İSTANBUL - 2016 yıllında Marmara Bölgesi'ndeki cezaevlerinde yaşanan hak ihlallerine dikkat çeken Zindanlar ile Dayanışma İnisiyatifi üyesi Avukat Şule Recepoğlu, “Cezaevlerinde çok ciddi yönelimlerin ya da can kayıplarının olma ihtimaliyle karşı karşıyayız” dedi.
Cezaevlerinde yaşanan hak ihlalleri 2016’da ilan edilen OHAL kapsamında çıkartılan Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile daha da arttı. Tutuklu ve hükümlülerin ziyaretçi, haberleşme hakları ve avukat görüşleri cezaevi idaresi tarafından istendiği zaman kısıtlanabiliyor.
Zindanlarla Dayanışma İnisiyatifi üyesi Avukat Şule Recepoğlu, 2016’da Marmara Bölgesi’nde bulunan cezaevlerindeki yaşanan hak ihlallerine dikkat çekti.
‘HASTA TUTSAKLARIN DURUMU AĞIRLAŞTI’
Recepoğlu, çıkarılan KHK’ler ile birlikte hak ihlallerinin arttığını söyledi. Özellikle hasta tutukluların yaşanan hak ihlallerinden kaynaklı her geçen gün durumlarının ağırlaştığını belirten Recepoğlu, “Bir yıl boyunca artan hak ihlallerini göz önünde bulundurduğumuzda en çok hasta tutsakların sağlık durumu ile ilgili bir artış söz konusu. Onun nedeni de son süreçte, özellikle hastaneye sevklerin zorlaştırılması, doktorların politik kimliklerinden kaynaklı tutsaklara yönelik hastalık durumunu önemsememesi gibi yaklaşımlar ile karşılaştıklarını bize ifade ettiler” dedi.
‘YASAL ZEMİNE OTURTULDU’
Özellikle 15 Temmuz askeri darbe girişimi sonrasında asker yetersizliği, ring araçlarının yetersizliği, hastanelerin randevu doluluğu gibi gerekçelerin gösterilerek, tutukluların haklarının ihlal edildiğini aktaran Recepoğlu, “Kanser hastaları dahil olmak üzere, düzenli tedavi ihtiyacı olan tutsaklara da bu uygulanıyor. Bu şekilde gerekçeler öne sürülerek tedavi imkanlarından yoksun bırakılıyorlar. Hastane doktorlarının zaten tutumu da ortadadır” diye belirtti.
Recepoğlu, “Özellikle bu süreçte kutuplaşmaların yoğun yaşandığını doktorların bile mesleki faaliyetlerine yansıtabildiklerini görebiliyoruz. Bu süreçte hasta tutsaklara nasıl yaklaşım sergilediklerini gözlemleyebiliyoruz” dedi. KHK’ler ile birlikte cezaevinde meşru olmayan hak ihlallerinin yasal bir zemine oturtularak daha da sert bir şekilde uygulandığına işaret eden Recepoğlu, “Provokasyonlar çok fazla görülebiliyor. Geçen hafta Bakırköy cezaevine yapmış olduğumuz ziyarette özellikle son 3 ayda ciddi provokasyonlara yol açıldığı söyleniyor. 3-4 kişinin adli tutsakların koğuşlarının olduğu yerlere yerleştirdiklerini ve orada da sürekli hakaret ve küfürlere maruz kaldıklarını bize beyan ettiler. Bununla ilgili cezaevi idaresi ile yaptığımız paylaşımlardan da netice alamadık. Aksine uygulamaların daha da sertleştiğini gördük” diye konuştu.
‘İDARENİN PROVOKESİ İLE KARŞI KARŞIYAYIZ’
Cezaevlerine her gidişlerinde cezaevi idaresinin kendilerine yönelik idarenin tutumunun sertleştiğini kaydeden Recepoğlu, “Her zaman gidip ziyaret yaptığımız süreçlerde selamlaştığımız ya da nezaket çerçevesinde diyalog kurduğumuz idareden bugün bizi de tahrik eden ve provoke eden davranışlar ile karşılaşabiliyoruz. Cezaevlerine giriş çıkışlarımızda zorlaştırma gibi durumları var. İdare ile artık görüşmeler yapamıyoruz. Bu tür sıkıntılar yaşadığımızda müdürlere ya da idarede yetkili olan başka birine ulaşmada zorluk çekiyoruz. Sorunlarımızı dile getirebileceğimiz mercilerin bu konuda bize yönelik yaklaşımlarında ciddi bir değişim var. Bir çok savcı ve hakime yaptığımız başvurulardan olumsuz yanıt alıyoruz” diyerek, cezaevlerinde gelinen aşamaya değindi.
‘CİDDİ BİR BASKI SÖZ KONUSU’
KHK ile birlikte cezaevlerinde bulunan tutuklu ve hükümlülerin avukat, aile, iletişim haklarının kısıtlandığını söyleyen Recepoğlu, “Aile dışında görüş hakkının da artık tamamen ortadan kaldırıldığını görüyoruz. 2016 yılında KHK düzenlemesinden sonra müvekkillerimiz ile duruşma öncesi dosya üzerinden yaptığımız çalışmalar bugün kısıtlama altında. Savunma hakkı dediğimiz bu haklarından mahrum bırakılıyorlar. Müvekkillerimiz ile yaptığımız görüşmeler kayıt altına alınıyor ve memur eşliğinde görüşmeler yapabiliyoruz. Dolayısı ile de dosya üzerinden kendisine müdafi olarak hukuki yardımda bulunma imkanından yoksun bırakılıyoruz” dedi.
Zorunlu ihtiyaçlarda bile bir kısıtlanmaya gidildiğine dikkat çeken Reçepoğlu, “Sürekli cezaevi idaresi tarafından koğuşlara baskın yapılarak, bugün zorunlu ihtiyaç dediğimiz hijyen malzemelerinin bulundurulmasına izin verilmiyor. 7 kişilik koğuşta sadece bir leğenin bir kovanın bulundurmasına kadar ciddi bir baskının olduğunu gördük” dedi.
‘AİLELERE ÇIPLAK ARAMA’
Çıplak aramaların birçok cezaevinde devam ettiğini belirten Recepoğlu, bunun ailelere de uygulanmaya başladığını ifade etti. Çıplak aramaya karşı çıkan ailelerin ise görüş engeli ve disiplin cezası ile karşılaştığını dile getiren Recepoğlu, “En son Metris Cezaevi’nde Cengiz Halis Sinan Çelik’in yakınları görüş yapmak istediği sırada çıplak arama dayatmasına maruz bırakılıyor. Buna karşılık vermiş olduğu cevap neticesinde hiçbir tartışma ve fiziksel bir müdahale olmamasına rağmen 6 ay yakını ile cezaevinde görüşemeyeceğine dair bir disiplin cezası tebliğ edilmiş kendisine” diye kaydetti.
Yaşanan sevklere de işaret eden Recepoğlu, bir kişinin bir yıl içinde birkaç defa sevke maruz kaldığını ve bunların arasında durumu ağır olan hasta tutuklularında bulunduğunu söyledi. Sevkler sırasında tutuklu vğ hükümlerin eşyalarını dahi almalarına izin verilmediğini ifade eden Recepoğlu, “Kendisine tebliğ edilmeden, müdür odasına görüşmeye götürme şeklinde götürülüyorlar ve kendisini müdür ile görüşeceğini zan eden tutsak bir bakmışsınız ring aracına bindirilerek başka bir cezaevine sürgün ediliyor” dedi.
Siyasi tutukluların adli tutuklular ile hastane, mahkeme ya da sevk sırasında aynı ring aracına bindirildiğini dile getiren Recepoğlu, siyasi tutukluların adli tutukluların hakaretlerine maruz kaldıklarını, darp edildiklerini ve hatta ölüm tehditleri ile karşı karşıya kaldıklarını söyledi.
‘CAN KAYIPLARI OLABİLİR’
Askerler tarafından çok yoğun yaşanan bir provokasyonun olduğunu belirten Recepoğlu, “Ülkenin gündemine göre değişen yoğun süreçler olduğu zaman, idare ya da askerler tarafından siyasi tutsaklar üzerinden bir linç etme durumu söz konusudur” dedi. Yaşanan hak ihlalleri ile ilgili yaptıkları başvuruların sonuçsuz kaldığını belirten Recepoğlu, aynı zamanda bu konuda kamuoyunun da duyarsızlığının olduğunu söyledi.
Aile ve avukatların bu yaşanan hak ihlalleri karşısında mücadele etmesi gerektiğini vurgulayan Recepoğlu şunları söyledi: “Aksi halde ilerleyen zamanlarda cezaevlerinde çok ciddi yönelimlerin ya da can kayıpların olma ihtimali ile de karşı karşıyayız. Bize gelen ya da ulaşan bilgiler bizim yapmış olduğumuz ziyaretlerde gözlemlediğimiz sonuç, cezaevinde katliamların ya da yönelimlerin daha ağır baskılar karşısında can kayıplarının yaşanma ihtimalleri olduğudur.”
‘CEZAEVİ UYGULAMA LARI FARKLI’
Yaşanan hak ihlallerinin evrensel hukukta yeri olmadığını da belirten Recepoğlu, şöyle dedi: “Güvenlik gerekçesi ileri sürülerek KHK adı altında yapılan düzenlemelerde özellikle cezaevine yönelik bizim baskı ve hak ihlali dediğimiz düzenlemeler getirildi. Bunların ne evrensel hukukta ne bizim mevcut olan yasal düzenlememizde yeri yok. İnsan hakları çerçevesinde değerlendirdiğimizde bu uygulamaların hiç birinin güvenlik açısından bir faydası yok. Bugün Türkiye’de cezaevi koşullarını düşündüğümüzde çok iyi olmayan koşulda KHK ile daha da kötü hale getirildi. Hiçbir kamu güvenliği açısından kişinin haberleşmesi, kişinin tedavi hakkı, yaşam hakkı, zorunlu ihtiyaç karşılamasına engel olamaz, olmamalıdır.”
Recepoğlu, yaşanan hak ihlallerine dair hazırladıkları raporları önümüzdeki günlerde kamuoyu ile paylaşılacağını söyledi.