedi” denilerek başladığını ifade ederek, soruşturmayı yürüten polis ve savcıların dinlenmesini talep etti. Anlı, değerlendirme ve savunmasına şöyle devam etti:
SİYASİ ÇALIŞMALARDAN DOLAYI SANIK OLDUK
“Sözün hiç bir değerinin olmadığı bir dönemden geçiyoruz. Bu adliye binası bizim açımızdan 3 anlam ifade ediyor. Birincisi yıllarca bu adliyenin salonlarında avukat olarak savunma yaptık. İkincisi seçilmemiz ardından bu binadan mazbatalarımızı aldık. Son olarak ne yazık ki sanık olarak yargılandık.
Hazırlanan dosyada yer alan iddialar, net bir şekilde yaptığımız siyasi çalışmaların yer aldığı, arayışından uzak tamamen kurgulama olduğu ortadadır. Benimle ilgili herhangi bir işlem olmamasına rağmen yıllardır bu salonlarda sanık olarak bulundum. Dosyadaki delillerin de bir gerçekliği yoktur. Telefon görüşmeleri ise siyasi parti çalışmalarıma dair görüşmelerdir. Görüşmelerde benimle ilgili suç teşkil edecek herhangi bir şey yoktur. Ortam dinlemelerinde ise 11 Kasım 2008 tarihinde Yerel Yönetimler Bürosu’nda bir konuşma olduğu ileri sürülüyor. Bu görüşme tarihinde orada bulunmadığımı defalarca ifade etmeme rağmen dikkate alınmadı. Öte yandan konuşma kime ait olursa olsun, suç teşkil etmemektedir. Yine de bu konuşmanın kime ait olduğu incelenmelidir.
HAYAT MÜCADELESİ YARGILANAMAZ
Bunun dışında dosyada yer alan iddialar ya belediye çalışmalarımızdır ya da siyasi parti çalışmalarımızdır. Bunun dışında bir iddia da yoktur. Her dönemde düşüncelerimizden dolayı yargılandık. Eğer Türkiye’de düşünce özgürlüğü varsa bunu demokratik yol ve yöntemlerle kullanmak suç değildir. Bu coğrafyanın kaderini yaşamaktan rahatsız değiliz. Düşüncelerimiz iktidarı ya da başka birilerini rahatsız edebilir ancak biz düşüncelerimiz ifade etmekten vazgeçmeyeceğiz. Burada yapılan yargılamada suç faaliyeti yoktur.
1993’ten beri siyasi faaliyetler yürütmekteyim. Her seferinde aynı duruma dönüyoruz. Her dönemde sıfırdan başladık. Demokratik taleplerimizi ifade edeceğimiz yer mahkeme salonları olmamalı, 8 yıldır bunu ifade ediyoruz. Bu anlamda mahkemenin vereceği karar önümüzdeki dönemin belirleyicisi olacaktır. Biz hayat mücadelesi veriyoruz, hayat yargılanamaz.”
'HER VEKİL VE EŞBAŞKAN DTK'NİN DAİMİ ÜYESİDİR'
Ardından konuşan Anlı'nın avukatı Cihan Aydın da savunmada, yargılamanın Bizans uygulamaları ile yapıldığını ve bunun hukuksuz olduğunu ifade ederek, Anlı’nın 1993 yılından bu yana siyaset hayatında olduğunu ve siyasi çalışmaları ile tanınan bir isim olduğunu söyledi. Dosyada bulunan ve Anlı’nın katıldığı 23 basın açıklamasının suç delili sayılamayacağının altını çizen Aydın, “Müvekkilimin adı geçtiği her açıklama ve konuşma suç delili sayılmakta. Evi ve bürosunda yapılan aramalarda elde edilen dokümanlar ve belgeler siyasi faaliyetler çerçevesinde olmasına rağmen suç delili sayılmakta. Hatip Dicle’nin evinde yapılan aramalarda elde edilen dokümanlarda adı geçmesi suç delili sayılmakta. Her milletvekili ve belediye eşbaşkanı DTK’nin doğal daimi üyesidir. Bunlar siyasi çalışmalardır, suç delili değildir” dedi.
‘BARO SEÇİMLERİ İLE ÖRGÜTSEL ÇATIŞMA NE ALAKA?’
Anlı’ya yöneltilen suçlamalarda delil olarak gösterilen telefon ve ortam dinlemelerinden elde edilen tapelere dikkat çeken Aydın, şöyle devam etti: “Telefon görüşmeleri de siyasi parti ve partinin seçim çalışmaları kapsamında yapılan görüşmelerdir. Rutin belediye çalışmaları suç sayılıyor. Öte yandan bir Diyarbakır Baro Başkan Yardımcısı görevini yürüten müvekkilim, baro seçimlerinde yaptığı görüşmeler suç delili sayılmakta. Baro ile örgütsel çalışmanın ne alakası var? Ortam dinlemelerinde ise müvekkilim hiç bir şekilde yer almamasına rağmen iddianamede yer alıyor.”
İddianamede, Anlı’nın Güneydoğu Anadolu Belediyeler Birliği (GABB) üyesi olarak yer almasının skandal olduğunu dile getiren Aydın, “İçişleri Bakanlığı bünyesinde olan ve resmi bir kurum üyesi olmasına rağmen iddianamede yer alması ilginçtir” dedi.
MÜTALAA GÖNDERİLMEDEN DURUŞMAYA ÇAĞRILDI
Ardından Van M Tipi Cezaevi’nde bulunan Kazım Kurt, SEGBİS sistemi ile duruşmaya bağlandı. Kurt, mütalaanın kendisine ulaştırılmadığından ve bunu avukatı ile görüşemediğinden dolayı savunma yapmayı kabul etmedi. Bunun üzerine mahkeme heyeti, hazırlanan mütalaayı faks yolu ile Kurt’a göndererek, Kurt’un dinlenmesini Pazartesi gününe erteledi. Kurt ise, OHAL şartlarından dolayı 15 günde bir telefon görüşme hakkını kullanabildiğini, bu nedenle avukatı ile görüşme yapması ardından katılmayı istedi. Mahkeme heyeti, bu talebe daha sonra karar vereceğini söyledi.
Mahkeme heyeti dava duruşmasına ara verdi. Öğleden sonra devam edecek duruşmada tutuklu bulunan Hizan Belediyesi Eşbaşbaşkanı İhsan Uğur savunma yapacak. Bitlis Cezaevi’nde tutulan Uğur’un, mahkemeye getirilmek için dün gece Batman Cezaevi’nde kaldığını ve buradan Elazığ T Tipi Cezaevi’ne götürüleceğini söyledi. Mütalaa kendisine ulaşmayan Uğur’un, avukatları ile görüşme yapması ardından savunma yapacağını öğrenildi.
Duruşma aranın ardından devam edecek.