DİYARBAKIR - "KCK Ana Davası"nda savunma yapan Öcalan'ın avukatlarından Ebru Günay, müvekkili ile ilgili Bursa Cumhuriyet Başsavcılığı'na gönderdiği dilekçenin suç delili gösterilmesine tepki göstererek, "Hukuk fakültelerinde bize okutulan değerlerin burada ayaklar altına alındığını gördük" dedi.
Aralarında seçilmişlerin de bulunduğu 154 Kürt siyasetçinin yargılandığı "KCK Ana Davası"nın yargılamasına Diyarbakır 2. Ağır Ceza Mahkemesi'nde devam edildi. Duruşmada, sanıklar Ebru Günay ve Ahmet Ertak ile avukatları hazır bulundu. İlk olarak söz alan Şırnak eski Belediye Başkanı Ahmet Ertak, Kürtçe savunma yaptı.
Bu davada tutuklandığında Şırnak Belediye Başkanı olduğunu hatırlatan Ertak, "Üyesi ve seçilmiş olduğum partiye (DTP) karşı sorumluluklarım vardı. Bu sorumluluklarımı yerine getirdiğim için yargılanıyorum. Partimin yerel yönetim bürosuna gitmem tutuklanma gerekçesi yapıldı. Burada görevli parti yöneticileriyle ilişkilerim ve yaptığım konuşmalar suç sayılmış. Bu suçlamalar nedeniyle 4 yıl cezaevinde tutuklu kaldım. Balyoz ve Ergenekon davalarındaki hukuka aykırı ve adaletsiz uygulamalar KCK adı altına yürütülen operasyonlar ve davalarda da yapıldı. Bu davalar 'kumpas' görülerek düşürüldü. Bu davaları yürüten hakim ve savcılar KCK operasyonlarını da yaptı. Hukuk ve adaletin herkes için eşit uygulanması gerekir. Maalesef bu ülkede Kürtler yargılandığında peşinen suçlu gözüyle bakılıyor. Ancak diğer kesimler söz konusu olduğunda böyle bir durum yok. Kürtler de insandır ve bu ülkenin vatandaşıdır. Bu dava da diğer davalar gibi bir 'kumpas' davasıdır. Mahkemenin bu davayı 'kumpas' olarak görmesini ve düşürmesini talep ediyorum. Suçsuzluğuma inanıyorum beraatımı talep ediyorum" dedi.
PARTİ ÜYELİĞİ AİDATI 'ÖRGÜT FAALİYETİ' OLDU
Ertak'ın savunmasını avukat kızı Çiğdem Ertak yaparak, dava dosyasında, ifade ve örgütlenme özgürlüğü, siyasi parti faaliyetleri, basın açıklamaları bir bütünüyle illegalize edilip suçlama konusu yapıldığına dikkat çekti. "KCK Ana Davası" için "kurgulanmış bir proje ve dosyadır" ifadesini kullanan Ertak, "Bunu sadece biz söylemiyoruz. HSYK'nin FETÖ'cü oldukları gerekçesiyle ihraç ettiği hakim ve savcılar hakkında hazırladığı gerekçede bu var. Bu davaların kumpas ve bir proje olduğunu onlar da söylüyor" diye kaydetti.
Müvekkilinin partisinin Ankara'da düzenlendiği ve basına açık olan Yerel Yönetimler Konferansı’na katılmasının davada suçlama konusu yapıldığı belirten Ertak, müvekkilinin partisine gönderdiği parti üyeliği aidatının da "Örgüte yardım" olarak gösterildiğini söyledi. Ertak, dava, dosyasında müvekkiline ait olmayan konuşmaların kendisine ait gibi gösterildiğini de sözlerine ekleyerek, müvekkilinin beraatını talep etti.
'BU DAVA DOSYASI ÇÖKMÜŞTÜR'
Ardından söz alan DBP Diyarbakır eski İl Başkanı Zübeyde Zümrüt'ün avukatı Devrim Barış Baran ise, davada birçok iddianın açıklığa kavuşması için yaptıkları bütün başvuruların reddedildiğini anımsatarak, şunları aktardı: “Bu davada ortaya çıkan bir gerçek var. Bununla ilgili dosyada birçok belge var. Bu davanın soruşturmasını ve kovuşturmasını yürüten hakim ve savcılar ihraç edildi. Bu yönüyle bu davada bir çifte standart uygulanıyor. Bu gerçeklik karşısında bizce bu dava dosyası çökmüştür."
Davanın bir bütün olarak DTP'nin faaliyetlerini illegalize edilerek yargılama konusu yapıldığına işaret eden Baran, bir siyasi partinin yargılama yerinin Anayasa Mahkemesi olduğunu söyledi. Müvekkilinin partisinin il saymanı olarak yaptığı çalışmaların suç olarak gösterildiğini dile getiren Baran, DTP MYK'si tarafından alınan kararla başlatılan kumbara kampanyasının "Örgüte yardım" olarak gösterilmesinin kabul edilemez olduğunu vurguladı.
'SAVCIYA YAZDIĞIMIZ DİLEKÇE SUÇ SAYILIYORSA...'
Ardından PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın avukatı Ebru Günay savunma yaptı. Bu davanın arka planının önceden hazırlandığını ve dosyanın şişirilerek bir algı operasyonu yaratılmaya çalışıldığını söyleyen Günay, "Geciken adalet, adalet değildir. Bu dosyada masumiyet karinesi ihlal edildi. Bu davada 100 insan hiçbir gerekçe gösterilmeden 5 yıl boyunca tutuklu kaldı. Bu süreçte hiç kimse bırakılmadı. Avukatlık mesleği suç sayıldı. Hukuk fakültelerinde bize okutulan değerlerin burada ayaklar altına alındığını gördük" şeklinde konuştu.
Günay, dava kapsamında sanıklar hakkında yakalama ve gözaltı kararı veren dönemin özel yetkili Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesi'nin aynı zamanda "KCK Ana Davası"nın yargılamasını yapmasının "ihsası rey" olduğuna dikkat çekerek, mahkemenin bu yargılamayı yapmasının yasaya aykırı olduğunu söyledi. Bir avukatın nasıl gözaltına alınacağı, ne şekilde işlem yapılacağının Avukatlık Kanunu'nda açık olduğunu ifade eden Günay, kendisinin avukat olmasına rağmen bu yasa hükümlerinin kendisi hakkında uygulanmadığını aktardı.
İMRALI’DAKİ GÖRÜŞMELER SUÇ SAYILDI
İmralı Adası'nda müvekkili Öcalan ile yaptığı görüşmelerin kayıt altına alınarak dava dosyasına delil olarak konulmasının yasaya aykırı olduğunu dile getiren Günay, şöyle devam etti: "İmralı Adası'nda müvekkilim Sayın Öcalan ile devletin verdiği izin ile görüştük. Sayın Öcalan devletin halkın yakından takip ettiği, herkesin ne dediği merak edilen bir insan. O zaman tek iletişim kanalı bizler (Avukatlar) ve ailesi oluyordu. Bu iletişim yolları tamamen kapalı. İmralı Adası'nda yaptığımız ziyaretlerde, müvekkilimin burada yaşadığı hak ihlalleri ve sorunlar ilgili AİHM ve CPT'yi bilgilendirdik ve başvuruda bulunduk. Bununla ilgili Bursa Cumhuriyet Başsavcılığı'na gönderdiğimiz dilekçe dava dosyasına suç delili olarak konulmuş. Savcıya yazdığımız dilekçe suç sayılıyorsa o zaman biz avukatlık yapmayalım. Savunma makamı yargının bir parçası, bu haklar güvence altına alınmazsa mesleğimizi sürdüremeyiz. Bu davanın iddianamesi ve mütalaasına baktığımda, aklıma 'Avukatlık mesleği suç mudur' sorusu geliyor."
Günay, müvekkili ile ilgili AİHM ve CPT'ye başvuru yapmak ve bilgilendirmek amacıyla yurtdışına yaptığı ziyaretlerin "Örgüt faaliyeti" olarak gösterildiğine de dikkat çekti.
Öğle arası nedeniyle ara verilen dava, avukatların savunmasıyla devam edecek.