10 Ekim davasında aileler konuştu: Devlet istemeseydi katliam olmazdı

ANKARA - Ankara katliamında yakınlarını kaybeden aileler "Açıkça planlanmış ve yol verilmiş bir katliamdı bu. Devlet istemese olmazdı" dedi.

10 Ekim 2015 tarihinde 101 kişinin hayatını kaybettiği Ankara katliamı davasının ikinci duruşması Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görüldü. DAİŞ sanıklarınca provoke edilmek istenen davanın hem avukatı hem de müştekisi olan Mehtap Sakinci Coşgun, katliam günü polisin olması gereken yerde olmadığını söyledi. Coşgun, "Biz günlerce cenazemizi aradık. 1 cenaze için bütün cenazelerin yarısına baktım neredeyse. Bütün bunlara karşı bir planı yoksa hükümetin, sorumlu bakanların istifa etmesi gerekirdi ama kimse istifa etmedi. Biz adaletin mücadele ederek geleceğini düşündük ve dernek kurduk. Öfkeliydik ama öç almak değil, adalet istedik" ifadelerini kullandı.

Duruşmaya verilen 30 dakikalık aradan sonra katliamda hayatını kaybeden İsmail Kızılçay'ın annesi Sündüz Kızılçay, konuştu. Duruşma salonuna gelen sanıklara doğru konuşan Kızılçay, "Allah sizin belanızı versin" diye bağırdı.

'KURTULMASAYDIM KİM SORUMLU OLACAKTI'

Katliamda bir bacağını kaybeden Müşteki Gökhan Yaralı, "Artık engelli bir insan olarak konuşuyorum" diyerek yaşananlara tepki gösterdi. Yaralı, patlamadan sonra 90 gün hastanede yattığını belirterek, "Vücudumda neredeyse kan kalmamıştı. O sağlıkçılar panikle dönmeseydi, ölümümden IŞİD mi, gaz bombası atan polisler mi sorumlu olacaktı, ben hastane raporumda yer aldığı gibi son bir kaç dakikayla kurtuldum. Kurtulmasaydım sorumlu kim olacaktı?" diye sordu.

'DEVLET İSTEMESEYDİ BU KATLİAM OLMAZDI'

Katliamda eşini kaybeden Müşteki Zeki Yılmaz Öztekin, devletin askeri kurumlarının nasıl çalıştığı yönünde bilgi sahibi olduğunu aktararak, "Devlet dediğimiz kurumun içinde meşru olmayan kirli uçlar da var. Açıkça planlanmış ve yol verilmiş bir katliamdı bu. Devlet istemese olmazdı bu" dedi. Öztekin ayrıca siyasi iktidarların katliamlardan çıkar sağladıklarını iddia ederek, "Mahkemeniz iyi niyetli ama bu piyonların ceza alması yetmez. 'Süpürün'diyen polisten ve diğer kamu görevlilerinden şikayetçiyiz" ifadelerini kullandı.

'EN UFAK BİR MÜDAHALE EŞİMİ KURTARABİLİRDİ'

Müşteki Evrim Pınar Mak ise terör için şiddetin amaç değil araç olduğunu söyleyerek, şöyle devam etti: "Eşim dış kanamaya bağlı olarak öldü. En ufak bir müdahale bile onu kurtarabilirdi. Ama polis gaz atınca kimse yardım edemedi. Polislerin bu tutumu kime hizmet etti, bu sorunun cevabını dava sürecinde öğrenmek istiyorum" dedi. Mak, adaletin sağlama görevinin bu davada yerine getirilmediğine dikkat çekerek, "Tahir Elçi'de, Roboski'de ne oldu bu jet hızında işleyen hukuka. İdam değil, adalet işlesin diyorum" dedi.

'MEĞER OĞLUM ACI ÇEKMEDEN ÖLMÜŞ'

Daha sonra konuşan müşteki Mevlüt Akman da katliamda oğlunu kaybetti. Sanıklara doğru konuşan Akman, "Siz benim oğlumun tırnağı olamazsınız" diye tepki gösterdi. Akman müşteki olarak mahkemede bulunan arkadaşlarının anlatımları ile bir konuya sevindiğini aktararak "Oğlumun nasıl acı çekerek öldüğünü düşünüyordum. Meğer acı çekmeden ölmüş" diye konuştu. Akman ayrıca polislerin kendisine terörist dediğini aktararak şikayetçi olacağını belirtti.

'DEVLET GÜVENLİĞİ SAĞLAMADI'

Bir başka müşteki Ali Haydar Ben, bir devletin kendi halkının can güvenliğini sağlaması gerektiğine dikkat çekerek, devletin katliam günü güvenliği sağlayamadığının altını çizdi. Ben, "Sağlamamasının tek nedeni o alanda bir araya gelenlerin hepsinin 'öteki' olmasıydı" tespitinde bulundu.

'KATLİAM 400 VEKİL VERİN BU İŞ ÇÖZÜLSÜN DEMEKLE BAŞLADI'

Müşteki Münevver Berk ise katliamlar ülkesinde yaşadıklarını söyleyerek, Türkiye'deki katliamların saymakla bitemeyeceğine dikkat çekti. Berk, "Bu katliam bir anda olmadı, planlayan ve tezgahlayanlar var. Barış isteyenlere karşı organize bir katliam bu. Katliam, '400 vekil verin, bu iş çözülsün' demekle başladı" diye konuştu.

Berk'in ifadesinin ardından duruşmanın bugünkü oturumu son buldu. Yarın saat 10.00’da müştekilerin ifadeleriyle devam edilecek.