İSTANBUL - Barış akademisyenleri "Oluk oluk kanlarınızı akıtacağız" sözleriyle tehdit eden Sedat Peker hakkında açılan dava görüldü. Peker duruşmaya katılmazken, ortak beyanda bulunan akademisyenler, "Tehdit yakın, ciddi ve korkutucudur. Cezalandırılmasını istiyoruz” dedi.
Organize suç örgütü lideri olmaktan hüküm giyen Sedat Peker’in, “Bu suça ortak olmayacağız” bildirisine imza atan akademisyenleri tehdit ettiği gerekçesiyle açılan davanın ilk duruşması, İstanbul Anadolu 20’nci Asliye Ceza Mahkemesi’nde başladı. Duruşmaya çok sayıda barış akademisyeni ve avukat katılırken, sanık Peker, duruşmaya gelmedi. Peker’in avukatları duruşmada hazır bulundu.
Duruşmada konuşan barış akademisyenlerinden Özgür Müftüoğlu, Sedat Peker’in tehdit içeren sözlerini hatırlatarak, bu tehditlerin tüm toplumu hedef aldığını söyledi. Müftüoğlu, düşüncelerini akademik faaliyetin bir parçası gereği toplumla paylaştığını belirterek şunları söyledi:
‘TOPLUM TEHDİT EDİLDİ’
“28 yıldır üniversitedeyim. Emekçilerin, insancıl çalışma ve yaşamlarını sağlayacak ekonomik ve sosyal haklarını savunan, çalışmalar yapan ve bu bağlamada da demokrasi ve hukukun üstünlüğünü savunun bir akademisyenim. Elbette ki akademik faaliyetlerimin bir parçası ve gereği olarak düşüncelerimi toplumla paylaşırım. Bu çalışma ve çabalarımdan dolayı yaşamı ve hayatı tehdit eden bir şeye maruz kalmak sadece beni değil, tüm akademisyenlerin ve özgürlüklerin tehdit edilmesi ve baskı altında alınması demektir. Savunulan bilimsel çalışmaların ölümle tehdit edildiği bir ülkede özgür düşüncenin ve bilimin gelişmesi barışın ve demokrasinin tesis edilmesi mümkün değildir. Bu tehdit dolayısıyla tüm toplumu tehdit etmektedir.”
Hakimin maddi zararınız var mı sorusuna cevap veren akademisyenler “Maddi ve manevi zararımız var” dedi. Bu sözlere karşı çıkan Peker’in avukatı maddi zarardan istinaden zarara uğradıklarını söyleyen akademisyenlerin müvekkilinden kaynaklandığını kabul etmeyerek bu durumun başka bir konudan kaynaklandığını iddia etti bu durumun açıklanmasını istedi.
Barış akademisyenlerinin avukatlığını yapan Meriç Eyüboğlu ise, “Müvekkilim maddi zarar olarak kamuoyunda oluşan ifadelerden söz etmiştir. Söz konusu bu sorunun bu davanın konusuyla ilgisi yoktur” dedi.
AKADEMİSYENLER ORTAK BEYANDA BULUNDU
Ortak beyanda bulunan barış akademisyenleri kapılarına tehdit içerikli yazılar yazıldığını, evlerinden çıkamadıklarını, Cumhurbaşkanı Recep Tayip Erdoğan ve Başbakan Binali Yıldırım olmak üzere hükümet yetkilileri tarafından ağır hakaretlere maruz kaldıklarını belirtti.
Akademisyenler şunları vurguladı: “Bizler şiddetle işi olmayan toplum yararına faaliyet yürüten kişileriz. Bildirinin kamuoyuna açıklandığı 11 0cak 2016 tarihinden itibaren başta Cumhurbaşkanı ve Başbakan olmak üzere hükümet yetkilileri tarafından son derece ağır hakaret ve ithamlarla karşı karşıya kaldık. Kimi üniversitelerde imzacı akademisyenlerin kapılarına tehdit içerikli yazılar yazıldı, notlar asıldı, işaretler konuldu. Özellikle küçük şehirlerde yaşayan imzacı akademisyenler günlerce devam eden yayınlardan dolayı evlerinden dışarı çıkamadı bir kısmı can güvenliği nedeniyle yaşadığı şehri terk etmek zorunda kaldı. Metnin kamuoyuna açıklanmasından sonra Sedat Peker tarafından ‘Oluk oluk kanlarınızı akıtacağız ve akan kanlarınızla duş alacağız’ denilerek tehdit edildi. Bu hakaretler ve tehditler suç işleme çağrıları gerek ülkeyi yönetenler gerek bir kısım dernek, ülkü ocağı ya da öğrenci oluşumu gerekse bir takım medya kuruluşunun barış imzacılarını açıkça tehdit ettiği hatta somut olarak tehdit mesajlarının akademisyenlerin odalarına, kapılarına asıldığı fotoğraflarının yayınlanıp hedef haline getirildiği bir ortamda yapılmıştır. Bu nedenle tehdit yakın, ciddi ve korkutucudur.”
'SANIĞIN CEZALANDIRILMASINI İSTİYORUZ'
Akademisyenlerin verdiği ortak beyanda kendilerine yönelik tehditlerin sadece imzacılara değil aynı zamanda yürüttükleri akademik faaliyetlere de yönelik olduklarını da belirterek şöyle devam edildi: “Sanığın faaliyetleri biz imzacılara değil aynı zamanda yürüttüğümüz akademik faaliyetlere yöneliktir. Zira bilim insanları olarak bir bildiriye imza atıp düşüncelerimizi paylaşmamız nedeniyle bu tarz saldırılara maruz kalmak bu ve bilimsel çalışmalar yapmayı akademik özgürlükleri kullanmanın en önemli araçlarından olan düşünce açıklamalarında bulunmayı engeller. Böylece akademik özgürlüklerin kullanımını da sakat bırakır hatta imkansız kılar. Nitekim böyle de olmuş sanığın açıklamaları sadece biz imzacıların değil, bizlerin dışındaki tüm akademinin de bu tür çalışmalardan imtina etmesine ve korkmasına yol açmıştır. Tüm bu hususların dikkate alınarak, sanığın tehditlerinin doğrudan muhataplarından biri olarak davaya katılmayı ve sanığın cezalandırılmasını istiyoruz.”
ÖZKAN: TEHDİT NEFRET SÖYLEMİDİR
Akademisyen Özlem Özkan ise, Peker’in konuşmalarını bir nefret suçu olduğunu belirterek, “Bu evrende kişilerin dili, cinsiyeti, ırkı inancı her ne olursa olsun her kişinin barış içerisinde ve özgür yaşam hakkı olduğunu düşünüyorum sanığın hem miting hem kamuya açık bir alanda hem de sosyal medyada biz barış imzacılarını ölümle tehdit etmesi açıkça bir nefret söylemidir. Bütün bunlardan dolayısıyla sanığın cezalandırılmasını talep ediyorum" dedi.
FİNCANCI: ZAMAN MADDİ DEĞERDİR
Barış akademisyenlerinden Prof. Şebnem Korur Fincancı ise “Bugün tam da bu suç nedeniyle öğrencilerimle, hastalarımla bir arada olmak ve 35 yıllık birikimimi 24 saat gibi görünür bir zaman dilimine paylaşmak, emeğimi ortadan kaldırmak suçu işlenmiştir” dedi. Hakimin “Maddi zararınız var mı” sorusuna Fincancı, “Bu maddi bir zarardır bundan sonra da duruşma günlerinde bu kayba neden olacaktır. Zaman önemlidir bu da maddi değerdir. Özellikle bizim gibi bilimsel üretim içerisinde olan bizim insanlar için yalnızca kişisel değil toplum olarak ölüm tehdidinin yöneltilmesinin meşrulaştırılması ve zararda buna ilişkindir. Bu nedenle sanığın cezalandırılmasını talep ediyorum” şeklinde cevap verdi.