MANİSA - Soma maden faciasından sonra “Artık hiçbir şey eskisi gibi olmaz” diyerek, Madenci İşçileri ile Dayanışma Derneği kurdukları için tutuklanan madenci Gökhan Ayaydın ve Volkan Çetin yaşadıklarını anlattı. Avukatlar iki madencinin, Soma’da 301 madencinin ölümünden sorumlu kişilerle aynı cezaevinde tutulmalarının da en büyük cezalandırma olduğuna işaret etti.
Ölümlü maden “kazaları” konusunda Avrupa’da birinci, Dünya’da üçüncü sırada yer alarak kötü bir şöhrete sahip olan Türkiye’de, kazalardan sağ kurtulan madenciler de ya açlık ve işsizliğe mahkum ediliyor ya da baskıya maruz kalıyor. Soma gibi bir günde 301 madencinin hayatını kaybettiği Ege Bölgesi’nde yaşayan maden işçileri Gökhan Ayaydın ve Volkan Çetin’in yaşadıkları da madencilerin kaderini anlatan cinsten. Kendilerini işten atan İmbat Madencilik önünde direnen ve İzmir’in Kınık ilçesinde Maden İşçileriyle Dayanışma ve Mücadele Derneği’ni kuran iki madenci, 26 Kasım 2016’da evleri basılarak gözaltına alındı. 8 günlük gözaltı süresinden sonra sendikal faaliyetleri, “örgüt üyeliğine” delil sayılarak, Ayaydın ve Çetin tutuklandı.
Şakran T Tipi Cezaevi'nde tutulan maden işçileri Ayaydın ve Çetin, aynı zamanda madencilerin ölümünden sorumlu tutulan maden şirketi temsilcileri ile aynı koğuşlarda tutuluyor olmalarının ızdırabını yaşıyor.
YAŞAMAK İÇİN MÜCADELE ETMEK...
Tutuklanma gerekçelerine ve yaşadıkları hukuksuzluğa kaleme aldıkları mektupta dikkat çeken ikili, Soma katliamından sonra “Artık hiçbir şey eskisi gibi olmaz” diyerek İzmir Kınık'ta dernek kurduklarını anlattı. İkili mektuplarında, mücadele gerekçelerini de, “Madenlerde bu zamana kadar yüzlerce arkadaşımız alınmayan önlemler nedeniyle katledildi. Yine birçoğu sakatlandı. İş göremez hale geldiler nice çocuklar babasız, nice ana babalar evlatsız, eşler dul kaldı. Sadece Soma değil bu yaşanan acılar Ermenek’te 'Oğlum yüzme bilmezdi' diyen annenin feryadı kulaklarımızdan hiç gitmedi. 'Bu işin fıtratında var', 'Güzel öldüler' diyerek katliamı ve katilleri aklamaya çalışanların sesleri de kulaklarımızdan hiç gitmedi” sözleriyle anlattı.
DİRENDİKLERİ İÇİN HEDEF OLDULAR
Türk-İş’e bağlı sahadaki örgütlü sendikayı da en az iş sahibi kadar sorumlu gören Ayaydın ve Çetin, sendikanın şirketle yaptığı toplu sözleşmeyi yasal olarak işçilere açıklaması gerekirken altı ay saklaması üzerine sendikanın önünde basın açıklaması yaptıklarını belirtti. Ayaydın ve Çetin, bu olayın ardından ise dernek yöneticilerinin de içinde bulunduğu 32 kişinin İmbat Madencilikten işten çıkarıldığı bilgisini paylaştı. Buna rağmen direnişi sürdürerek, 700 kişinin işten çıkarılmasını önlediklerini anlatan iki madenci, “Yaklaşık otuz defa gözaltının yaşandığı 68 gün süren direnişimiz zafere ulaştı. Ve Soma maden havzasının ilk direniş örneğini yaratarak işlerimize geri döndük. Bu süreçten sonra Vali ve Kaymakam tarafından derneğimize ve üyelerimize baskılar başladı” bilgisini verdi ve “direnerek kazanmanın mümkün olduğunu” gösterdikleri için hedef haline getirildiklerini paylaştı.
CEMEVİNE GİTMEK TERÖR SUÇU SAYILDI
Çocuklarının hiçbir haktan yararlandırılmadığı gibi, kendi imkanları ile çocuklarını eğitmelerinin de engellendiğini belirten Ayaydın ve Çetin, “Çocuklarımız erken yaşta uyuşturucu kumar ve hırsızlık gibi yozlukların pençesinde kıvranırken, sesini çıkarmayan polis ve jandarma yaz okulumuzu engellemek için elinden geleni yaptı. 'Cem evinde yaz okulu mu olur bunlar terörist. Çocuklarınızı sakın göndermeyin' gibi söylemlerle kapı kapı dolaşarak gerçek yüzlerini gösterdiler. Biz çocuklarımıza yaz okulunu cem evinde yapmayacağız da nerede yapacağız? Belediye ve kaymakamlık bize spor salonlarını eğitim merkezilerini sonuna kadar açtı da biz mi kullanmadık" ifadelerini kullandı.
SOMA KATLİAMININ FAİLLERİ İLE AYNI CEZAEVİNDE TUTULUYORLAR
Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile kapatılan Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) üyesi avukatlar ise yaptıkları açıklamada tutuklanan iki maden işçisi ile görüştüklerini ve işçilerin komplo ile tutuklandıklarına işaret etti.
Avukatlar madencilerin, sendikal faaliyetlerden ve verdikleri mücadeleden dolayı tutuklandıklarını, demokratik hakların kullanımının “suçlama gerekçesi” yapıldığını belirterek, madencilerin Soma’da 301 arkadaşlarının “katili olmakla yargılanan Can Gürkan ve diğer tutuklu sanıklarda” birlikte aynı cezaevinde tutulduklarını ve bunun en büyük cezalandırma yöntemi olduğuna işaret etti.