ŞIRNAK - Gazeteci Sabahattin Koyuncu, tutuklu bulunduğu Şırnak T Tipi Cezaevi’ndeki hak ihlallerini yazdı. Koyuncu, baskıların ölümlere neden olduğunun altı çizildi.
Kapatılan Dicle Haber Ajansı’nın (DİHA) Şırnak muhabiri Sabahattin Koyuncu, 1 Eylül’de Silopi’de gözaltına alınıp yaptığı haberler, sosyal medya paylaşımları ve HDP Grup Başkanvekili Çağlar Demirel’den aldığı röportajı suç sayılmış, “Örgüt üyesi olmak”, “Örgüt propagandası yapmak” iddiasıyla tutuklanarak Şırnak T Tipi Cezaevi’ne gönderilmişti.
Aynı gün tutuklanan Mazhar Metin ile birlikte getirildikleri Şırnak T Tipi Cezaevi girişinde çıplak arama uygulamasına tabi tutulduklarını yazdığı mektup ile duyuran Koyuncu, cezaevinde yaşanan hak ihlallerinin çıplak arama ile sınırlı olmadığını kaydetti. 246 gün devam eden sokağa çıkma yasağının ve ilan edilen OHAL’in cezaevi koşullarını olumsuz etkilediğini kaydeden Koyuncu, hak ihlallerini şu şekilde kaleme aldı:
“Şırnak’ta 14 Mart 2016 tarihinde ilan edilen sokağa çıkma yasağı etkilerinin en çok yaşandığı alanlardan biri de Şırnak T Tipi Kapalı Cezaevi. Cezaevlerine gönderilen başta çocuklar olmak üzere, gözaltında baskı ve işkencelere maruz kaldı. Tutuklamalarla birlikte cezaevleri kapasitelerini aşarak 10 kişilik koğuşlarda 16-18 kişinin kaldığı cezaevinde 250’yi aşkın siyasi tutsak kalıyor.
Gözaltında yaşatılan baskı ve işkencenin devamı niteliğinde bulunan cezaevinde sayısız hak ihlalleri yaşanıyor. Sağlıktan sosyal faaliyetlere, temel hakların gasp edilmesine, keyfi disiplin cezaları ve hemen hemen her hafta sürgünlerin yaşandığı bir cezaevi.
BASKILAR ÖLÜMLERE NEDEN OLDU
Cezaevinde çocuk koğuşunda bulunan Seyit Rıza Şeran, Cigerxwin Akdeniz isimli çocuk tutuklular, “uyuz” oldukları iddiasıyla kaldıkları koğuştan çıkartılarak farklı bir odaya alındı. Edinilen bilgilere göre cezaevi personellerinin Şeran ve Akdeniz’e psikolojik baskı uyguladıkları, bu baskılar karşısında kaldıkları odada bulunan yatak ve battaniyeleri kapının arkasına bırakarak barikat kurdukları ve barikatı ateşe verdikleri belirtildi.
YANGINA GEÇ MÜDAHALE EDİLDİ
Cezaevi yönetimi çocukların ölümünü ilk başta siyasi tutsaklardan gizlediği görülürken, yangına geç müdahale edildiği öğrenildi. Yaşanan ölümlerin ardından cezaevindeki siyasi tutsaklar 3 günlük açlık grevine girdi. Açlık grevi sonrasında tüm siyasi tutsaklar disiplin cezasına çarptırıldı. Yazılı veya sözlü savunmaları alınmayan siyasi tutsakların verdiği itiraz dilekçeleri işleme alınmazken, tutsaklar için ayrı ayrı 30 gün “Bazı etkinliklerden alı koyma” cezası verildi.
Cezaevinde yaşanan hak ihlallerinin başında sağlık sorunları geliyor. Şırnak’ta ilan edilen sokağa çıkma yasağı ve 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında ilan edilen OHAL kanunları kapsamında kronik hastaların tedavileri yapılamıyor. Kronik hastalığı bulunan tutsaklar, hastaneye götürülmediği gibi revire dahi çıkarılmıyor. Acil durumlarda da tutsaklar kurum revirinin onayı olmadan hastaneye götürülmüyor. Hafta sonu veya günlük mesai bitiminden sonra kalp krizi gibi kritik ve acil müdahale gerektiren hastalık durumunda dahi tutsak hastaneye götürülmeyip ölüme terk ediliyor. Şırnak Devlet Hastanesi’ne yapılan sevkler keyfi tutumlar ve il merkezinde yaşanan çatışmalar gerekçe gösterilerek yapılamıyor. Cezaevi idaresinin yaklaşımlarını ortaya koyan en önemli şey ise su verilme durumu. İçme suyunun bazen siyah bir şekilde aktığı görülürken suyun klorlanmaması ve çok kireçli olması beraberinde hastalıkları da getiriyor. Yine banyo amaçlı verilen suyun vücutta kaşınmalara neden olduğu görülmekte. Günlük verilen yemeklerin temiz olmadığı gibi yemeklerin içerisinde böcek ve naylon parçaları çıkmakta. Bu konuda yapılan itiraz ve başvurular ise sonuçsuz kalıyor.
SOSYAL ETKİNLİK DE YASAK
OHAL ile birlikte dışarıdaki insanların mağduriyetinin yanı sıra tutuklu ve hükümlüler de büyük zorluklarla karşı karşıya kalıyor. Tutuklu ve hükümlülerin yaşam alanlarının daha da daraltıldığı görülürken tutsaklar sosyal etkinliklerden mahrum bırakılmaktadır. Spor, hobi ve atölye etkinlikleri OHAL gerekçe gösterilerek yasaklandı.
KIRTASİYE MALZEMELERİNE EL KONULUYOR
Tutuklu ve hükümlülerin zaruri ihtiyaçları karşılanmıyor. Kantinde satılan malzemelerin bozuk ve son kullanma tarihlerinin geçtiği görülüyor. Kantinden alınan kimi malzemeler ise kimi aramalarda “yasak” olduğu gerekçesi ile el konuluyor. Yine aileler tarafından kargo ile gönderilen malzemelere herhangi bir gerekçe gösterilmeden el konuluyor. Gönderilen kırtasiye malzemelerinin kantinde olduğu gerekçesi ile alınmazken kantine sipariş verildiği durumunda ise kantinde olmadığı gerekçesi gösteriliyor.
VERİLEN KİTAP DA GERİ ALINIYOR
Sokağa çıkma yasağının başladığı günden bu yana cezaevine herhangi bir gazete gelmemekte. Kürt yazarların kitaplarına yönelik fiili bir ambargo söz konusu. Tutsakların ailelerinin gönderdiği başta Aram Yayın Evi’nin kitaplarına herhangi bir gerekçe gösterilmeden el konuluyor. Söz konusu araştırma ve inceleme kitapları başta olmak üzere milliyetçilik kokmayan kitaplara el konulmakta. Daha önce içeriye alınan kitaplara ise aramalar sırasında el konulmakta.
İLETİŞİM ENGELİ
Sokağa çıkma yasağının başladığı günden bu yana tutsaklar aileleri ile görüşemedi ve telefon haklarından yararlanamadı. Yaklaşık 6 ay görüşe çıkamayan tutuklu ve hükümlüler 2 ay boyunca aileleri ile telefon görüşmelerine çıkamadı. Şehirde yaşanan çatışmaların ardından açık görüşe gelmeye başlayan aileler bu kez de OHAL gerekçesi ile açık görüşü 2 ayda bir gerçekleştirmek zorunda bırakıldı. Haftalık telefon görüşmeleri ise 15 günde bir kez olarak uzatıldı. Yaşanan hak ihlallerine dilekçe ile itiraz eden siyasi tutsaklar farklı cezaevlerine sürgün ediliyor. 14 Mart tarihinden bugüne kadar 150’yi aşkın siyasi tutsak sürgün edildi. Her hafta yaklaşık 10 kişinin sürgün edildiği Şırnak Cezaevi’nden Karadeniz bölgesinde bulunan cezaevlerine sürgün edilmesi dikkat çekiyor. Sürgünlerle bir taraftan aileler cezalandırılmaya çalışılırken bir yandan da içeridekilerin moral ve motivasyonlarının bozulması amacını taşıyor. Kış aylarına girilmesiyle birlikte kamuoyuna Şırnak halkını sahiplenme çağrısında bulunan siyasi tutsaklar; ‘Kobanê ruhu ile Şırnak’ı sahiplenelim’ diyor.”