Şahin Öner dosyasında 4 yıldır yaprak kıpırdamadı

DİYARBAKIR - Diyarbakır'da 10 Şubat 2013'te zırhlı polis aracıyla ezilen ve hastane yerine karakola götürülerek ölümü izlenen Şahin Öner dosyasında bir polis hakkında "taksirle (kaza) öldürme" suçundan açılan davada hiçbir ilerleme olmadı.

Diyarbakır'da 10 Şubat 2013 tarihinde Yenişehir ilçesi Şehitlik Semti'nde akrep tipi zırhlı polis aracının ezmesi sonucu yaşamını yitiren Şahin Öner'in soruşturması sürüncemede kaldı. PKK Lideri Abdullah Öcalan'ın 15 Şubat 1999 tarihinde Türkiye'ye getirilmesinin yıldönümü protestolarında 10 Şubat 2013'te düzenlenen eyleme müdahale eden polisin zırhlı araçla ezdiği Öner, yaralı olmasına rağmen hastane yerine Şehitlik Karakolu'na götürülmüştü. Yarım saat kadar polisler tarafından karakolda tutulan Öner, Diyarbakır Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ne götürüldüğü esnada, yolda yaşamını yitirmişti.

Öner'in ölümüne ilişkin, aracı süren polise "taksirle adam öldürme" suçundan dava açılması için olaydan 2 yıl sonra valiliğe izin başvurusunda bulunuldu. Savcılığın, Öner'in ölümünü "trafik kazası" olarak gördüğü ve bu amaçla Adli Tıp Kurumu'na (ATK) 2 kez başvurarak, kusur raporu istediği ortaya çıkartılmıştı. Daha önce "ölümün polis aracının çarpması ve sürüklemesi ile meydana geldiği" şeklinde rapor verdiğini hatırlatan ATK, "Bu olay trafik kazası değil" diyerek talepleri reddetmişti.

‘OLAYI FARKLI YÖNE ÇEKMESİ SORUŞTURMAYI ETKİLEDİ’

Dört yıldır herhangi bir gelişmenin olmadığı soruşturmayı değerlendiren dava avukatı İHD Diyarbakır Şubesi Hukuk Komisyonu Üyesi Abdullah Zeytun, Şahin Öner dosyasının bilindik bir dosya olduğunu ve bölgede bu olaya benzer çokça cinayetin işlendiğini söyledi. Öner’in ölümünün ardından gerek idari gerekse de hükümetin o zamanki yetkililerinin olayın farklı bir şekilde cereyan ettiğine dair açıklamaları olduğunu hatırlatan Zeytun, “Çok açık görgü tanıkları, otopsi raporları ve başka deliller olmasına rağmen Öner’in gösteri sırasında patlayıcı madde infilak etmesi sonucu yaşamını yitirdiğine dair kamuoyunda bilgiler paylaşıldı. Ve maalesef soruşturma süreci de böyle başladı. Sonrasında gerek derneğimizin ve gerekse de görgü tanıkların sonrasında adli tıptan raporun gelmesiyle birlikte olayın asında görgü tanıkların ve bizim illeri sürdüğümüz iddiaların doğruluğunun gerçekliğini ortaya çıkardı. Yalnız ilgili birimlerin ve yetkililerin olayın farklı yöne çekmesi maalesef soruşturma sürecini çok olumsuz etkiledi. Bu bilinçli bir etkilemeydi. Güvenlik görevlilerin cezasızlık politikasının nasıl da ilgili birimler tarafından korunduğunu gösterdi” dedi.

‘BİR YILDAN FAZLADIR TEK BİR DELİL TOPLANMADI’

Olayın başında emniyetin Öner’in patlayıcı madde atarken yaşamını yitirdiği iddiasını duyurduğunu, Adli Tıp raporunun gelmesiyle birlikte soruşturmanın farklı bir sürece evirildiğini dile getiren Zeytun, “Aslında oradaki güvenlik görevlileri olaya bu sefer ‘trafik kazası’ süsü vermeye çalıştı. Biz olayın ‘kasten adam öldürme’ fiili olduğunu savunuyorduk. Ve bugün halen de soruşturmayı dernek adına takip ediyoruz. Soruşturma sonrasında dosya ‘taksirle adam öldürme’ suçuna evirildi ve şüpheli tek polis hakkında bu yönüyle soruşturma açıldı. Şüpheli tek polis hakkında ‘taksirle adam öldürme’ suçundan açılan soruşturma maalesef öncellikli idari birimin izin sürünmecesine takıldı. Daha sonra bir yıldan fazla süren bu izin sürüncemeyi 2015 yılında verilen izinle bu sefer yargının aslında cezasızlık politikasına ne denli sahip çıktığını da gösterdi. Çünkü bir yıldan fazladır başlayan soruşturma sürecinde tek bir delil toplanmış değildir. Bununla ilgili dosyanın soruşturma sürecinin başlangıcında ‘patlayıcı madde ve infilakı’ üzerinden tanıklık beyanları alınan diğer kolluk güçlerinin de dosya dahil edilmesini talep etmiştik. Yalnız onlar hakkında tek bir soruşturma başlatılmış değil. Hatta ilgili kolluk güçleri şüpheli polis hakkında da farklı bilgiler veriyordu. Tıpkı Adli Tıp Kurumu raporuna rağmen, önceki beyanlarını tekrar ediyorlardı. İşte ‘infilak patlayıcı madde’ vesaire gerekçesiyle ölümünün gerçekleştiğini belirtiyorlardı” şeklinde konuştu.

‘4 YILDIR BİR POLİS BİLE GÖZALTINA ALINMADI’

Son bir yıl içerisinde bu kadar açık bilgi, görgü tanıkları ve bilirkişi raporunun net bilgileri olmasına rağmen, şüpheli polis hakkında “kasten öldürme” yerine “taksirle öldürme” suçundan soruşturma başlatılmasına rağmen herhangi bir gelişme olmadığının altını çizen Zeytun, “Bizim yazılı taleplerimiz öncellikle sürecin ‘kasten adam öldürmeye’ evirilip suçun bu yönüyle ele alınıp şüpheli polis ve diğer polislerin hakkında derhal tutuklama kararı talebenin gerçekleşmesidir. Maalesef 4 yıllık süreç sonucunda tek bir şüpheli polisin gözaltına alınmasını bırakalım ilgili bizim soruşturma dosyasında lehe ve aleyhe tüm delillerin savcılık birimince yerine getirilmediğine, etkin ve etkili soruşturmanın yerine getirilmediğini tanık oluyoruz. Bizler dernek olarak bu sürecin takipçisi olacağız. Sorumlu ilgili idari ve kolluk güçlerinin soruşturama dahilinde cezalandırmasını talep etmeye devam edeceğiz” dedi.

‘KUSUR MAKTUL ŞAHİN ÖNER’E ATFEDİLİYOR’

Dosyaya eklenen bilirkişi kurulu raporunda da Adli Tıp Kurulu raporunun aksine dosyanın normal bir “trafik kazası” dosyası gibi ele alınıp Şahin Öner’e kusur atıf edilmeye çalışıldığına dikkat çeken Zeytun, “Yalnız çok açık görgü tanıkları ve deliller gösteriyor ki aslında ilgili kolluk güçleri ve sürücü orada bu hızla gidildiği vakit zırhlı aracın birine çarpabileceğine görüyor. Ancak bile bile maktul Şahin Öner’in üzerine öldürme kastıyla hareket etmiştir. Bu yönüyle tüm belge ve delillerinde anlaşıldığı üzere bu dosyanın normal bir trafik kazası sonucu kusur atıf etmekten ziyade net bir şekilde ‘kasten adam öldürme’ suçunun tüm maddi unsurlarının oluştuğunu dosyanın bu yönüyle etkin ve hızlı bir şekilde ele alınıp ilgili şüpheliler hakkında tutuklama kararı çıkarılması gerekmektedir” ifadelerini kullandı.

Bilal Güldem - dihaber