10 Ekim'de kurtulanlar konuşuyor: Gazdan çok kişi öldü

ANKARA - Ankara Katliamı davasında söz sırası tanık ve mağdur ailelerinde. Mağdurlar, "7 Haziran'da '400 vekil verin bu iş çözülsün' diyen insanların hiç mi suçu yok" diye hükümetin sorumluluğuna dikkat çekerek, atılan gazdan çok insanın öldüğünü ve şikayetçi olduklarını belirtti.

Ankara Katliamı davasının 2. duruşması ikinci gününde Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi'nde mağdur ailelerin dinlenmesiyle devam ediyor. Dün yapılan duruşmada 3 fail ifade vermiş ve tutuksuz yargılanan sanık Esin Altıntuğ hakkında tutuklama kararı verilmişti. Dün mahkemeye gelmeyen ve hakkında yakalama kararı çıkartılan Hatice Akaltın'ın bugün de duruşmaya gelmediği görüldü.

Duruşmaya tutuklu failler hazır bekletildi. Dava duruşmasında tutuklu failler ve avukatları ile müşteki yakınları ve avukatları yanı sıra çok sayıda izleyici hazır bulundu.

Faillerin ifadeleri tamamlandı için müşteki aileler, mahkemede söz almaya başladı. Aileler aradan geçen yaklaşık 1,5 yıl sonra ilk kez mahkemede ifade veriyor.

'GAZDAN ÇOK KİŞİ ÖLDÜ'

Müşteki Ağa Bayar, patlama sonrası Gar önüne gelen polislere dikkat çekerek, "Tüm sorumlulardan şikayetçiyim. Bomba sonrası atılan gazdan çok sayıda kişi öldü. Onlardan da şikayetçiyiz!" dedi.

SÜREÇ 7 HAZİRAN İLE BAŞLADI

Müşteki Ali Karaçay, Ankara, Suruç ve Diyarbakır’da hayatını kaybedenleri anarak ifadesine başladı. Karaçay, "Gaz bombasının ölümlerde etkisini ortaya koyan rapor yayınlandı. Havuzun orada çevik kuvvet grubunun oradaki yaralılara müdahale etmeye başladığını gördük. Yaralı arkadaşlarımıza müdahale etmeye çalıştık. Burada belki daha fazla insan tutuklanacak ama şunu biliyoruz. Suruç katliamının üzerinden 18 ay geçmesine rağmen bir iddianame hazırlandı. Sadece bir kamu görevlisi yargılandı ve 7 bin 500 lira para cezası aldı. 10 Ekim’de 100 kişi öldü. İlk suç duyurumuz için kovuşturmaya yer yoktur denildi. 7 Haziran’da 400 vekil verin bu iş çözülsün diyen insanların hiç mi suçu yok?” diye sordu.

Karaçay, ifadesini şu sözlerle bitirdi: “Halkı korumakla görevli polislerin paramparça olmuş insanların üzerine gaz bombası atmasının DAİŞ’ten bir farkı yoktur. Bizler adaleti sadece mahkemelerde değil, sokaklarda da arayacağız. Bu katliamın asıl yargılanması için cezalarını çekmesi için sonuca kadar mücadele edeceğiz.”

Müşteki Ayhan Örs de, "Davada ihmali olan tüm kamu görevlilerinden şikayetçiyim" dedi.

'YARDIM EDENLERİ ENGELLEMEK İÇİN GAZ ATTILAR'

Katliamda oğlu Korkmaz Tedik'i kaybeden müşteki Erdoğan Tedik de ifade verdi. Davanın siyasi olduğunu söyleyen baba Tedik, "Çünkü dışarıda ve içeride savaş ortamında yaşandı bu katliam. Hemen seçim öncesiydi ve de... Suruç ve daha başka patlamalar yaşandı bu katliamdan önce... Yüzün üzerinde insan öldü, 400'ün üzerinde yaralı vardı, hala tedavi görenler var. Bu kargaşayı görenler, yaşananlara dur demek için 10 Ekim'de sendika ve meslek odalarının çağrısıyla Ankara'ya barış olsun, insanlar ölmesin diye geldi" dedi.

Tedik, patlama anı ve sonrası şöyle aktardı: "İlk bomba patlayınca, önce etraftakilere kaçmayın ses bombasıdır dedim. Sonra 2. bomba patladı gökyüzü kana bulandı. Sonra kaçmaya başladık. Gara sığındık. Sonra oğlumu bulamadım ve alana çıkmak istedim. Tam o sırada gaz bombası atıldı. Oğlum saatlerce yerde kaldı. Ambulans gelmedi. Benim oğlumu ambulansla değil, sıradan bir ses aracıyla hastaneye götürüldü. Daha önceki tüm eylemlerde gereksiz önlemler alınır, dakika başı GBT yapılırdı. O eylem içinse hiç tedbir alınmamıştı. Yardım edenleri engellemek için gaz atıldı. TTB raporuna göre hayatını kaybedenlerin yüzde 10'u gaz nedeniyle hayatını kaybetti. Sorumlu siyasi sorumlulardan, kamu görevlilerinden, IŞİD'lilerden şikayetçiyiz."

'BİZE SİPER OLAN ARKADAŞLARIMIZ SAYESİNDE BURADAYIM'

BTS eski Genel Başkanı Nazım Karakurt da müşteki sıfatıyla ifade verdi. Karakurt, "Burada bulunuyorsam ikinci bombanın patladığı yerde bize siper olan arkadaşlarımızın sayesinde buradayım. Katliamda 14 arkadaşımı ve 9 yaşındaki Veysel Atılgan'ı yitirdi. Barışta evlatlar babalarını, savaşta babalar evlatlarını kaybetmiş, bu çok önemli bir söz bence" dedi.

Katliam sonrası dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu'nun "Biz biliyorduk, ama eyleme geçmeden nasıl yakalardık" sözlerini hatırlatan Karakurt, "Bu bizi 101 kez daha öldürdü. Bu piyonların ötesinde, 7 Haziran sonrası Türkiye'nin siyasi durumunu değiştiren siyasilere bakıyorum. Bağımsız, demokratik bir yargı varsa, nerede Emniyet Müdürü nerede? Katliam sonrası polislerin davranışlarını gördük. O gün ben gördüklerimle bu ülkede yaşadığıma pişman oldum. ‘Keşke yaşamasaydım’ dedim. İnsanlar paramparça olmuşken; bir polisin silahını çekerek tehdit etmesi, hakaretler etmesi kabul edilebilir mi" diye konuştu.

BTS'nin çağrısı üzerine Ankara'ya geldiğini söyleyen sendikacı müşteki Nevruz Kızıler, "İlk bomba sonrası gri bir bulut gördüm. Arkadaşımla koşmaya başladık. 2. bombayla bayılmışız. Daha sonra toparlanıp alandan çıktık. Bulunduğum yerin camından gaz bombalarını gördüm. Arkadaşıma 'Bizi burada öldürecekler, çıkamayacağız' dedim. Sorumlu herkesten şikayetçiyim" dedi.

Katliamda oğlu Canberk Bakış'ı yitiren müşteki Abdullah Bakış, "Başta bu sanıklara katliamı yaptıranları, canlı bombayı taşıyan aracı yolda görmezden gelenleri, Ankara'da sanıklara yol gösteren, yardım eden kamu görevlilerinden şikayetçiyim. Benim oğlum 15 günlük öğrenciydi. Aydın'da okuyordu. Burada huzur ve barış için geldiler. Suriye ve Irak olmasın diye geldiler. Herkesten şikayetçiyim" diye konuştu.

'KIZIMDA AĞIR YARA YOKTU, ASTIM VARDI, GAZ ÖLDÜRDÜ'

Katliamda kızı Gülbahar Aydeniz'i kaybeden müşteki Salih Aydeniz, kızının polis attığı gaz sonucu hayatını kaybettiğini söyledi. Kızı Gülbahar'ın astımı olduğunu söyleyen Aydeniz, "Benim kızımın bedeninde ağır yara yoktu. Ama astımı vardı. Gaz nedeniyle öldü. Herkesten şikayetçiyim" dedi.

Müşteki Feramuz Tan, katliamda oğlu Umut Tan'ı kaybetti. Tan ifadesinde, "Benim oğlumun inançları vardı, dürüstlükten yanaydı. Ben dönemin Cumhurbaşkanı, Başbakanı, Valisi, Emniyet Müdürü ve MİT sorumlularından şikayetçiyim" dedi.

'BARIŞ DEDİ KIZIM'

Müşteki Şafak Yurtman ise katliamda Hacettepe Üniversitesi'nde okuyan kızı Şebnem Yurtman'ı yitirdi. "Barış dedi benim kızım" sözleriyle ifadesine başlayan baba Yurtman, "Özgürlük istedi. Biz köyde yaşıyoruz ve bütün kızlarımızı okutmaya çalıştık. Adana'dan geldi kızım, barış ve özgürlük istesin diye yetiştirdik. 23 yaşındaydı Şebnem Yurtman. Ailelerimiz sıralı ölüm isterdi. Savaş sıralı ölüme izin vermiyor. Ben kızımın mezarını ziyaret ediyorum. '400 vekil' isteyenlerden şikayetçiyim. Gaz atanlardan şikayetçiyim. Bütün sorumlu kamu görevlilerinden ve sorumsuzca açıklama yapanlardan şikayetçiyim" diye konuştu.

Katliamda yaşamını yitiren Dilan Sarıkaya'nın annesi Nesligül Zerendi de ifade verdi. Anne Zerendi, "Bu ve bunun gibi işlerde parmağı olanlar evlat acısı yaşamadan ölmesinler" dedi.

İFADE SIRASINDA FENALAŞTI

Müşteki Solmaz Kılıç ifadesi sırasında fenalaştı ve salondakilerin yardımıyla dışarı çıkartıldı. Bunun üzerine mahkeme koridorunda sağlık ekipleri hazır bekletilmeye başlandı. Kılıç ifadesinde şunları söyledi: “Kardeşçe bir ortamda yaşamak için Ankara’ya geldik. Sanıklar kadar soğukkanlı olamayacağım. İstanbul'dan gelmiştim. Yol boyunca Eğitim Sen'li arkadaşlarımızla güneşin fotoğraflarını çekmişti. Benim 10 yaşında bir kızım var. Ailem beni ayrımcılığa karşı yetiştirmişti. 'İncinsen de incitme' felsefesiyle yetiştirildik. Gelirken bir kitapta okudum, 'Savaş düşmanına benzediğinde kaybedilir' diyordu. Buradaki sanıklardan farklıyız biz. Ve ben öğrencilerimi benim yetiştiğim ilkelerle yetiştiriyorum. Katiller sadece 101 canı almadılar onların ve yakınlarının umutlarını ve hayallerini ve aldılar. Katliamda arkadaşlarımı da kaybettim, siz onları bana geri getirebilecek misiniz?”

'SONRAKİ DURUŞMAYA POLİSLER DE GETİRİLSİN'

Müşteki Oğuz Tengiz de, “Bomba nedeniyle yanan kişiye yardım ederken kendi saçlarımın da yandığını fark ettim. O sırada polisler rap rap, ölen insanların üzerine yürüyordu. 20 günde Reina katliamcısını yakalayanlar, kendi içerindeki suçluları hemen yakalayabilirler. Sonraki duruşmaya onlar da getirilsin" talebinde bulundu.

‘EŞİM ÇOCUĞU ÖLMESİN DİYE GELMİŞTİ ORAYA’

İstanbul’dan Ankara’daki barış mitingine katılmak için gelen ve eşi Azize Onat'ı kaybeden müşteki Abdülgafur Onat, “Ben Ankara'da 7 arkadaşımı kaybettim. Arkadaşlarım benden önce alana girdi. 2 patlama arka arkaya geldi. Biz kaçmaya çalışırken etrafta bedenleri parçalanmış insanlar gördük. Benim eşim kendi çocuğu ölmesin diye gelmişti oraya” ifadelerini kullandı.

‘İDDİANAMEYİ HAZIRLAYAN SAVCIDAN ŞİKAYETÇİYİM’

Müşteki Ali İzzet Sarıkaya da, dönemin siyasi sorumlularından şikayetçi olduğunu söyledi. Sarıkaya, “Öyle bir devlet olmuşuz ki 101 kişi katlediliyor, bunun sorumluluğunu kimse almıyor. Çünkü kendileri yaptırmış bunu. Onun için bu davada kamu görevlileri olmadığı için iddianameyi hazırlayan savcıdan da şikayetçiyim. Kamu görevlilerinden, MİT'ten, Ankara Emniyetinden, Ankara Valiliğinden; en alt kademesinden Cumhurbaşkanı'na kadar şikayetçiyim. Savcı görüşmemizde, 'Suruç'u düzgün yargılayabilseydik, Ankara Katliamı olmazdı' diyor. Koysaydınız o zaman bu dosyaya da kamu görevlilerini koyardınız" dedi.

‘ADALET NASIL GERÇEKLEŞECEK?

Katliamda yaşamını yitiren Mehmet Zakir Karabulut'un babası Mehmet Zeki Karabulut ise, şunları söyledi: "Ben Bitlis'ten geldim. Adalet göreyim dedim. Ama maalesef göremedim. Benim oğlu 24 yaşında bir harita mühendisiydi. Yaralı olarak üç saat sağ kalmış. Erken müdahale edilseydi yaşama şansı yüksekti. Evladımı hastaneye kaldırmak yerine biber gazı sıktılar. Benim gözümde biber gazı sıkanla kendini patlatan aynı suçu işlemiştir. Onların yargılanması gerekmiyor mu? Barış için toplananları korumakla görevli olup önlem almayanlar nerede? Oylarımız yükseldi diyenler nerede? Adalet nasıl gerçekleşecek? Gerçek sorumluların yargılanmasını talep ediyorum. Bütün sorumlulardan şikayetçiyim. Son olarak katliamın ardından ayrımcılık deva etmiştir. 15 Temmuz Darbe Girişimi sırasında hayatını kaybedenlerin ailelerine bakışla katliamlarda yaşamını yitirenlerin ailelerine bakış aynı değildir. Asıl ayrımcılığın, bölücülüğün bu olduğunu düşünüyorum. Evladını kaybeden babaya verilen maaş 113 lira. Hak mıdır bu? Telefonu hala kayıp oğlumun. Annesi her gün soruyor. Fotoğrafı varmış telefonda oğlumun.”

Duruşma verilen aranın ardından müştekilerin ifadeleriyle devam edecek...