DİYARBAKIR - Diyarbakır’da toplanan bölgenin 15 baro başkanı, “OHAL sürecinde referandum yapılmasının endişe verici olduğu” uyarısında bulundu. Bölge baroları, vekillerin tutuklanmasının ve belediyelere kayyum atanmasının “yanlışta ve çözümsüzlükte ısrar” olduğunu kaydetti.
Adıyaman, Ağrı, Batman, Bitlis, Bingöl, Diyarbakır, Dersim, Hakkari, Kars-Ardahan, Mardin, Muş, Siirt, Urfa, Şırnak ve Van baro başkanları Diyarbakır’da bir araya geldi. Basına kapalı yapılan toplantının sonuç bildirgesini Diyarbakır Baro Başkanı Ahmet Özmen okudu.
Darbe girişiminden sonra ilan edilen OHAL ile birlikte çıkarılan Kanun Hükmünde Kararnameler (KHK) ile ülkenin yönetildiğini söyleyen Özmen, çıkarılan KHK’ler parlamentonun yasama yetkisini yürütme organına devrettiğini belirtti. KHK’lerin Anayasanın 121’inci maddesi aksine ölçüyü aşan, temel hak ve özgürlükleri askıya alan, meclisi işlevsizleştirdiğini belirterek, yaşanan değişikliklerinin kısıtlamaları getirdiğini ve toplumda yeni sorunlara neden olduğunu açıkladı.
‘ANAYASA TOPLUMLA YAPILMALI’
OHAL koşullarının yaşandığı bir dönemde insanların kaderini belirleyecek, ülkenin bütün bir hukuk ve siyasal sistemini etkileyecek bir anayasa değişikliği sürecine girildiğini belirten Özmen, şöyle devam etti: “Böylesi bir anayasal değişikliği bütün toplumu ve ülke geleceğini ilgilendirmesi nedeniyle Anayasa yapım süreçlerinin demokrasinin gereği olarak hazırlanma sürecine, teklif, görüşme ve oylama süreçlerinde toplumsal tüm kesimlerin katılım ve temsiliyetinin sağlanması gerektiğini savunmaktayız. Zira bir anayasanın demokratik ve özgürlükçü olması her şeyden önce yapılış süreçleri ile doğrudan ilgilidir. Oysa hazırlanan ve referanduma sunulacak değişiklik teklifinin hazırlık sürecinde toplumun beklentilerini karşılayacak düzeyde toplumun tüm kesimlerinin sürece katılamamış olması, Mecliste 3. büyük gruba sahip siyasi partinin eş başkanlarının ve bir çok vekilinin tutuklu olması sebebiyle değişiklik sürecinde yasama faaliyetlerinde bulunamamış olmasının demokratik bir sistemle bağdaşmayacağı aşikardır.”
‘OHAL KOŞULLARINDA REFARANDUM ENDİŞE VERİCİ’
Özmen, hazırlanan taslağın anayasayı toplum-birey merkezli olmaktan çıkarıp, tamamen devlet lehine bir sözleşmeye şeklini alacağını söyleyerek, hazırlık ve Meclis aşamasındaki bu eksikliklerin yanı sıra hukuk alanında ve siyasal sistemde bu denli geniş ve önemli değişikliğe sebebiyet verecek anayasa değişikliğinin OHAL koşullarında referanduma götürülüyor olmasını endişe ile karşıladıklarını söyledi.
Toplumun ihtiyacı olan, demokratik, sivil ve kuvvetler ayrılığına dayanan yeni bir anayasa olduğunun altını çizen Özmen, referandum sonucu ne olursa olsun siyasi partilerin, sivil toplum örgütü ve kuruluşlarının, toplumun tüm kesimlerinin hazırlık sürecine dahil edileceği demokratik, özgürlükçü, evrensel insan haklarına dayalı ülkedeki bütün farklılıkları ve zenginlikleri gözeten yeni bir anayasa ihtiyacı ortadan kalkmayacağını vurguladı.
‘KHK’LER DARBECİLER DEĞİL MUHALİFLERE YÖNELDİ’
KHK’lerin temel hak ve özgürlükleri ortadan kaldırdığını belirten Özmen, “Hukuk alanındaki yapılan bu değişikliklerin yanı sıra KHK'ler ile yapılan toplu ihraçların, dernek, vakıf ve basın yayın organlarının kapatılması toplumda derin korku ve kaygılar yaratmıştır. Siyasi iktidar, çıkarmış olduğu KHK'ler ile darbe sürecini yaratan ve kalkışanlara yönelik mücadele etmekten ziyade toplumun muhalif kesimlerine yöneldiği konusunda kamuoyunda oluşan algı, darbe girişimi ile ilişkisi olmayan muhalif akademisyenlerin üniversitelerden ihracını düzenleyen son KHK'ler ile daha da güçlenmiştir” dedi.
‘MİLLETVEKİLLERİNİN TUTUKLANMASI KABUL EDİLEMEZ’
Bölgede geçmişte uygulanmış yöntemlerin çözümden ziyade sorunu derinleştirdiğini kaydeden Özmen, şöyle dedi: “Demokrasinin olmazsa olmazı olan seçimlerle göreve gelmiş halk iradesini temsil eden yerel yöneticilere yönelik operasyonların, yerel yönetimlere kayyum atamalarının ve milletvekillerinin gözaltına alınması veya tutuklanmasının kabul edilemez olduğunu, demokratik kazanımlara ve halkın iradesine müdahale niteliğinde olduğunu belirtmek isteriz. Tüm bu uygulamalar Kürt sorununun çözümü için vazgeçilmez olan demokratik siyaset alanını daraltmakta ve sivil siyaseti işlevsiz bırakmaktadır.”
‘YANLIŞ VE ÇÖZÜMSÜZLÜKTE ISRAR EDİLİYOR’
Bölge baroları olarak, sivil siyaset kanallarının kapatılmasının ve Kürt meselesinin şiddet sarmalına itilmesinin sorunları daha da büyütüp toplumsal ayrışma ve kutuplaşmaya sebebiyet vereceğini bir kez daha dile getirmek istediklerini anlatan Özmen, sorunların siyasal zeminde çözümünden uzaklaştırılıp adli ve kolluk birimlerine havale edilmesini doğru bulduklarını söyledi. Özmen, “Geçmişte uygulanmış benzer metotların çözümden ziyade sorunu derinleştirdiği bilinen bir gerçektir. Özellikle Kürt siyasetçilerin parlamentoda gözaltına alınarak tutuklanmalarının yarattığı sonuçlar acı bir şekilde tecrübe edilmişken bugün aynı yol ve yöntemlere başvurulması yanlışta ve çözümsüzlükte ısrardır” dedi.