İSTANBUL - 27 Temmuz 2011’den bu yana müvekkilleri Öcalan’la görüştürülmeyen avukatlardan Emran Emekçi, görüş yasağı için “Hukukla izah edilecek bir şey değil” dedi. Emekçi, “Demokrasiyi savunuyorsanız İmralı’nın kapılarını açın, çünkü demokrasinin en büyük savunucusu İmralı’da” dedi.
PKK Lideri Abdullah Öcalan'ın Türkiye'ye teslim edilmesinin üzerinden 18 yıl geçti. Öcalan’ın avukatı Emran Emekçi, 18 yılı geride bırakan süreci değerlendirdi. Öcalan’ın bu süreci “1925’in güncellemesi” olarak tanımladığını dile getiren Emekçi, 1925 döneminin Öcalan şahsında güncellendiğini söyledi.
Öcalan’ın idam edilmek istenmesi ile Kürt-Türk savaşının startının verilmek istendiğini kaydeden Emekçi, Öcalan’ın “Herkes benim idam edilmemi beklerken ben demokratik çözüm ve barış politikaları ile ortaya çıktım. O günden bu yana tavrım budur. İmralı’nın konumu budur. Uluslararası komployu boşa çıkarmak Kürt-Türk savaşını barışa dönüştürmekle mümkündür. İmralı barış adası olacak” şeklindeki sözleriyle İmralı tutumunu belirlediğini aktardı. Emekçi, Öcalan’ın yıllardır İmralı’da barış mücadelesi verdiğini söyledi.
‘SURİYE’DEN ÇIKIŞ ÜÇÜNCÜ DÜNYA SAVAŞI’NIN BAŞLANGICIDIR’
ABD’nin Ortadoğu politikalarına değinen Emekçi, “Komplodaki mantık şu; ABD ‘Benim sistemime gelmeyen kim varsa, ister devlet, ister güç, ister yapı olsun’ onların tasfiyesini gündemine koymuş bir politika yürütüyordu. Sayın Öcalan da özgür Kürt'ü temsil ediyordu. Bağımsızlıkçı ve özgürlükçü bir çizgiye sahipti. Bu çizgiden taviz vermediği için, dayatmalara boyun eğmediği için hakkında tasfiye kararı verildi. Komplo ise; 9 Ekim’de çıkarılma süreci başladı. Sayın Öcalan bu süreci üçüncü dünya savaşının başlangıcı olarak nitelendiriyor. Sayın Öcalan’ın Suriye’den çıkarılışı aslında üçüncü dünya savaşının başlangıcıydı. Irak’la başlayan ve devam eden süreç... Suriye’nin durumunun ilk fitili orada başladı. Sayın Öcalan Suriye’den çıkarılmasaydı, onların oyununu bozan bir yanı vardı halklar lehine. Demokratik Ortadoğu çizgisi vardı. Bu ABD’nin büyük Ortadoğu projesi ile çelişiyordu. Buna alternatif bir projeydi hatta. Bu yüzden Ortadoğu'ya hakimiyet sağlamak için tasfiyesine karar verdiler" değerlendirmesinde bulundu.
‘İMRALI’DA YAŞANAN ÇÖZÜM VE ÇÖZÜMSÜZLÜK DİYALEKTİĞİNİN MÜCADELESİDİR’
Öcalan’ın “Ben onların oyununu bozan, Ortadoğu’da oyunbozanım” sözlerine atıfta bulunan Emekçi, şöyle devam etti: “İmralı’da da bu duruşunu devam ettirdi. İmralı’da gelişen demokratik çözüm ve barış politikalarına devlet yanıt verse... Türkiye bu konuda daha kararını vermiş değil. Böyle bir süreç olsa demokratik bir Türkiye, demokratik bir Suriye, Irak demektir. Bu da halkların, demokratik iradenin bölgede hakim olması demektir. Bu da ABD’nin Ortadoğu projelerini boşa çıkaran bir yaklaşım olur. Bu güçlerin girişimleri ile demokratik çözüm ve barış süreçleri engellendi. ABD ve AB Sayın Öcalan’ın demokratik çözüm projesini desteklemiş olsaydı daha Roma’da iken bu sorun çözülmüş olacaktı. Bu güçler Kürt sorununun demokratik çözümünü istemiyordu. Çünkü yıllardır Kürtlere biçtikleri piyon rolü elinden alınmış olacaktı. Kürt kartlarını ellerinden almış olacaktı. Sayın Öcalan ‘piyon Kürt’ü’ aktör haline getirmek istedi. Bu da onların bütün ezberlerini bozuyordu. İmralı’da yaşananın özcesi çözüm ve çözümsüzlük diyalektiğinin mücadelesidir. Ya çözümle sonuçlanacak ya da 21’inci yüzyılın kaybıyla. Sayın Öcalan mutlak tecrit koşullarında çözüm çağrılarında bulundu. Halen bunun üzerindeki çalışmalarını sürdürüyor. Temennisi de İmralı sürecinin bir barış süreci ile sonuçlanmasıdır.”
‘İMRALI SÜRECİNİ HUKUK VE YASALARLA İFADE EDEMEYİZ’
“İmralı’nın statüsünün hukuk ve yasalarla ifade edilemeyeceği ortaya çıktı” diyen Emekçi, değerlendirmesini şöyle sürdürdü: “İç hukuk başvurularında zaten bir duvara çarptı. AİHM’in komployu görmezden gelen, dosya üzerinde örtbas etmesi bir hukuk komplosuydu aslında. İmralı sürecini hukuk ve yasalarla ifade edemeyiz. 5 yıldır avukatlarla görüştürülmeme var, son birkaç yıldır mutlak tecrit var. Mutlak tecrit ne demek? Dış dünya ile tüm bağını koparmak demektir. Bu ne yasalarda ne de uluslararası hukukta yeri olmayan bir uygulamadır. Bu noktada Sayın Öcalan şu yorumu getirdi: 'İmralı’nın statüsü proto Guantanamao’dır. Çünkü Guantanamao korsanca kaçırma üzerine dayanıyor, ABD yasaları orada nüfus etmiyor, bir adadır ve hukuk nüfus etmiyor. Burada temel özellik kendi siyasal muhalifinin siyasal iradesini kırmaya dönük sistemdir. Guantanamao dediğimiz şey, İmralı’da Sayın Öcalan’a uygulanan da irade kırma baskısıdır yıllardır. Özgürlükçü çizgiden vazgeçirme ve kendi çizgilerine çekme baskısıdır. Sayın Öcalan konumunu ‘Ben burada siyasi bir rehineyim. Solunum cihazına adeta bağlıyım. Solunum cihazı onların elinde. Ama ben burada bu koşullar altında çizgimi korumuşum. Ben burada hazırım her zaman demokratik çözüm ve barış için’ sözleri ile açıklıyor. Ne zamanki somut adımların atılması süreci geldiyse hükümet tarafından süreç askıya alındı."
Kürt meselesi üzerinde uluslararası alanda rant piyasasının oluştuğunu söyleyen Emekçi, Türkiye’de çözümü üretebilecek liderlik sorunu olduğunu dile getirdi. 27 Temmuz 2011’den bu yana müvekkilleri Abdullah Öcalan ile görüştürülmemelerini ise Emekçi, “Hukukla izah edilecek bir şey değil” diyerek değerlendirdi.
‘HUKUK DEĞİL POLİTİKALAR SÜRECİ BELİRLEDİ’
Bursa 1. İnfaz Hakimliği'nin 20 Temmuz 2016 tarihli kararına atıfta bulunan Emekçi, “Bu karar ile var olan uygulamalar sürekli hale getirildi. Bunun aslında hukuki bir izahı yok. Avukat ve aile görüşü hiçbir şekilde yasaklanamaz. Fakat hukuk dışı bir kararla uygulanıyor. Sayın Öcalan’ın konumu, statüsü çözümle bire bir kilitlenmiş. Yıllardır hukuk değil, politikalar süreci belirledi. Görüşmelerde, tecridin hafifletilmesi veya ağırlaşmasını da politikalar belirledi. Sayın Öcalan’ın yıllardır çabası, tahribat olmadan, kimse acı çekmeden sorunu çözmekti. Bunun için daha da direnişini, çabasını sürdürüyor” dedi.
‘DEMOKRASİNİN EN BÜYÜK SAVUNUCUSU İMRALI’DA’
İmralı’da yıllardır var olan uygulamaların 15 Temmuz darbe girişimi ardından Türkiye’nin diğer cezaevlerinde uygulamaya konulduğunu dile getiren Emekçi, “Yıllardır zaten İmralı’da bir OHAL yaşanıyordu. Hakimliğin kararı ile var olan hukuksuzluk süreklilik haline getirildi. Hukuk garabeti ile karşı karşıyayız. Bunun hiçbir hukuksal izahı yok” dedi.
İmralı’nın konumu ile Türkiye’nin demokratikleşmesi arasında doğrudan bir bağlantı olduğunu vurgulayan Emekçi, “Çözüme gidilmediği zaman sonuç OHAL’dir. Türkiye demokrasiye karar verirse İmralı’nın kapılarını açması gerekiyor. Demokrasiyi savunuyorsanız İmralı’nın kapılarını açın, çünkü demokrasinin en büyük savunucusu İmralı’da” dedi.
Yasin Kobulan - dihaber