İSTANBUL - Kürt yazarlardan Umur Hozatlı, tarihten ders çıkarılması gerektiğini belirterek, “Kürtlerin birliğini inşa etmesi, birlikte yaşama formülü geliştirmesi için hiçbir koşul gerekmiyor, bir koşuldan söz edeceksek o koşul sadece birlik olma koşuludur” dedi. Yazar Fuat Önen ise, iç çelişkilerin çözülüp birlik sağlanması gerektiğinin altını çizdi.
Siyasetçi ve sanatçılar başta olmak üzere toplumun farklı kesiminden birçok ismin katıldığı Kürt ulusal birliğine yönelik devam eden tartışmalara Kürt yazarlar Umur Hozatlı ve Fuat Önen de katıldı. Bir çok sitede köşe yazarlığı yapan aynı zamanda “Ray Raman Bîranîn” ve “Jîyan û Helwest” adlı iki kitabı olan Yazar Fuat Önen, dünyanın şuan içinde bulunduğu durumu 1914 ile 1918 yılları arasına benzeterek, bu yıllarda Sovyetler şahsında reel sosyalizmin çöktüğü ve bununla birlikte dünyanın yeniden dizayn edildiğini aktardı.
O dönemden bu döneme dönecek olunursa son 25 yıllık dönemde 3'üncü dünya savaşının yaşandığını ifade eden Önen, "Ama buna 3'üncü dünya savaşı denilmiyor. Bunun böyle adlandırılmamasının nedenlerinden bir tanesi, savaşın merkezinin Avrupa olmamasıdır. Eğer Ortadoğu'da yaşanan savaşın yüzde biri Avrupa'da olsaydı bu 3'üncü dünya savaşı olarak adlandırılacaktı" dedi.
'BİRLİKTELİK OLSAYDI FARKLI OLABİLİRDİ'
1914-1918 yılları arasında Kürtleri temsilen Kürt Teali Cemiyeti gibi örgütlerin olduğunu ancak bu örgütlerin zayıf kaldığına işaret eden Önen, "O dönemde aşiret tarzında veya konfederasyon tarzında bir Kürt yapılanması olsa da merkezi devlet yoktu. Bu nedenle Kürtler o dönemde dört parça Kürdistan'da farklı farklı tutumlar tuttular. O dönemde Rojhılat'ta çok bir şey yok. Bakur ve Başur parçaları ise bilindiği gibi Osmanlı egemenliği altındaydı. O dönem Bakur ve Başur'da otonom isteyen Osmanlı'dan yana tutum belirleyen ve bağımsızlık isteyen Kürtler vardı. 1875'ten tutup 2'nci dünya savaşının sonuna kadar bakıldığında 175 ülke kuruldu. Belki Kürdistan coğrafyası veya sosyolojisi devlet olmalarına izin vermedi. Ama o dönem egemen güçler çıkarlarını Kürdistan'ın kurulmasında görmedikleri için kurulmasına izin vermediler. Tarih ihtimaller üzerinden yürümez ama o dönem Kürtlerin birlikteliği olsaydı belki bu gün farklı noktalarda olurlardı" dedi.
'ORTAK BİR PROGRAM GEREKLİ'
Bulunduğumuz dönemin koşullarına bakıldığında ise gerek Kürdistan'daki koşulların gerekse Kürt siyasetinin önemli bir gelişim sağladığının altını çizen Önen şöyle devam etti: "Kürtler için yeni avantajların olduğunu söyleyebiliriz. Kürdistan'ın dört parçasında egemenlik süren devletlerden Suriye ve Irak felç olmuş durumda, Türkiye ise felç olmaya doğru ilerliyor. Bu kriz İran'a ise uzak değil. Şayet düşmanın kriz içinde ise bu senin için avantajdır. İkinci avantaj ise Kürdistan'ın ulusal kurtuluş mücadelesi dört parça Kürdistan'da önemli bir noktaya ulaşmış durumda. Güney bağımsızlığı tartışıyor. Rojava'da sınırlar belirlenmiş durumda. Bakur ve Rojhılat'ta ise Kürt hareketleri halk arasında güçlü bir noktadalar. Bunlar önemli avantajlardır. Yalnız burada esas olan Kürdistan siyaseti kendine neyi amaç belirlemeli. Her parça kendi içinde bir program yapıyor. Bunu ortak bir programa kavuşturmak gerekiyor. Bana sorarsanız bu parçalanmışlığı bağımsız bir Kürdistan programı ile çözebiliriz."
'ÖNCELİKLİ HEDEF BİRLİKTELİK'
Siyasi ortak bir hedefin olmaması durumunda Kürt halkının egemen güçlerin siyasetine yine alet olacağına işaret eden Önen, "Bu nedenle önemli olan bu dönemde Kürdistan siyasetinin netleşmesidir ve ortak hedeflerin ortaya koyulmasıdır. Buda bağımsız bir Kürdistan'dan geçer. Bu dört parçada dört ayrı bağımsızlıkta olabilir. Daha sonra bunlar birlikteliği sağlar. Yerel aidatlar bizde güçlü ama üst aidatlar bizde zayıf. Parti aidiyetlerin üstünde olan Kürdistan halkının aidiyetleri esas alınmalı. Dönem artık Kürtlerin bağımsızlığının dönemidir. Bizler başarıya çok yakınız. Onun için öncelikli olarak iç çelişkilerimizi çözüp birlik olmamız lazım" şeklinde konuştu.
‘TEK KOŞUL BİRLİKTELİK’
Kürtler’in asıl parçalanma döneminin İslam ordularının Kürdistan’ı işgal etmesiyle başladığını söyleyen Kayıp Özgürlük Filmi ile tanınan yazar Umur Hozatlı da, Kürtler’in yüzyıllardır parçalı ve zıt topluluklar halinde yaşamalarında hem dinsel İslam hem de siyasal İslam ideolojisinin oldukça etkili olduğunu söyledi.
“Kürtler’in birliğini inşa etmesi, birlikte yaşama formülü geliştirmesi için hiçbir koşul gerekmiyor, bir koşuldan söz edeceksek o koşul sadece birlik olma koşuludur” diyen Hozatlı, “Bu koşulu yerine getirmesi gereken en temel güç Kürt siyasi güçleridir, siyasi partilerdir. Bununla birlikte Kürt aydınlarına büyük rol düşüyor. Dört parça Kürdistan aydınları bu konuda tarihi bir çaba içine girmelidirler. Siyasi partilerin sorunlarının çözümünde büyük rol oynayabilirler" diye belirtti. Siyasetten uzak sadece Kürt Ulusal Birliği ideolojisi çerçevesinde bir aydınlar birliği oluşturulabilinirse siyasetin de önünün açılabileceğini dile getiren Hozatlı, "Çünkü Kürt siyasi partilerinin önemli bir kısmında kırılması güç kastlar, derin yapılar var. Uluslararası güdümlü kişi veya grupçuklar var. Güçlenmiş petro-para grupları var. Parti liderlerinin de aşmakta ve çözmekte zorlandığı yapılar bunlar. Daha da somut konuşursak Kürt Ulusal Birliği'ni sağlayacak dört temel siyasal güç var; KCK, KDP, YNK ve Goran Hareketi” diye konuştu.
'ÖCALAN'IN BİRLİK ÇAĞRISINA NEDEN CEVAP OLUNMADI’
Hozatlı, PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın Iraklı Kürt siyasetçi ve Kürdistan Bölgesel Yönetimi Başkanı Mesut Barzani’ye gönderdiği "Ulusal birliği tesis et" içerikli mektubu hatırlatarak, neden bu çağrının sekteye uğradığını veya uğratıldığını sordu. Esas birliğin, kültürde, sanatta, edebiyatta, dilde, sinemada, tiyatroda ve ekonomik alanda ortaklaşma ile sağlanabileceğini kaydeden Hozatlı, “Yani toplumun temelinde bir ulusal birlik ruhu yakalanırsa işin siyasal-resmi boyutu çok daha kolaylaşır. Dört parça Kürdistan entelektüellerine düşen asıl görev budur” dedi.
‘TARİHTEN DERS ÇIKARILMALI’
Sykes-Picot antlaşmasına değinen Hozatlı, “Koca bir halkı yok sayan, aşağılayan tarihsel, kültürel, sosyal olarak paramparça eden Sykes-Picot Anlaşması gibi derin tarihi bir vakadan ders çıkaramamak, bu vakayı göz önünde bulundurmadan, belki hatırlamadan siyaset yapmak. Şu çok açık ki, Kürtler Sykes-Picot Anlaşması’nı kavramadan ulusal birlik temelinde bir samimiyetin gelişmesinde çok zorlanacaklar” diyerek tarihten ders çıkarılması ve samimiyetle masaya oturulması gerektiğini söyledi.
Daha önceki "Ulusal Birlik Konferansı" denemesinin halk üzerinde yarattığı etkiyi yakından görebildiğini kaydeden Hozatlı, “İnanın bu iş siyasi yapılar üzerinden değil de halk üzerinden yürüyebilse tıpkı 2014’de DAİŞ’in ilk saldırıları sürecinde başlayan gerilla-peşmerge güç birliği gibi pratik bir ulusal birlik çabuk gelişir. Çünkü halk istiyor bunu. Politize olmuş halk da olmamış halk da istiyor. Kürt halkı, bu zamana kadar devlet kuramamanın temel nedeninin birlik sorunu olduğunu çok iyi kavramış durumda” ifadelerini kullandı.
‘ASIL İŞ SİYASETÇİ VE AYDINLARDA'
Güney ve Kuzey halkıyla yakın temastalar yaşadığını söyleyen Hozatlı, şöyle devam etti: “Kerkük-güney sınırı cephesi, Mahmur cephesi, Rabia, Zummar, Şengal cephelerindeki güç birliği savaşlarında kısa sürede zafer elde edilmesi, DAİŞ denen lanete karşı hala güçlü durulabilmesi birliğin sonucudur. O süreçlerdeki halk heyecanını, umudunu yakından izledim. Gerilla güçlerinin, güney ve batı sınırlarındaki cephelere gidişinde Güney Kürdistan içlerinden geçerken halkın heyecanı ve coşkusu şahadetlerin üzüntüsünü gölgede bıraktıysa, halk heyecanla hüznü kardeş gibi yaşadıysa bu, birlik olmanın en derin anlamıydı. O süreçte gerilla peşmerge ile birlikte savaş pratiği geliştirmeseydi Erbil düşerdi, ova ve şehirlerin hepsi düşerdi. Böyle bir örnek sıcakken hala birlik meselesini yıkıcı tartışmalara konu edenler varsa kavim kimliğinden utansın” dedi.
Kürt halkının eskisi gibi güçsüz, zayıf olmadığını ve askeri, ekonomik, siyasal, diplomatik, kültürel olarak da çok güçlü olduğunu sözlerine ekleyen Hozatlı, “Özellikle PKK’nin Kuzey’de başardığı toplumsal Rönesans diğer parçalarda da etki yaratmış durumda. Öte yandan özellikle Güney’de feodal yapıdan sıyrılma çabaları var. Dünyaya açılmış bir Kürt halkı var. Eğer siyaset kurumları dış ve bazı iç zıt etkenlerden, petro-para baskısından uzakta sadece halk için samimi siyaset yaparsa birliğin önünde hiçbir engel yok" diye konuştu.
Ondan sonra asıl görevin siyaset kurumları ve aydınlara düştüğünü aktaran Hozatlı, “Aydınların siyaset kurumları üzerinde bu yönlü baskı oluşturmaları gerekir. Eğer görev sahipleri olarak bizler görevimizi samimiyetle yaparsak, başarırız. Bu başarılırsa, devlet olarak değil belki ama halk ve halka dayalı sistemli bir güç olarak Ortadoğu’da ve dünyada büyük bir Kürt etkisi yaratılmış olunur. Kürtler Ortadoğu’nun barış ve demokrasi otoritesi olur” dedi.
Sadiye Eser / Sadık Topaloğlu - dihaber