Baydemir ve Yıldırım serbest bırakıldı: Hesap sormanın yeri mahkeme değil sandıktır

DİYARBAKIR - Diyarbakır Adliyesi’nde gözaltına alınan HDP Grup Başkanvekili Ahmet Yıldırım ve Urfa Milletvekili Osman Baydemir ifadeleri alındıktan sonra serbest bırakıldı. Yıldırım, başkanlık sistemine karşı çıktıları için kendilerinden intikam alındığını belirtirken, Baydemir ise, "Hesap sormanın yeri mahkeme değil yeri sandıktır" dedi.

Diyarbakır'da görülen "KCK Ana Davası"nda yargılanan, ancak milletvekili seçildikleri için dava dosyaları ayrılan 8 HDP'li milletvekili arasında yer alan HDP Grup Başkanvekili Ahmet Yıldırım ile Urfa Milletvekili Osman Baydemir, Diyarbakır 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen "KCK Ana Davası"nı takip ettiği sırada gözaltına alındı. Daha önce haklarında verilen "zorla getirme" kararı gerekçe gösterilerek gözaltına alınan milletvekilleri, duruşma salonuna gelen çok sayıda çevik kuvvet polisi eşliğinde "KCK Ana Davası" yargılamasını yapan Diyarbakır 2. Ağır Ceza Mahkemesi'nin farklı heyetine ifade verdi.

Yer olmadığı için Diyarbakır 1. Ağır Ceza Mahkemesi duruşma salonunda yapılan açık yargılamada, gözaltına alınan milletvekilleri ile avukatları hazır bulundu. Duruşmaya HDP milletvekilleri Dirayet Taşdemir, İmam Taşçıer ve Feleknas Uca’ın yanı sıra çok sayıda kişi takip etti. Kimlik tespiti ve kararın okunması ardından Baydemir'in ifadesine geçildi.

'BU DAVA KUMPAS DAVASIDIR'

"KCK Ana Davası"nda kendisine yöneltilen bütün suçlamaları reddeden Baydemir, "Bu iddianame kimi boyutuyla iftira, kimi boyutuyla legal demokrasiye darbedir. Daha önce yaklaşık beş saatlik beyanlarda bulundum. Savcılık nezninde aynen olduğu gibi burada da yineliyorum. Hukukken de eklenebilecek, söylenebilecek heyetten talep edilebilecek herhangi bir husus yoktur. Bu dava siyasi bir davadır. Ben bir siyasetçiyim. Birkaç siyasi söz paylaşmak istiyorum. Birincisi şudur: Ben legal demokratik, siyasete inandım. Tüm yaşamım boyunca. Yaşam hakkına inandım. Fikir hürriyetine inandım ve hukuk üstünlüğüne inandım. Bugün de sonra da mücadelem bu eksende olacaktır. Mensubu olduğum halkın yani Kürt halkının özgürlüğü için legal siyasette çaba sarf eden biriyim. Maalesef 2009 yerel seçimlerinden sonra ben 10 yıl insan hakları hareketinde çalıştım. İnsan Hakları Derneği’nin çeşitli kademelerinde bulundum. Bu kadim şehrin belediye başkanlığını yaptım. 2004 yılında yüzde 56 oyla seçildim. Diğer seçimde yüzde 66 oyla seçildim. Seçimden 10 gün sonra bütün Türkiye’de operasyon başlatıldı. Ne kadar seçilmiş insan varsa gözaltına alındı tutuklandı. Siyasi bir konsept gereği legal demokratik siyasetin kapıları kapatıldı. İşte bu dava o davadır. Bu dava bir kumpas davasıdır. Zira bu davanın tapelerini hazırlayan hukuka ayrı ortam dinlemesi yapan, algı operasyonu yapan kamu görevlilerinin çoğu FETÖ davasından cezaevindedir. Benzer kumpas Ergenekon ve Balyoz davalarında da yapıldı. Bu kumpastan kaynaklı bu davalar düştü. Ama bu dava (KCK Ana Davası) halen devam ediyor. Bu itibarla başkan legal demokratik siyasete bir darbedir" ifadesini kullandı.

'HESAP SORMANIN YERİ MAHKEME DEĞİL SANDIKTIR'

"Meclis’te bir darbe girişimiyle dokunmazlıklarımız kaldırıldı" diyen Baydemir, şöyle devam etti: "Dokunmazlığım kaldırılmışsa bu da legal demokratik siyasete bir darbedir. Ben bir kez daha söylüyorum. Hayatı, yaşamı kutsuyorum. Adalet maalesef şu anda bu realitede bu ülkede yoktur. Hukukçu bir kimliğimle söylüyorum keşke olsaydı. Zaten bunun için mücadele ediyoruz. Sayın başkan böyle bir atmosfer içinde sözün de hükmü yok. Siyasetin de hükmü ortadan kaldırılmıştır. Dolayısıyla bu gidişat bir çıkmaz sokaktır. Sayın Cumhurbaşkanı talimat veriyor. Eş zamanlı operasyonla eş başkanlar tutuklanıyor. Altı milyon oyun sahibi olan milletvekilleri cezaevlerindedir. Seçilmiş bir milletvekili ve belediye başkanıyım. Bunlardan hesap sormanın yeri mahkeme değil yeri sandıktır. Bizi seçen halktır. Bizden hesap soracak olan da seçim zamanı geldiğinde sandıkta halk bizden hesap sorar. Bu siyasi bir davadır. Mahkemenin çözeceği bir dava değildir. Kürt sorunun çözümsüzlüğündendir. Çözüm diyalogla müzakereyle olacaktır. Biz sürecin mağdurlarıyız. Birinci derece mağdurlar ise hayatını yitirenlerdir. İkicin derece mağdurları siyaset yapan bizleriz. Siyaset yapma zemini elimizden alınmıştır. Daha önce verdiğim beyanlarımı yeniliyorum. Hukukçu kimliğimle tape tape irdeleyip bunun aslında dosyaya konulmasının nasıl bir suç olduğunu hukukçu kimliğimle tartışmak isterim... Mahkemeden bir talebim yoktur. Çözümün yeri parlamentodur. Ancak çözüm yeri olmaktan çıkarılmıştır. Hamaset hakim olmuştur. Örneğin CHP veya AKP’nin belediye başkanı olsaydım, odam plaketlerden geçilmezdi. Sırf muhalif kimliğimden dolayı, Kürt kimliğimden dolayı yanlış kimden gelirse gelsin itirazımdan dolayı geldi. Yanlışa boyun eğmediğim için buradayım. Kimden gelirse gelsin yanlışa karşı dururum. Ben aleyhime olan iddiaları kabul etmiyorum."

'BİZ HİÇBİR ZAMAN ANAYA MAHKEMESİ KARARLARINI TANIMIYORUZ DEMEDİK'

Baydemir'in ardından savunma yapan HDP Grup Başkanvekili Ahmet Yıldırım ise, savunmasında şunları kaydetti: "Bizim kişisel olarak herhangi bir savcıyla ve hakim ile kişisel sorunumun olması mümkün değildir. Ama özellikle ülkede toplumsal kamplaşmanın derinleştiği bu süreçte yurttaşları siyaset kurumuna sosyal yaşama ve yargı yaşamına bakışı farklılaşmıştır. Bende hiçbir yargı mensubuna hedef göstermeden söylüyorum. Yargının aşırı derece siyasallaştığını düşünüyorum. Biz hiçbir zaman 'Anayasa Mahkemesi kararlarını tanımıyorum, saygıda duymuyorum' demedik. 'Bu yargı var ya yargı uluslararası üst akılla çalışıyor' demedik. Ben kişisel olarak bu masumiyet karinesine inanırım. 15 Temmuz sonrasında yargı personelinin yüzde 3o’unun görevine son verilmiş yüzde 15'i ise tutuklanmıştır. Kararlar kesinleşmediği sürece benim için onlar terörist değildir. Ancak bunların gerek kollukta gerek yargıda ki mensuplarının hazırlamış oldukları davalar eğer Balyoz ya da Ergenekon ise bunlar yerel mahkemede ya da Yargıtay'ca düşürüldüler. Söz konusu örgüte mensup polis ve savcıların hazırladığı fezlekeler ve iddianameler Kürt coğrafyasında hazırlanmışsa bu davalar devam etmektedir. Tarafsız hazırlanmış bir dosya ile bizi yargılamak isterseniz, tutuklanmış yargıçların dosyaları ile bizi yargılamamız sizin içinde kötü bir durumdur. Ben partimizin bu ülkenin tarihi içerisinde silahı hak arama niteliğinden çıkarılması için çaba sarf ettik."

'BAŞKANLIĞA KARŞI ÇIKTIĞIMIZ İÇİN BİZDEN İNTİKAM ALIYORLAR'

Dokunulmazlıklarının kaldırılmasının AK Parti'nin getirdiği başkanlık düzenlenmesi ile ilgi olduğunu kaydeden Yıldırım, şöyle devam etti: "Cumhurbaşkanın başkanlık hayalinin suya düşürdüğümüz için siyasallaşan kolluk ve yargı ile bizi cezalandırmak için düğmeye basmıştır. Eş genel başkanlarımız ve 11 milletvekilimizin tutuklanmasının sebebi sistemin değiştirilmesine karşı çıkmasından dolayıdır. Cumhurbaşkanı ve yürütmenin başkanlık hayaline karşı durduğumuz için siyasi iktidarın hedefi haline geldik. Bundan hareketle biz isterdik ki siyasi rakiplerimizin meşru bir ortamda ve sandıklarda bizimle rekabet etsin. Bütün anti demokratik yasaklar rağmen bizi baraj altında bırakmamış iktidar siyasette bizimle baş edememesinin intikamını gütmeye çalışmaktadır. Bunu kabul edemeyiz. Ben Kürt halkını bir evladıyım sosyal bilimciyim bu müktesebatla eşit yurttaş haklarına Anayasa güvenceye cumhuriyetin ilk kurucusu olan Kürt dedemizin de kurduğu bu ülkede yaşamak için mücadele ediyorum. Bu mücadelemizde annenin ak sütü kadar helal olduğunu düşünüyorum. Bizim mücadelemiz gençlerin kanının dökülmemesi için bir fırsattır. Son olarak şunu söyleyeyim bizde bu ülkenin gerçekte bağımsız ve tarafsız bir yargıyı hak ettiğini, varsa bir suçumuzun tarafsız ve bağımsız bir yargı tarafından yargılanmayı isterim. Bu dosyanın tamamı yazdığım yazılar söylediğim sözler kimi bilimsel makalelerden oluşmaktadır. Hayret verici bir durumla karşı karşıyayız ki ders verdiğim bilgiler bile dosyada suç olarak gösterilmiştir bilimsel müktesebatımızı parti ile paylaşmamız kriminalize edilerek suç olarak değerlendirilmiştir. Çalıştığım kişiler üzerinden ben sanık yapıldığımı düşünüyorum. Soracağını sorulara verecek cevabım yoktur. Zorla getirmeye gelmememin sebebi şahsi değil siyasi bir duruştur. Tüm fezlekelerin açık alanda yapmış olduğum konuşmalar la alakalıdır. Biz bu duruma dur demezsek öyle bir noktaya gelinir ki mutlak dokunulmazlık olan kürsüde yaptığımız konuşmalar yargı tarafından fezleke getirilmiştir."

AVUKATLARIN BÜTÜN TALEPLERİ REDDEDİLDİ

Yıldırım'ın savunması ardından söz alan avukat Mehmet Emin Aktar, milletvekillerinin yasama dokunulmazlıklarının Anayasa aykırı bir şekilde kaldırıldığını, halen yasama dokunulmazlıklarının devam ettiğine dikkat çekti. Aktar, yasama dokunulmazlığı usulüne uygun bir şekilde kaldırılıncaya kadar yargılamanın durdurulmasını talep etti.

Avukat Mesut Beştaş ise, milletvekilleri hakkında mahkeme "zorla getirme" kararı vermeden bir gün önce Ankara'da Cumhurbaşkanı Erdoğan Başkanlığında "güvenlik zirvesi" yapıldığı aynı gün Diyarbakır Adliyesi'nde yapılan toplantıya İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun telekonferans yöntemiyle katıldığına dikkat çekti. Beştaş, bu toplantılardan bir gün sonra HDP Grup Başkanvekili Çağlar Demir ve Siirt Milletvekili Besime Konca'nın gözaltına alınarak tutuklandığını, 8 HDP milletvekili hakkında "zorla getirme" kararı çıkarıldığını kaydetti.

Avukat Yunus Muratakan da, bu davanın soruşturması ve kovuşturması yürüten yargı üyeleri hakkında adli ve idari soruşturma açılıp açılmadığı tespiti için HSYK'ye yazı talep etti.

Avukatların savunmaları ardından mahkeme heyeti karar için kısa bir ara verdi.

Avukatların taleplerini reddeden mahkeme heyeti, dinlenen telefon tapelerindeki ses kayıtlarının Osman Baydemir'in ait olup olmadığını tespiti için ses analizinin alınmasını, milletvekilleri hakkında verilen zorla getirme kararının kaldırılmasına karar vererek, davayı Nisan ayına erteledi.